Ne Elvis Presley ve John Lennon, ne de Curt Cobain ve Prenses Diana; medyanın ağzının sularını akıtan ölümleriyle hiç birisi Michael Jackson kadar ilgi uyandırmadı, dedikodu, duygu sömürüsü ve didikleme merakını gıdıklamadı. Ölümüyle tüm dünyaya gelmiş geçmiş en şaibeli ikona ağıt yaktıran Michael, kültürleri ve ırkları aşan bir fenomen olarak, tarih kitaplarının en okunan sayfasına adını yazdırdı. Yaşarken maruz kaldığı muamelelerin tamamına ölümüyle özür diletti.
Gerçi sadece dans edip şarkı söyleseydi bile, bileğinin hakkıyla ebedi sıfatları elde ederdi, ama Michael’ın dahiliği dans ve şarkı söylemenin sınırlarını bin ışık yılı aşan bir uzaklıktaydı. Hiçbir süper yıldız, onun kadar zirveye tırnak gücüyle tırmanamadı, bulunduğu yerde parlayamadı. En parlak zamanlarındaki Prince ile gıcıklaşmaları bir yana, hayırseverliğiyle puan toplayan ve en yakın rakibi olarak görülen Madonna bile yanına yaklaşamadı.
Kimse alttan gelen bu adamı zirvede bir Dorian Grey olarak görmek istememişti; düzeltilmiş saçları, ufaltılmış burnu ve rengi açılmış cildiyle. Bu sıra dışı ve toplumun genel ahlaki yapısını zorlayan bir durumdu. O ancak orta yaşına merdiven dayadığında kabul etti bunu ve karşılığında bilinçli olarak Peter Pan rolünü sırtlandı, içindeki büyük eğlence parkını barındıran Neverland çiftliğini gerçekleştirerek.
Yaptığı pek çok şey sembolikti, sembolik manada devrimdi. Siyah bir çocuktu ve beyaz Amerikalının sembolü Elvis Presley’nin kızıyla evlenmişti. Bir dünya markasının reklamı için kendini yakmıştı. The Beatles’ın şarkı katalogunu satın almış, kazandığı parayla yaşayamadığı çocukluğunu satın alırcasına Neverland’i yapmıştı. Son zamanlarda hakkındaki tüm iftira ve şaibeleri omuzlamış, yanıtını yaşı olmayan bir androjen görüntüsüne sahip olarak vermişti.
Egozantirikliği derinleştikçe, o ihtişamlı sanatçının tuhaf bir sosyolojik meraka dönüşmesine tanıklık ediyorduk. Son yıllarda özel hayatı müzikal başarısına gölge düşürdü, fakat her yaştan insanı kayıtsız bırakmamayı beceren içten şarkıları ona avukatlık etmeyi sürdürdü. Yıllardır bir hit şarkısı yoktu Michael’ın. Ama o hep zirvedeydi. Son hiti ölümü oldu. Amerikan ikonunun acı sonu, bir efsanenin bitiş cümlesine çok yakıştı.
Peki hangisi daha yaratıcı, hayret uyandırıcıydı? Sanatı mı, özel hayatı mı? Dorian Grey mi, Peter Pan mı?