Aile grubu sayılabilecek Mano Negra zamanlarından beri takipte olduğumuz Manu Chao’nun iki günlük ıstanbul konseri bir süredir dost meclislerinde muhabbet konusu… Işık hızıyla tükenen biletleriyle, Babylon gibi küçük bir mekânı seçmesiyle, acaba Tünel Meydanı’na çıkıp söyleyecek mi bahisleriyle… Pazartesi gecesi ilk konserden sonra muhabbet trafiğine bir başlık daha eklendi. Önünde ‘Freedom to Ahmet şık& Nedim şener’ (Ahmet şık ve Nedim şener’e Özgürlük) yazan o tişört… Davulun üzerinde duruşuyla havlu zannedenler vardı ama değildi.
Olaylar şöyle gelişti. Manu Chao’nun Türkiye’ye ilk gelişi değil, bir miktar bilgi sahibi. Kendisinin dünya görüşü malum. Geldiğinde buralardan edindiği Galatasaray formasıyla bir konsere çıkmışlığı var. Ama daha mühimi neler olup bittiği anlatıldığında destek olmak için bir Sulukule tişörtü giyerek poz verdiğini, böylece Sulukule’de mahalleleri tepelerine yıkılanlara selam ettiğini biliyoruz.
Bir fotoğraf alsak…
Birkaç hafta evvel Ahmet şık ve Nedim şener’in arkadaşları Manu Chao’ya bir mail yolladılar. Dediler ki böyle böyle… Bu insanların başına şu geldi, bir kitap üzerinden ne fırtınalar koptu. Hâlâ içerideler, üstelik ortada daha iddianame bile yok.
Konser öncesinde sesler son kez kontrol edilirken Beşiktaş ozalitçilerinde nihai haline kavuşmuş olan ‘Freedom to Ahmet şık& Nedim şener’ yazılı o tişört kendisine armağan edildi. Derhal davulun üzerindeki yerini buldu mesaj. Manu Chao da Ahmet ve Nedim için özgürlük istiyordu.
İnsanoğlu yetinmiyor. Konser sonrası o arkadaşlar Manu Chao’nun dibinde bittiler. şu tişörtle bir fotoğrafınızı çeksek? Tarihe bir de böyle kayıt düşsek…
O kadar kolay işler değil bunlar. 10 yıllık arkadaşı Viki Ciprut’un coşkulu gayreti olmasa hele çok zor. Göz nahiyesine kaz ayağı model kırışıklıkları olan kısa pantolonlu bir oğlan çocuğu gibi ortalıkta gezinen Manu Chao, “Tamam” diyor. Artık top Muhsin’de…
Neye devrim denir?
Bir ara ekiple muhabbet ederken, isminin Login olduğunu öğrendiğimiz arkadaş Balkan kırığı çok tatlı bir Türkçe’yle konuşmaya başlıyor. Son durağı dün geceki ıstanbul konseri olan Balkan turnesinde görev alan Üsküplü Login, Türk Dili ve Edebiyatı okumuş. “Neden?” diyorum şaşırarak, tamamen ‘gıcıklıktanmış’. “Diğer dilleri herkes istiyor” diyor. Turnenin şoförlerden birinin de iyi derecede Türkçe konuştuğunu duyduk.
Neden burayı tercih ettiğine gelirsek. 2002’de ıstanbul’a geldiğinde bir gece, boşken görmüş Manu Chao Babylon’u ve meftunu olmuş. Zaten umumiyetle küçük mekân seviyor. Hatta tarihi bile belli olmayan, kulaktan kulağa yayılan spontan konserleri… Yaşadığı Barcelona’da, gerçekten bir evin salonu büyüklüğündeki sokak müzisyenleri lokali Mariachi’de böyle ani konserleri meşhur.
O gece kendisini Tünel Meydanı’na davet eden Facebook gruplarından söz ettiğimizde, laf kendiliğinden Facebook devrimlerine geldi. “Ancak vadesi dolan gider. Mübarek’in zamanı gelmese Facebook ne yapacaktı” dedi Manu Chao. Sokaktan gelmiş, sokağın gücüne inanıyor. “Hem ben devrim lafından korkarım. Çok büyük gelir bana” diyor. “Ancak tabiatınkilere devrim denir. Senede dört defa olan devrimler var ya… ılkbahar, yaz, sonbahar, kış…”
Kim bilir dünyanın neresindeki hangi konserinde, bir gün yine karşımıza çıkabilir o tişört.