|
Yayımlanan Sayı : 1311
Aşkın iksirini bulsak yeniden - 31.10.2011
İstanbul Devlet Opera Balesi’nin yeni sezondaki ilk eseri, izleyicinin uzun zamandır hasretle beklediği bir romantik komedi ‘Aşk İksiri’. Halen kapalı gişe sahnelenen Verdi’nin ‘La Traviata’sından sonra şimdi de Aşk İksiri’ni sahneye koyan Yekta Kara, daha önceki eserlerinde olduğu gibi bu sefer de çağdaş yorumuyla izleyenleri şaşırtıyor.
İlk kez 1832 yılında Milano’da seyirci karşısına çıkan eserin librettosu Felice Romani, müziği ise G. Donizetti imzası taşıyor. Dünya opera repertuvarının en çok sahnelenen eserlerinden ‘Aşk İksiri’yle Türkiyeli seyirci 1952 yılında Ankara’da tanışıyor ve eser günümüze kadar birçok kentte en çok izlenen operaların başında geliyor. Sahneleme anlayışında geçmiş ve günümüz arasında kurduğu orijinal bağlarla dikkat çeken rejisör Yekta Kara, bu yorumunda da eseri hem dönemsel hem de düşünsel olarak bezediği farklı temalarla zengin bir perspektife taşıyor. Aslen 19. yüzyılda geçen hikâye Kara’nın yorumunda II. Dünya Savaşı bitimine, yani 1944 yılına; bölge olarak ise Toscana’dan Napoli’ye taşınıyor.
Bir asır öncenin varlıklı ve güzel Adina’sı bu eserde bir kafe sahibesine, ona âşık olan meteliksiz Nemorino ise bir garsona dönüşüyor. Aşkına kavuşması için eski bir şarabı Nemorino’ya ‘Aşk İksiri’ olarak yutturan sahte doktor, eserin bir nevi Sam Amca’sı oluvermiş. Bu keyifli ortamın en vurgulu sembollerinden biri ise eserin ana fikrine katkıda bulunan Belcore. Orijinalinde çavuş olarak Adina’ya ettiği evlenme teklifiyle karşımıza çıkan karakter bu yorumda, aynı yıllarda müttefik güçlerin Napoli’ye yaptığı çıkarmayı ve İtalyanların Amerikan kültürüyle ilk kez tanışmasını, yani kültür emperyalizminin etkilerini temsil ediyor.
Belcore’ye rağmen Adina’nın kendisine âşık olması için her şeyini feda eden ve onu ikna etmek için herkesin yakından tanıdığı ‘Bir Damla Gözyaşı’ (Una Furtiva Lagrima) aryasıyla duygu yoğunluğunu doruklara çıkaran Nemorino’yu ise müthiş bir sürpriz bekliyor. Bir gecede mirasa konan genç âşığın çevresinde yaşanan değişim gücün, statünün ve paranın ilişkileri bile ne ölçüde değiştirebileceğini gözler önüne seriyor.
‘Aşk İksiri’ sadece düşünselliğiyle değil görselliğiyle de izleyiciyi hayran bırakan bir dekor (Efter Tunç), ışık (Bülent Dancan) ve kostüm (Şanda Zıpçı) armonisi içinde. Eserde güzel Adina’yı güçlü sopranolar Ayten Telek ve Sevim Zerenaoğlu; Nemorino’yu ise başarılı tenorlar Caner Akın ve Ahmet Baykara canlandırıyorlar
|