ISSN: 1301 - 3971
Yıl: 18      Sayı: 1985
Şu an 15 müzisyen gazete okuyor
Müzik ON OFF

Günün Mesajları


♪ Kültür bakanlığı sınavında. Ankara thm koro şefi kızını aldı. Urfa korusu şefi kayın biraderini aldı. İstanbul korosu şefi oğlu ve yeğenini aldı. ilginizi çekerse detay verebilirim
ttnet arena - 09.07.2024


♪ Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anarken, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını en coşkun ifadelerle kutluyoruz.
Mavi Nota - 28.10.2023


♪ Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları
Gülşah Sargın Kaptaş - 28.10.2023


♪ GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!
Mavi Nota - 07.02.2023


♪ 30 yıl sonra karşılaşmak çok güzel Kurtuluş, teveccüh etmişsin çok teşekkür ederim. Nerelerdesin? Bilgi verirsen sevinirim, selamlar, sevgiler.
M.Semih Baylan - 08.01.2023


♪ Değerli Müfit hocama en içten sevgi saygılarımı iletin lütfen .Üniversite yıllarımda özel radyo yayıncılığı yaptım.1994 yılında derginin bu daldaki ödülüne layık görülmüştüm evde yıllar sonra plaketi buldum hadi bir internetten arayayım dediğimde ikinci büyük şoku yaşadım 1994 de verdiği ödülü değerli hocam arşivinde fotoğraf larımız ile yayınlamaya devam ediyor.ne büyük bir emek emeği geçen herkese en derin saygılarımı sunarım.Ne olur hocamın ellerinden benim için öpün.
Kurtuluş Çelebi - 07.01.2023


♪ 18. yılımız kutlu olsun
Mavi Nota - 24.11.2022


♪ Biliyorum Cüneyt bey, yazımda da böyle bir şey demedim zaten.
editör - 20.11.2022


♪ sayın müfit bey bilgilerinizi kontrol edi 6440 sayılı cso kurulrş kanununda 4 b diye bir tanım yoktur
CÜNEYT BALKIZ - 15.11.2022


♪ Sayın Cüneyt Balkız, yazımda öncelikle bütün 4B’li sanatçıların kadroya alınmaları hususunu önemle belirtirken, bundan sonra orkestraları 6940 sayılı CSO kanunu kapsamında, DOB ve DT’de kendi kuruluş yasasına, diğer toplulukların da kendi yönetmeliklerine göre alımların gerçekleştirilmesi konusuna da önemle dikkat çektim!
editör - 13.11.2022


Tüm Mesajlar

Anket


Müziğin Yaşamınızdaki Yeri Nedir?

Sonuçları Gör

Geçmişteki Anketler

Tavsiye Et




Tavsiye etmek için sisteme girmeniz gerekmektedir.

Destekleyenlerimiz


Yazılar


Tiyatro SevdasıSayı: 1984 - 04.07.2025


Sabaha zor kavuşacak bu gece. 

 

Elim yüreğimde, gözüm telefonda!

 

Aklım İzmir’de, Yeşilyurt’ta

 

İzmir Emniyet Müdürlüğü Ek Hizmet Binası…

 

Yücel Erten orada şimdi. 

 

Yarın serbest bırakıldığını öğrendiğim ana kadar nefesimi tutmuş, bekliyorum. 

 

Özlem fotoğrafını paylaşmış; yerin altından kafayı çıkarmış gibi duran, demir parmaklıklı, sevimsiz dört pencerenin. 

 

Diyor ki, “Yücel Hoca bu odalardan birinde.”

 

Ne işi var orada? 

 

Neden yeraltından dünyaya açılan o kör pencerelerin ardında Yücel Erten?

 

Ağır bir acıya açılıyor bu sorunun kapıları. 

 

Bu acıyla baş etmenin yolunu arıyorum. 

 

En iyisi mizaha vurmak kendini diyorum. 

 

Aklım gıdıklıyor kendini; hoca da böyle yapardı diye!

 

Niye orada Yücel Erten?

 

Ne işi var orada?

 

Pekala, kimselerin bilmediği gerçeği açıklayayım o halde:

 

Yücel Erten ülkenin yetiştirdiği en büyük, fakat en gizli müteahhitlerden biridir. 

 

Yücel Erten, gizli bir müteahhittir. 

 

Onun tiyatrocu kimliği, bu gizli kimliğini kamufle etmek içindir. 

 

Yollar, köprüler, dev altyapı yatırımları, barajlar filan yapmaktır işi. 

 

İhalelere girer, kimi beton şirketlerinin yönetim kurullarında görev alır, “milyorluk” hak edişlere imzalar atar. 

 

Arada bir de ülkede ya da ülke dışında bir oyun sahneler ki alem uyanmasın(!)

 

İnanmadınız mı?

 

Gülmediniz belki de!

 

Ne tuhaf, bunlara inanmayanların bir kısmı, Yücel Erten’in, İzmir’deki görev süresi uzatılmadı diye 

ortalığı birbirine kattığına inandılar ama. Ona destek verenlerin de bunu dert edindiklerine inandılar. Vay efendim, nasıl olur da Yücel Erten’in görev süresini uzatmazsınız dediğimize inandılar. 

 

Şimdi onlar, timsah gözyaşları döküyorlar. 

 

Akıl verenler bile var aralarında. 

 

Neymiş?

 

Efendim o imzalar atılır mıymış hiç?

 

Ya da…

 

Sanatçıların, siyaset içi çatışmalara kurban edilmesi büyük sorunmuş.  

 

Sanki bizzat kendileri o iç çatışmalarda saf tutarak, siyasetçi kucağına oturarak, Yücel Erten’i kendi 

elleriyle kurban etmemişler gibi. Pişkinler ordusu!

 

Onları güldüremiyoruz ya şimdi, susarlarken ya da saçmalarlarken biz hep güldük onlara. 

 

İçimdeki acıyı az da olsa serinletmişken, şimdi bir kere daha sorayım:

 

Neden orada Yücel Erten?

 

Ne işi var orada?

 

Ve acının kapılarını ardına kadar açarak, bu ülkedeki bir avuç tiyatro savaşçısının bildiği yanıtı vereyim:

 

Tiyatro sevdası!

 

Yücel Erten söz konusu olduğunda, onun tüm ömrünün özeti bu, sadece İzmir Serüveninin değil. 

 

Bu iki sözcüğün içinde yatan gizli bir anlam daha var. Halkına sevdalı olmayan bir sanatçının tiyatro sevdası mı olur?

 

İzmir’de bir tiyatro kurulacak. Senin engin deneyiminden yararlanmak isteyecekler. Tiyatronun kuruluşuna bir Danışma Kurulu Üyesi sıfatıyla katkı sunup, kendi dingin hayatına geri döneceksin. 

 

Kitaplarını yazacaksın belki, belki paşa gönlün isterse içeride ya da dışarıda bir oyun yöneteceksin yeri geldiğinde. Mis!

 

Ama o da ne? 

 

Yeni kurulan tiyatroya, Danışma Kurulunun üzerinde anlaştığı bir Genel Sanat Yönetmeni bulamayacaklar. Yetmiş yıllık bir rüya var geride. Yüzülmüş kuyruğuna gelinmiş. “Marulun dikeninden” bile sakınılan bir tiyatro. Başlangıcı şansa bırakılamaz. Dönüp sana, o zaman bu görevi sen üstlen diye rica edecekler. 

 

Bu yaşında ve üstelik ömrünün, artık tüm mesleki “rütbeleri” aldığın, sükunet ve keyiften başka hiçbir şeye ihtiyacının olmadığı bu dert üstü murat üstü döneminde, bu ağır mı ağır yükü sırtlanmayı kabul edeceksin. 

 

Niye?

 

Seyircine (halkına) duyduğun sorumluluk!

 

Tiyatro sevdası. 

 

Demediklerini bırakmayacaklar ardından. 

 

Senin Genel Sanat Yönetmeni olacağın baştan belliymiş de, diğer GSY adayları gibi başvuru dosyası sunmuş musun da, zart da zurt!

 

Dimdik yola devam edeceksin. 

 

Yokluğun içinde bir tiyatro yaratacaksın. 

 

Bırakmayacaklar peşini. 

 

Paçandan aşağı çekmek için şeytanı bile kıskandıracak, sinik, aşağılık yollara başvuracaklar. 

 

O vakur duruşundan, o devrimci ahlakından, o mücadeleci kimliğinden, tavrından, tarzından bir adım geri atmayacaksın. 

 

Kimsenin aklına şu soruyu sormak gelmeyecek. 

 

Ulan, Yücel Erten DT GENEL MÜDÜRÜ ya da falanca tiyatronun Genel Sanat Yönetmeni oldu diye mi Yücel Erten oldu ki, Yücel Erten kalabilmek için “rütbeye” ihtiyacı olsun? 

 

Bu yaşında ne katacak bu sıfatlar Yücel Erten’e? Bugüne kadar elde edemediği neyi elde edecek?

 

Tembeller ülkesinde, herkes boklama üstadıdır. 

 

Yücel Erten olmak kolay değildir; dev gibi emek, zıpkın gibi akıl, kızkaçıran gibi zeka ve mangal gibi yürek ister. 

 

Ama b*klamak kolayıdır. 

 

Oturduğun yerden, yattığın yerden bile yapabilirsin. Çeneni hareket ettirebil yeter. Sarf edeceğin “emek” bundan ibarettir. 

 

Bunca yılın deneyimi düşünemez değil mi bilmem ne beton adına imza atıp da bir tiyatronun Genel 

 

Sanat Yönetmenliğini yapmanın saçmalığını!

 

Bunun hangi riskleri barındırdığını Yücel Erten’e öğreteceğiz öyle mi?

 

Tiyatro sevdasıyla yanıp tutuşmayanlar bunların hiçbirini, hiçbir zaman anlamayacaklar. Ben de anlasınlar diye anlatmıyorum zaten. 

 

Benim derdim sevdalılarla. 

 

Ama “tiyatroda kendine sevdalılarla” değil. Halkına, seyircisine sevdalılarla. 

 

Derdim, nasıl Yücel Erten Yalnız Değilse; ey sevdalılar siz de yalnız değilsiniz demek. 

 

Kendine sevdalı kımıl zararlılarının, Yücel Erten’in sevdasını anlamalarını, saygı duymalarını beklemek safdilliktir. 

 

Ama bu, Yücel Erten’in bu yaşında İzmir’de bu ağır yükü omuzlamasının asil bir davranış olduğunun, yüce gönüllü bir savaşçı tavır olduğunun altını çizmeme engel değil. 

 

Siz bunu anlamasanız da olur kımıllar. 

 

Şimdi bu yüce gönüllü tiyatro fedaisi, her türlü zorluğu, riski göze aldığı ve tarihin önüne koyduğu görevi geri çevirmediği için, İzmir Yeşilyurt’ta bir bodrum katta göz altında. 

 

Yücel Erten gibiler, tiyatro sevdalarının peşinden koşarken “risk analizi” yapmazlar. 

İzmir’de bir tiyatro kurulacaktır. O taşın altına o el, sevgiyle uzatılır. Kimseye eyvallah edilmez. 

 

Kimseye yaltaklanılmaz. Bunların adı bile anılamaz. Gerektiğinde, haddini hukukunu aşan kimsenin gözünün yaşına da bakılmaz. 

 

Bu uğurda bedel ödenecekse ödenir hem de gülümseyerek. 

 

Ama yeter!

 

Sistem denen zıkkımın da, vitrin peşinde koşan ve iğrenç ayak oyunlarıyla birbirini kazıklayan politikacıların da, “tiyatro yaşamlarında” bir dikili ağacı olmayan tiyatro kımıllarının da ödetmeye kalktıkları bedeller artık yeter. 

 

Hepinizin gerçek yüzünü faş etmek boynumuzun borcudur. 

 

O ki sizler Yücel Erten’in; tiyatronun bu cefakar, fedakar serdengeçtisinin bu kadar haksız bedeller 

ödemesine sebep oldunuz, bilesiniz ki ellerimiz yakanızdan düşmeyecek. 

 

Zor mor… Sabah olacak. 

 

Yücel Erten sadece o kör pencerelerin dışına çıkmayacak; bir kez daha güneş gibi doğacak tiyatromuzun üzerine. 

 

Ve biz onun ışığında, kavgayı daha da büyüterek yürüyeceğiz yarınlara. 

 

Yaşasın Tiyatro. 

 

Yaşasın Yücel Erten.

 

 

Not: Bak şu işe; saat gece yarısını geçmiş bile. 

 

4 Temmuz 2025

Yıldırım Fikret Urağ


Fotoğraf: Özlem Karabay


Yazıyı Tavsiye Et

Yorumlar


Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.

Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.