ISSN: 1301 - 3971
Yıl: 18      Sayı: 1930
Şu an 26 müzisyen gazete okuyor
Müzik ON OFF

Günün Mesajları


♪ Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anarken, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını en coşkun ifadelerle kutluyoruz.
Mavi Nota - 28.10.2023


♪ Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları
Gülşah Sargın Kaptaş - 28.10.2023


♪ GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!
Mavi Nota - 07.02.2023


♪ 30 yıl sonra karşılaşmak çok güzel Kurtuluş, teveccüh etmişsin çok teşekkür ederim. Nerelerdesin? Bilgi verirsen sevinirim, selamlar, sevgiler.
M.Semih Baylan - 08.01.2023


♪ Değerli Müfit hocama en içten sevgi saygılarımı iletin lütfen .Üniversite yıllarımda özel radyo yayıncılığı yaptım.1994 yılında derginin bu daldaki ödülüne layık görülmüştüm evde yıllar sonra plaketi buldum hadi bir internetten arayayım dediğimde ikinci büyük şoku yaşadım 1994 de verdiği ödülü değerli hocam arşivinde fotoğraf larımız ile yayınlamaya devam ediyor.ne büyük bir emek emeği geçen herkese en derin saygılarımı sunarım.Ne olur hocamın ellerinden benim için öpün.
Kurtuluş Çelebi - 07.01.2023


♪ 18. yılımız kutlu olsun
Mavi Nota - 23.11.2022


♪ Biliyorum Cüneyt bey, yazımda da böyle bir şey demedim zaten.
editör - 20.11.2022


♪ sayın müfit bey bilgilerinizi kontrol edi 6440 sayılı cso kurulrş kanununda 4 b diye bir tanım yoktur
CÜNEYT BALKIZ - 14.11.2022


♪ Sayın Cüneyt Balkız, yazımda öncelikle bütün 4B’li sanatçıların kadroya alınmaları hususunu önemle belirtirken, bundan sonra orkestraları 6940 sayılı CSO kanunu kapsamında, DOB ve DT’de kendi kuruluş yasasına, diğer toplulukların da kendi yönetmeliklerine göre alımların gerçekleştirilmesi konusuna da önemle dikkat çektim!
editör - 13.11.2022


♪ 4bliler kadro bekliyor başlıklı yazınızda sanki 4 bliler devre dışı bırakılmış gibi izlenim doğuyor obür kamu kurulrşlarında olduğu gibi kayıtsız şartsız kadroya geçecekler yıllardır sanat kurumlarımızı sırtlayan bu sanatçılarımıza sınav istemek yapılacak en büyük kötülüktür bilginize
CÜNEYT BALKIZ - 12.11.2022


Tüm Mesajlar

Anket


DOB, DT ve GSGM'de 4B kadrosunda çalışanların 4A kadrosuna alınmaları için;

Sonuçları Gör

Geçmişteki Anketler

Tavsiye Et




Tavsiye etmek için sisteme girmeniz gerekmektedir.

Destekleyenlerimiz






 

Son Mesajlar


  • ♪ . YETMEZ-ama-EVET-çilere yönelik sorularımıza bir süre ara vermiştik. Yeni sorulara geçmeden önce, birkaç şeye değinme ihtiyacı hissediyorum. Artık TV dizileriyle yatıp kalkan bir toplum olduğumuza göre, bu sütunda bölümler halinde yayınlanan dizi-yazıları kimsenin yadırgayacağını sanmıyorum. Yalnız, ağırlıklı olarak toplumsal-siyasi içerikteki bu yazıları "müzik gazetesi" kavramıyla bağdaştıramayanlar belki olabilir. Tabii ki görmezden gelip okumamak gibi bir seçenekleri var. Ama şu noktaları da göz ardı etmemelerini öneririm: Ülke olarak ne yazık ki olağandışı bir süreçten geçiyoruz. Toplumun azımsanmayacak bir kesimi gibi, ben de kopkoyu bir karanlığa doğru gitmekte olduğumuzu düşünüyorum. Bir değil, iki değil; bütün siyasal ve toplumsal göstergeler bu yöndeki kaygılarımı destekliyor. Üstelik kaygılarım, "gelecek öngörüsü" olmanın da ötesinde, somut gerçeklere dönüşmeye çoktan başladı bile. Eksiklikleri ve çarpıklıklarıyla da olsa, bir demokrasimiz vardı; onu da tümüyle yitirmenin eşiğindeyiz. Bu koşullar altında, ülkenin ana gündemine ilişkin görüş belirtmeyi yurttaşlık hakkı ve sorumluluğu olarak görüyorum. Aslında yaşadığımız süreçte herhangi bir olağandışılık olmasaydı bile; siyaset, yalnızca siyasetçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. Çünkü yaşamın bütün alanlarında belirleyici ve biçimlendirici rol oynar. Yaşam hakkı, özgürlükler, adalet, eğitim, sağlık, refah düzeyi, insan ilişkileri ve tabii sanat... Gerçi ülkeyi yönetenler (işlerine öyle geldiği için) toplumun geniş kesimlerini siyasetten uzak tutmaya çalışırlar. Hatta kimi zaman (adeta kirli bir iş olduğunu çağrıştırırcasına) "bulaşılmaması gereken" bir alan olarak gösterirler. Onlara göre halk oy vermekle yetinmeli, gerisini siyaseti meslek edinenlere bırakmalıdır. Oysa, düşünce ve eylem düzeyinde siyasetle ilgilenmek her bireyin hakkı ve görevidir. Bundan 2400 yıl önce yaşamış filozof Eflatun'un, tüm çağlar ve coğrafyalar için geçerli şu sözleri oldukça anlamlı değil mi? : _ Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kaçınılmaz sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır. _ Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla hoşgörebiliriz. Yaşamdaki asıl trajedi, yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır. _ Şimdi, "yine de bu konularla müzik gazetesi arasında daha sıkı bir bağ görmeliyim" diyenlere bir soru yöneltmek istiyorum. Bilin bakalım şu söz kime ait? : "Benim milletimin parasını, yalnızca tuzu kuru elit bir zümrenin keyfi için opera, bale, senfoni orkestrası gibi kurumlara harcamak yazıktır, günahtır!" ... Evet, cevabınız?.. Siz farkında olmadan, küçük bir test uyguladım. Ben henüz böyle bir sözün "üst kademelerce" sarf edildiğine tanık olmuş değilim. Ama itiraf edin; birçoğunuz "Türkiye'de hiçbir yönetici böyle bir sözü söylemiş olamaz!" diyemediniz. Hele ki şu dönemde... Zaten, başkent belediye başkanının "tükürürüm böyle sanatın içine" dediği, Başbakan'ın bir anıt-heykeli ucube olarak niteleyip, "TEZ YIKILA!" buyruğunu verdiği bir ülkede, az önceki cümleye de şaşıracak çok az kişi kalmıştır herhalde. Hem sahi, içinizde hiç günümüz yöneticilerini operada, balede, klasik müzik konserinde, resim ya da heykel sergisinde gören var mı? ("Vitrin" olarak aralarına aldıkları Ertuğrul Günay hariç!) Hiç kuşkunuz olmasın, dizginleri tümüyle ele geçirdiklerinde (ki buna çok az kaldı), ben değil ama bizzat siyasetçiler size "siyaset-müzik" ya da daha genel anlamıyla "siyaset-sanat" ilişkisinin ne demek olduğunu çok açıkça gösterecekler. Bakınız: İran. Ha, ama tiyatro konusunda biraz daha iyimser olabilirsiniz. Osmanlı'nın devlet düzenini ve yaşam biçimini methederek topluma benimsetmek için, yani bu gibi "sınırlı" amaçlarla, tiyatroya hayat hakkı tanıyabilirler.
    Kemal Gelence - 28.01.2011


  • ♪ Bankada gişe sırasından içeri alıp kendisine kahve ikram ettiğimde çok mütevazi ve içimizden biri olduğunu fark rttiğimde çok şaşırmıştım.nur içinde yatsın
    mustafa yüksel - 24.01.2011


  • ♪ Uğur Mumcu'yu saygıyla ve özlemle anıyorum :(
    editör - 23.01.2011


  • ♪ vay be ben masonmuşum da haberim yokmuş.şimdi en yakın mason derneğine gidip kaydımı yaptırayım. umarım beni kabul ederler. etmezlerse caz arşivimi gösteririm,o zaman direnemezler.
    mustafa yüksel - 13.01.2011


  • ♪ Andande dergisi yöneticisi Serhan Bali maalesef bay bardakçı'nın reklam ve propogandasına alet olmuştur. Dizi meraklısı geniş izleyici kitlesi bardakçının propogandasından etkilenmiştir.
    mustafa yüksel - 10.01.2011


  • ♪ Her yorumcunun sanatçı olmasını umamayız.Ayrıca sanat 'herşeyden anlayan'portatif ulemaların da takdirine muhtaç değildir.
    Bekir Çelikağ - 10.01.2011


  • ♪ Habertürk Televizyonu’nun yapımcıları, dün gece yayınladığı Tarihin Arka Odası adlı programdan dolayı utanmalıdır. Bir TV programı saatler boyunca bu ülkenin kreması olan sanatçılarına antipropaganda unsuru olmamalıydı. Bu gerçekten utanılacak bir durumdur.
    editör - 09.01.2011


  • ♪ 20 yıl önce bugün, 6.Ocak.1991 tarihinde Türk Müziğinin büyük yaratıcısı Ahmet Adnan Saygun aramızdan ayrılmıştı. Şükran ve rahmet duygularıyla anıyoruz. :((
    editör - 06.01.2011


  • ♪ Mustafa Bey, işaret ettiğiniz gibi, iki gündür bunca safsataya yer veren yazıları özellikle yayımlıyorum. Çünkü bunca safsata ile insanımızın, okumayan, araştırmayan, sorgulamayan, herşeyi hazır ve olduğu gibi kabul eden insanımızın beyni doldururuluyor. sizin yorumunuzla bu yazıları yayımlamaktaki amacımız yerini bulmuş oluyor. Teşekkürler saygılar :))) Umarım konunun yazarıda görüşlerini açıklar :))
    editör - 03.01.2011


  • ♪ BU KADAR SAFSATAYA NE GEREK VAR ? GERÇEK ŞU: MÜZİK İNSAN RUHUNU YÜCELTİR TANRI KATINA ÇIKARIR. BUNU ANLAMAK İÇİN BACH DİNLEMEK KAFİDİR
    mustafa yüksel - 03.01.2011


  • ♪ Selam..Çalıkuşu film müziğinin notalarına ihtiacım var..
    ziya baki - 02.01.2011


  • ♪ Yeni yılınız kutlu olsun değerli dostlarım:))) İzninizle 2011'e birkaç sözüm var :))) Eyyyyyy 2011:)Zaten sormadan kafana göre geliyosun,efendi gibi gel,efendi gibi git...istikrarlı ol,akıllı ol,sağlam ol,bir verip iki alma,insanın canını sıkma,çileden çıkartma...Şunun şurasında 365 gün ömrün var,tüm güzelliklerini ver ve adabınla çirkinleşmeden git.'Ne yıllar gördüm ama bunun gibisini görmedim süperdi'dedirt,yapabilirsin sende o potansiyeli görüyorum ben :)sen 2011'sin göster farkını :)))
    editör - 31.12.2010


  • ♪ . YETMEZ-ama-EVET-çilere SORULAR (No: 12) : ...................... "Patlıcanda son nokta! Biiip..." _ Birkaç yıl önceydi; bilişim-elektronik ürünleri satan bir firmanın TV reklamının sonunda bu cümleyi duyuyorduk. Bir yandan yenilikçiliğin abartılmasını ti'ye alıyor görünürken, diğer yandan insanın içindeki "en yeniye sahip olma" dürtüsünü kışkırtan kurnazca(!) bir reklamdı. Bunu niye mi hatırlattım? Siz "yetmezcilerin" desteğiyle; kamuoyuna ne gibi beklentiler pompalanırken, aslında demokrasimizin hangi traji-komik noktaya geldiğini değerlendirmemize kolaylık sağlasın diye... Bundan 3 yıl önce, "Üniversitede Özgürlük" bildirisi yayınlanmış ve birçok akademisyen imzalarıyla buna destek vermişti. Bildiride şu cümle de yer alıyordu: "Üniversitelerin düşünce, ifade, din ve inanç özgürlükleri ile eğitim ve öğretim gibi en temel insan hakları karşısında yasakçı değil özgürlükçü bir tavır alması gereken kurumlar olduğunu düşünüyoruz". Aradan geçen süre içerisinde, yasal olarak değilse bile, uygulamada "türban" serbestliği sağlandı. Yani, "kafanın dışı" ile ilgili özgürlük elde edildi. Peki, "kafanın içi" ile ilgili özgürlükler?.. Yakın zamandan örneklerle ortaya koyalım: O bildiriyi imzalayanlardan Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mehmet Pakdemirli, oturduğu makamı kendisine bahşeden AKP'nin önde gelen isimlerinden Bülent Arınç'ı ağırlıyor. Dışarıda öğrenciler protesto için toplanmışlar. Rektör bunu farkedip öğrencilerin yanına gidiyor. Özgürlükçü(!) Rektör'ün cümlelerinden yalnızca ikisini buraya alıyorum: "Siyasi slogan atarsanız, kimliklerinizi toplarım, ÜNİVERSİTEDEN ATARIM HEPİNİZİ!.." -- "Kardeşim Cumhuriyet savunulacaksa ben savunurum, ben burada rektörüm, SANA KALMAZ CUMHURİYETİ SAVUNMAK!" -- Nasıl özgürlük ama!.. Aynı Rektör, tartıştığı öğrencilerden biri hakkında daha sonra Zaman gazetesine açıklamada bulunuyor: "O öğrenci zaten sabıkalı". Bunun üzerine, adı geçen öğrenci gidip "adli sicil kaydı" çıkartıyor ve hiçbir sabıkasının olmadığını kanıtlayan imzalı-mühürlü belgeyi kameralara gösteriyor. Özgürlükçü(!) bir rektörün, iktidar partisinden bir siyasetçiyi cansiperane bir şekilde "kollamak" için düştüğü duruma bakar mısınız? Hababam Sınıfı'nın Mahmut Hocası bu olanları görse, adamcağızın kalbine inerdi. Gelelim İstanbul Üniversitesi'ne... Yine bildiri imzacısı, yani özgürlükçü(!) bir rektör: Prof.Dr. Yunus Söylet. Polisin üniversite çevresinde (ve talep halinde, içinde) öğrencileri arayabilmesi için 1 yıl süreli mahkeme kararı çıkartıyor. E tabii, "ülkede her şey güllük gülistanlık" havasını bozacak hiçbir protestoya fırsat vermemek, öğrencilerin ensesinde boza pişirmek lâzım ya! Ha, unutmadan... Bazı üniversitelerin yönetimleri öğrencilerin ailelerine mektup göndererek; tamamen yasal çerçevedeki siyasi faaliyetlerini "yasa dışı örgüt" eylemiymiş gibi gösterip, ailelerin çocuğu üzerinde baskı kurmasını sağlamaya çalışıyor. Evet... "Kafanın içi" ile ilgili örgürlükler böyle. Şimdi, siz "yetmez ama evet-çilere" soruyorum: Gerçek bir demokraside, ifade ve protesto özgürlüğü olmadan, düşünce özgürlüğünün hiçbir anlam taşımayacağını yüksek sesle dillendirmeniz için bu örnekler YETERLİ mi? "Siyasi konular hariç, özgürce düşünebilirsin" şeklindeki bir anlayışın, tamamen "çağdışı" bir yaklaşım olduğunu her ortamda vurgulamanız için bu yaşadığımız gelişmeler YETERLİ mi? Yalnızca bugün geldiğimiz noktayı değil; aynı zamanda nereye doğru gitmekte olduğumuzu da "iş işten geçmeden" görüp, olan bitenleri kınayacak bir "bildiri" yayınlamanız için bu kadarı YETERLİ mi? (Ama uyarmadı demeyin; maazallah böyle bir bildiri yayınlarsanız, Tayyip amcanız çok kızar ve biliyorsunuz kızınca çok ağır laflar ediyor. Gerçi sizden böyle bir bildiri çıkacağına pek inanmıyorum, ama hani belki beni utandırırsınız diye söyledim.)
    Kemal Gelence - 31.12.2010


  • ♪ zırvalamış herkimse bu yazar
    mustafa yüksel - 30.12.2010


  • ♪ Sayın Merve Yılmaz, telif meselesini çözmeye çalışıyorum, o meseleyi çözersem, mavi nota'da 40.000 civarında nota yayımlanacak. Bilgilerinize :)
    editör - 29.12.2010


  • ♪ ya seyyan hanımın notaları yok mu sitede sadece bu kadarcık nota nı var bi de arşiv demişiniz....
    merve yılmaz - 28.12.2010


  • ♪ Mazi Kalbimde Bir Yaradır tangosunun notası: _ http://www.mediafire.com/?wlukvuihqeya90r _ Müzik dolu günler...
    Kemal Gelence - 27.12.2010


  • ♪ Bir aksilik olmazsa, 2 saat kadar sonra notanın indirme adresini buraya yazabileceğim.
    Kemal Gelence - 27.12.2010


  • ♪ mazi kalbimde bir yaradır notası
    döndü güney sevindik - 27.12.2010


  • ♪ mazi kalbimde bir yaradır notası
    döndü güney sevindik - 27.12.2010


  • ♪ . YETMEZ-ama-EVET-çilere SORULAR (No: 11) : ...................... "İleri demokrasiye doğru önemli bir adımdır" diyerek EVET oyu verdiğiniz anayasa değişikliğinde, "birden fazla sendikaya üye olma" hakkına ilişkin bir madde vardı. Bu maddenin, göz boyamanın da ötesinde; toplu sözleşme uyuşmazlıklarını artırıp, çözümlerini sürüncemede bıraktıracak bir tuzak olduğu uyarılarına aldırış etmediniz. Peki, ne mi oldu? Sizin "boyalı basınınız" bunları hiç yansıtmasa da; tıpkı anayasa değişikliği öncesinde olduğu gibi, değil iki sendika, tek bir sendikaya üye olanların bile işten atılmaları sürüyor. Öyle ikişer-üçer değil, her seferinde onlarcası... Liberal olanlarınız zaten umursamayacaktır, ama "solcu" geçinenlerinize soruyorum: Emekçilerle dalga geçmek anlamına gelen bu "yutturmacada" figüran rolünü üstlenmiş olmanız sizin için YETERLİ mi?
    Kemal Gelence - 26.12.2010


  • ♪ . YETMEZ-ama-EVET-çilere SORULAR (No: 10) : ....................... Gerçek bir demokraside basına uygulanan sansür, "utanç verici" durumlardan biri kabul edilir. Sizler halk oylamasında güya demokratikleşme uğruna AKP iktidarına destek vermeden önce de, siyasi baskılardan kaynaklanan sansür ve otosansür zaten ayyuka çıkmıştı. En ufak bir rahatsızlık belirtisi göstermediğiniz gibi, Başbakan'ın basın organlarına yönelik "açık" tehditlerini de görmezden geldiniz. Nedeni konusunda farklı görüşler olsa da, en azından sansürün sıradanlaşması ve kanıksanması olgusundan ayrı düşünemeyeceğimiz yeni bir örnekle daha karşılaştık. En son geçen gün "CUMHURİYET GAZETESİNDE BİLE" sansürün en bariz uygulaması yaşandı; Mehmet Faraç'ın "Menemen Olayı" ile ilgili yazısı basılmadı. Eserinizle gurur(!) duymanız için bu kadarı YETERLİ mi?
    Kemal Gelence - 26.12.2010


  • ♪ Yeniden merhaba, medya haberi öyle bir hale getirdi ki, olayın aslı epeyce arkada kaldı. O lanet istek peçetesi Sarp'a gitmiyor bile. Mekan kendince bir Kürtçe yasağı koymuş. "Sarp kürtçe bilmediği için öldürüldü" lafı hikaye. Sarp, kürtçe bilmiyor ama kürtçe şarkıları pekala söyleyebiliyordu. Youtube da kaydı bile var hatta Kürtçe. Ben bile Samsun'lu halimle Kürtçe söylüyorum dilim döndüğünce, dönmüyor ayrı mesele. Yani mesele kürtçe şarkı meselesi değil, müzisyen öyle bir değersizleşmiş ki, eğlence yerindeki hiyerarşide çerez tabağından bile altta.
    serdar türkmen - 21.12.2010


  • ♪ Magandanın milleti olmaz faşistin de olmaz ikisi de tehlikeli canlılardır bunu acı şeillerde öğreniyoruz lakin kürtçeyi serbest bıraktık lütfettik diye övünenlere ne denmeli bilemedim. Ayrıca meclise getirilen yeni silah yasası tasarısına ses çıkarmayan demokratlar, liberaller ve siviller var ki, umarım bir gün sizden de bir şarkı istenir de siz de söylemezsiniz.
    editör - 21.12.2010


  • ♪ Merhaba, Sarp Öztürk'ün öldürülmesiyle ilgili kimse birşey karalamayacak mı?
    serdar türkmen - 20.12.2010


  • ♪ 2010 yılı biterken İstanbul 2010 ile ilgili aklıma takılan sorularım var: -İnanılmaz miktarda bir bütçe neye harcandı? -Yapılan tek "büyük faaliyet" U2 konseri niye siyasileştirilmeye çalışıldı? -"Kültür" ve "halkın kültür ile buluşması" böylesine bir bütçe varken niye es geçildi? -Niye bir çok sanatçımız ile ufacık bütçeler uğruna kavga edildi? -Niye İstanbul "ortak-şehrimiz" olmadı da, ötekileştirildik? -Niye sahnede Fazıl Say ve diğer Dünya sanatçılarımız yoktu? -Niye iyi niyet kazanmadı?
    editör - 20.12.2010


  • ♪ . YETMEZ-ama-EVET-çilere SORULAR (No: 9) : ....................... Başbakan'ı pankart ve sloganlarla protesto eden 18 öğrenci, geçtiğimiz ay içerisinde 1 yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırıldı. Daha önce de Başbakan'a "cumhuriyet yıkıcısı" diyen bir öğrenci 354 gün hapis cezası almıştı. Biliyoruz ki, siz "yetmezcilerin" büyük bölümü, hatta belki de tamamı; eleştiri hakkını kısıtladığı ve kişiyi yaptırımlarla karşı karşıya bıraktığı gerekçesiyle, 301. maddenin kaldırılmasından yanaydı. Ve yine biliyoruz ki, Yargıtay'ın şöyle bir kararı da var: "Kişinin üstlendiği görev ne kadar önemliyse, hakkında yapılan eleştirilerin de o kadar yoğun ve gerektiğinde sert olabileceğinin kabulü gerekir". Bütün bunlar ortadayken... Sizlerin de "evet" oylarıyla hızla demokratikleşen(!) sistemimiz, daha çok protestocunun başını yaksın diye öylece seyredecek misiniz, yoksa bugüne kadarkiler YETERLİ mi?
    Kemal Gelence - 13.12.2010


  • ♪ . YETMEZ-ama-EVET-çilere SORULAR (No: 8) : ....................... Wikileaks belgelerine dayanarak Başbakan'ın İsviçre'de gizli hesapları olduğu iddiasını gazete manşetlerine taşıyanlar, kendisi tarafından "alçak" olmakla suçlandı. Aranızda gazeteci olanlar var. Aslında, internetin getirdiği olanaklar sayesinde hepiniz, hepimiz, artık bir ölçüde gazeteci sayılırız. Ama neymiş, "iddia" olduğunu belirtmek koşuluyla bile olsa, yazılamazmış, yazanlar "alçak" olurmuş. Hem Başbakan'ın, hem de siz "yetmezcilerin", özellikle şu son 3 yıl içerisinde çeşitli kişi ve kurumlar hakkında kanıtlanmamış birçok iddiayı sık sık ve her zeminde dile getiriyor oluşunuzu da hatırlatarak soruyorum: Başbakan'ın bu ağır hakareti ve gazeteciliğin ne olup olmadığını öğretmeye yeltenme cüretkârlığı sizin için YETERLİ mi?
    Kemal Gelence - 13.12.2010


  • ♪ . YETMEZ-ama-EVET-çilere SORULAR (No: 7) : ....................... Bir batı demokrasisinde "tedbir amaçlı gözaltı" deseniz, yüzünüze aval aval bakarlar. E siz de görünüşe göre "batılı" olmayı önemsiyorsunuz ya... Daha önce birer-ikişer kişilik "tedbir amaçlı gözaltılara" tanık oluyorduk. En son geçen hafta, Başbakan'ın Sivas'taki programı süresince 17 genç "belki protesto eylemi yaparlar" diye gözaltında tutuldu, Başbakan kenti terk edince serbest bırakıldı. İsmini batıdan aldığımız demokrasinin böylesine "alaturka" biçimde uygulanışı, icat edilen bu yeni "hukuk tarzı" ve keyfî olarak özgürlüğü kısıtlanan kişi sayısı sizin için YETERLİ mi?
    Kemal Gelence - 13.12.2010


  • ♪ . YETMEZ-ama-EVET-çilere SORULAR (No: 6) : ....................... Söz konusu kişilerin etnik kökeni hakkında bilgi edinemediğiniz için mi, nedendir bilinmez; doğrudan "yaşama hakkı" ile ilgili olduğu halde sizlerin sesini duyamadığımız bir başka konu... Sözleşmeli öğretmen Metin Kurtçu kansere yakalanıp 30 günden fazla rapor aldığı için, sözleşmesi feshedildi. Aylarca hem kendisi için destek aradı, hem de "şözleşmeli öğretmenliğin" bu akıl ve vicdan dışı işleyiş biçimine dikkat çekmeye çalıştı. Ama Meclis kürsüsünde duygu sömürüsü yapılmaya elverişli bir "malzeme" olmadığından olsa gerek, ilgilenen çıkmadı ve 10 gün kadar önce yaşamını yitirdi. Sözleşmeli öğretmen Elif Aybaç Işık'ın başına da benzer olay geldi. Onun da sözleşmesi feshedildi. Ama o biraz daha şanslıydı; beynindeki tümör iyi huylu çıktı ve eşinin Bağkur'u sayesinde tedavi olup sağlığına kavuştu. Ne var ki, mesleğine geri dönemiyor. Bunlar, haberdar olabildiğimiz örnekler. Basına yansımayan kim bilir kaç kişi daha benzer şeyleri yaşadı, yaşayacak. Sizler, bir yandan samimiyetsizce dillendirilen "insanı yaşat ki, devlet yaşasın" nakaratlarını dinleyip, diğer yandan örneklediğim olaylara ait istatistik rakamlarının kabarmasını mı beklersiniz; yoksa AKP iktidarının çalışanlara yönelik bu hastalıklı (habis) yaklaşımını sorgulamanız için bu kadarı YETERLİ mi?
    Kemal Gelence - 13.12.2010