ISSN: 1301 - 3971
Yıl: 18      Sayı: 1929
Şu an 16 müzisyen gazete okuyor
Müzik ON OFF

Günün Mesajları


♪ Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anarken, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını en coşkun ifadelerle kutluyoruz.
Mavi Nota - 28.10.2023


♪ Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları
Gülşah Sargın Kaptaş - 28.10.2023


♪ GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!
Mavi Nota - 07.02.2023


♪ 30 yıl sonra karşılaşmak çok güzel Kurtuluş, teveccüh etmişsin çok teşekkür ederim. Nerelerdesin? Bilgi verirsen sevinirim, selamlar, sevgiler.
M.Semih Baylan - 08.01.2023


♪ Değerli Müfit hocama en içten sevgi saygılarımı iletin lütfen .Üniversite yıllarımda özel radyo yayıncılığı yaptım.1994 yılında derginin bu daldaki ödülüne layık görülmüştüm evde yıllar sonra plaketi buldum hadi bir internetten arayayım dediğimde ikinci büyük şoku yaşadım 1994 de verdiği ödülü değerli hocam arşivinde fotoğraf larımız ile yayınlamaya devam ediyor.ne büyük bir emek emeği geçen herkese en derin saygılarımı sunarım.Ne olur hocamın ellerinden benim için öpün.
Kurtuluş Çelebi - 07.01.2023


♪ 18. yılımız kutlu olsun
Mavi Nota - 23.11.2022


♪ Biliyorum Cüneyt bey, yazımda da böyle bir şey demedim zaten.
editör - 20.11.2022


♪ sayın müfit bey bilgilerinizi kontrol edi 6440 sayılı cso kurulrş kanununda 4 b diye bir tanım yoktur
CÜNEYT BALKIZ - 14.11.2022


♪ Sayın Cüneyt Balkız, yazımda öncelikle bütün 4B’li sanatçıların kadroya alınmaları hususunu önemle belirtirken, bundan sonra orkestraları 6940 sayılı CSO kanunu kapsamında, DOB ve DT’de kendi kuruluş yasasına, diğer toplulukların da kendi yönetmeliklerine göre alımların gerçekleştirilmesi konusuna da önemle dikkat çektim!
editör - 13.11.2022


♪ 4bliler kadro bekliyor başlıklı yazınızda sanki 4 bliler devre dışı bırakılmış gibi izlenim doğuyor obür kamu kurulrşlarında olduğu gibi kayıtsız şartsız kadroya geçecekler yıllardır sanat kurumlarımızı sırtlayan bu sanatçılarımıza sınav istemek yapılacak en büyük kötülüktür bilginize
CÜNEYT BALKIZ - 12.11.2022


Tüm Mesajlar

Anket


DOB, DT ve GSGM'de 4B kadrosunda çalışanların 4A kadrosuna alınmaları için;

Sonuçları Gör

Geçmişteki Anketler

Tavsiye Et




Tavsiye etmek için sisteme girmeniz gerekmektedir.

Destekleyenlerimiz






 

Yazılar


Çok Sesli Müzikte Harika Çocuk Kanununun Türk Müzik Kültürüne Etkisi: Suna Kan - İdil Biret Örneği*Sayı: - 16.05.2006


ÖZET

Eğitimciler üstün yetenekliliği, genel bir zihinsel yetenek olarak tanımlar. Üstün zihinsel yeteneğe sahip çocuklar,  özellikleri yönünden sanatta ve  müzikte belirgin farklılıklar gösterir.

Bu çalışma, çoksesli müzik alanında üstün yetenekli sanatçılarımızdan “Harika Çocuk Kanunu”ndan ilk defa yararlanıp yurtdışına giderek eğitim almış olan sanatçılarımız;  İdil Biret - Suna Kan’ ın  almış oldukları eğitim, yapmış oldukları sanatsal faaliyetleri, Türk müzik kültürüne katkılarını irdelemiştir. Sanatçılarımız ülkemizde ve yurtdışında  konserler vermiş, albüm çalışmaları yapmıştır.   Suna Kan eğitimci olarak da görev almıştır.  Bu nedenle  sanatçılarımızın ülkemizdeki müzik eğitimine yaptığı katkılar göz ardı edilemez.

Sonuç olarak, üstün yetenek, kaliteli bir eğitimle birleştiğinde (harika çocuk kanunu), yüksek kalitede müzik eserleri ortaya çıkabileceği gibi, bu eğitimi alan müzisyenler tarafından yetiştirilecek müzisyenler de üstün bir eğitim alma şansına sahip olabileceklerdir. Bu zincirleme bir müzik eğitim kültürünün oluşturulabilmesi için önemlidir.  Müzik eğitiminde üstün kaliteyi yakalamak böyle bir müzik eğitim kültürünün oluşturulması ile mümkündür. Ele alınan sanatçıların müzik eğitimine yaptığı katkılar değerlendirildiğinde, böyle bir zincirleme tepkimenin başlatılmış olduğunu düşünmek yanlış olmaz.

ABSTRACT

Educators define high talent as a general mental ability. The children with high talents display definite differences in the fields of art and music.

This paper has examined the education of İdil Biret – Suna Kan, our artists who benefited from the law of “Wonderful Kid” for the first time and went abroad to get an education, their artistic activities and contributions to Turkish music. Our artists gave concerts both in Turkey and abroad, and released various albums. Suna Kan also worked as an educator. Therefore, their contributions to music education in our country cannot be ignored.

In conclusion, when high talent is brought together with a qualified education (the law of wonderful kid), highly valuable music products can be attained and musicians trained by other musicians that had this qualified education can have the opportunity of acquiring a superior education. This is important for establishing a culture of musical training that works as a circle. Reaching high quality in musical training is possible only by establishing such a culture of musical training. After assessing the contributions of the artists mentioned, it would not be wrong to assume that such a chain reaction is started.

ANAHTAR SÖZCÜKLER:

Üstün zekâ, Müziksel zekâ, Üstün yetenek, Harika çocuk kanunu, Sanatçı

GİRİŞ

ZEKÂ

“Uygar dünyada yerimizi korumayı sağlamlaştırmayı istiyorsak yeteneğin her zerresine, zekânın her kıvılcımına ve maharetin en küçük ışığına bile ihtiyacımız vardır” (Cevdetnersebilsem.sitemnyet.com).

Zekâ bireyler arasındaki farkı belirleyen zihinsel gelişimle ilgili önemli bir özelliktir. Zekâ soyut bir kavramdır. Bireyin zekâsı konusunda karar vermek için ölçümlere ihtiyaç vardır(Ülgen,1997,s.26). Zekâ nesneler arasındaki ilişkiyi kavrama, yeni durumlara uyabilme, soyut düşünebilme, sorunlara çözüm bulma yeteneği olarak da tanımlanır. Günlük yaşamda zekâ, genelde tek bir yetenek veya becerinin sivrilmesi biçiminde anlaşılır. Zekâ algılama, öğrenme, düşünme gibi birçok yetenek ve becerinin  birlikte kullanımı ile kendini gösterir.

Zekânın farklı tanımlarının olmasına karşılık zekâya ilişkin kuramların tümü zekanın geliştirilebilecek bir kapasite ya da potansiyel olduğu ve biyolojik temellerinin bulunduğu noktalarında birleşmektedir. Buna göre zeka, bireyin doğuştan sahip olduğu, kalıtımla kuşaktan kuşağa geçen ve merkez sinir sisteminin işlevlerini kapsayan; deneyim, öğrenme ve çevreden kaynaklanan etkenlerle biçimlenen bir bileşimdir.

Bir kişinin zekâ seviyesi diğer koşullar eşit tutulduğunda, ne kadar zor işler başardığı veya aynı güçlükteki işlerden ne kadar çoğunu başarabildiği veya ne kadar kısa sürede doğru sonuca ulaşabildiği ile belli olmaktadır.

Zekâ gelişiminde doğuştan getirilen kapasite ve içinde bulunulan çevre önemli rol oynar. Tek yumurta ikizleri birbirinden ne kadar farklı çevrelerde yetişirlerse aralarındaki zeka farkı da o denli fazla olmaktadır. Aile ortamının zihinsel gelişmeyi etkilediği istatistiklerle gösterilmiştir. Çeşitli eğitim seviyesine sahip ailelerden gelen çocukların bir arada okudukları okullarda yapılan araştırmalarda, eğitim düzeyi yüksek ailelerden gelen çocukların diğerlerine göre daha başarılı oldukları saptanmıştır.

Zekâyı geliştiren çevresel etkilerin arasında içinde bulunan ortamdaki uyaran sayısının fazla olması, bireyin problem durumları ile karşılaşması, bireyin doğuştan getirdiği yeteneklerini kullanması ve geliştirmesine elverişli bir ortam olası, sosyal-psikolojik çevre ve güdü sayılabilir. Kaygılı ve korkak çocuklar problem çözerken yapılan işe dikkatlerini vermede güçlük çekerler ve dolayısı ile zeka testlerindeki başarı düşük olmaktadır. Diğer koşullar eşit tutulduğunda orta ve yüksek sosyo-ekonomik düzeyden gelen kişilerin zekâ puanları, düşük sosyo-ekonomik düzeyden gelen kişilere kıyasla daha yüksek olmaktadır.

Üstün zekâlı bir bireyin bununla orantılı olarak toplumda başarılı olacağı varsayılırsa da, kimi zaman denetlenemeyen dış etkenler nedeniyle uzun vadeli tahminler geçersiz çıkabilmektedir.

Zekâ Testlerinin Tarihçesi:  

Zekâ genel yetenek olarak tanımlandığında birbirine bağımlı becerileri ölçmeyi amaçlayan testler geliştirilmiştir. Eğer zekânın değişik bir dizi beceriden oluştuğu düşünülürse, her beceriyi bağımsız olarak ölçen maddeler (items) seçilir bir çocuk örneklem grubuna uygulanarak her yaş düzeyinin ortalama performansı bulunmaktadır (Gander,2001,s.375).

Zekâ testleri konusundaki sistematik ve bilimsel çalışmalar ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmaya başlamış, İngiltere'de Fransis Galton, Almanya'da Emil Kraeplin ve Fransa'da Alferd Binet bu konuda araştırmalar yapmışlardır. İlk formal IQ testi bu yüzyılın başında, Fransız hükümetinin, okuldan yararlanamayacak kadar durgun zekadaki çocukların yeterli zeka potansiyeli olduğu halde gerekli çabayı göstermedikleri için başarısız olan çocuklardan ayırt edebilmek amacıyla Binet ve Simon'dan zeka testi geliştirmelerini istemesi üzerine ortaya çıkmıştır (Ülgen,1997,s.26).

Zeka yaşamın ilk on yılında büyük bir gelişme kaydetmektedir. Bu süre içinde en hızlı gelişme ilk iki yılda gerçekleşir. Binet, çocukların hangi yaşlarda hangi becerilere sahip olduklarını inceleyerek ilk test maddelerini oluşturarak bu test maddelerini çocuklar üzerinde denemiştir. Binet testinde çok çeşitli türden maddeler (bellek uzamı,aritmetik ve sözcük dağarcığı gibi yetenekleri test eden maddeler)  olmasına karşın, parlak çocukların tüm bu maddelerde yüksek puan aldıklarını belirtmiştir (Atkınson-Hılgard,1995,s.503). Bu ölçüme göre bir çocuk, kendi yaşıtlarının yapabildiklerini yapabiliyorsa normal zekalı, daha küçüklerin yapabildiklerini yapabiliyorsa geri zekalı, kendinden büyük zekalıların maddelerini yapabiliyorsa ileri zekalı olarak değerlendirilmiştir. Böylece 1908 yılında Binet-Simon adı altında ilk zeka testi ortaya çıkmıştır.Zeka testleri konusunda bilinen diğer önemli psikologlar şunlardır:  Terman, Cattell, Spearman, Stern, Thorndike, Thrustone ve Wechsler (Odtü Zeka Oyunları Topluluğu htm,2004).

Günümüzde en yaygın olarak kullanılan Binet ve Wechler testlerinde öğrenme, soyutlama ve yeni durumlara uyum gösterme kapasitesini ölçülmeye çalışılmakta ve sonuç, zeka yaşının kronolojik yaşa oranı olan zeka bölümü (Intelligence Quotient- IQ) olarak elde edilmektedir. Stanford-Binet ve WAIS-R testlerinde zeka ölçümü için Binet'in geliştirdiği yöntem kullanılmasına karşın, zekanın ne olduğunun tanımlanmasında eksiklikler bulunmaktadır. Binet ekolünde zeka, kişinin test sonuçlarında aldığı derece ile ölçülmektedir. Bu zekayı ölçmek için pratik bir yaklaşımdır ve kişilerin performanslarını anlamaya yöneliktir, ancak bu testler zekanın doğasını anlamak için fazla ipucu vermezler. Araştırmacılar zekanın doğasını anlamak içinde çalışmaktadırlar. En çok sorulan sorulardan biri zekanın tek bir faktörden mi yoksa bir kaç bileşenin bir araya gelmesiyle mi oluştuğudur. İlk psikologlar, zekanın ve genel bir g-faktörü olarak adlandırılan genel bir mental faktörden oluştuğunu varsayıyorlardı. Bu faktörün, zekanın her bir yöndeki performansını etkilediğini varsayarak, zeka testinin bu g-faktörünü ölçmeye yönelik olduğunu kabul ediyorlardı. Daha sonraki araştırmacılar akıcı zeka ve kristalize zeka olmak üzere zekanın iki çeşidi bulunduğunu öne sürdüler. Akıcı zeka, yeni problemleri ve durumları başarıyla ele alabilme yeteneğini, kristalize zeka ise bilginin saklanması, beceriler, akışkan zekanın kullanılması ve tecrübelerden elde edinilen stratejileri kapsamaktadır (aynı eser).

Zeka Testlerinin Eleştirisi

Zekâ testleri konusundaki en önemli tartışmalardan biri zekâyı oluşturan zihinsel yeteneklerin tanımlanması ve IQ' nun bu yetenekleri yeterince yansıtıp yansıtamayacağı üzerinde yoğunlaşmış, testin hazırlanması ve standartlaştırılmasında kültürel önyargıların olabileceği ileri sürülmüştür (Odtü Zekâ Oyunları Topluluğu htm,2004).

Günümüzde kullanılan zekâ testleri, zekâ hakkında bilinen bütün nitelikleri kapsamaktadır. Bu testler, çeşitli zekâ düzeyindeki kişileri ayırt edebilmekte, farklı kültürler için çeşitli normlar geliştirilmiş ve bu testler zekâ hakkındaki yeni bilgiler ışığında ve yeni malzemeler kullanıma girdikçe daha da geliştirilmektedir.

Ayrıca, bireyin doğuştan gelen yeteneklerini daha doğru yansıtan ve kültürel yapıdan etkilenmeyecek testler geliştirilmesine yönelik çalışmalar da yapılmaktadır.

Gardner’ ın “Çoklu Zekâ Kuramı” eğitimde yerini almaya çalışmaktadır.  Bu kurama göre insanların performanslarını sergiledikleri alanlar, geleneksel zekâ testlerinde olduğu gibi, sadece matematiksel ve sözel alan değildir (Ülgen, 1999,s.157). IQ testleri Gardner tarafından belirlenen yedi zekâ alanından sözel ve mantıksal/matematiksel  olan iki zor alanı ölçmektedir. Çoklu zekâ kuramına kadar  kişi bu iki zekâ alanında iyi durumdaysa, ölçümlerden başarılı olmaktadır ve bu kişiler okulda başarılı sayılmaktadır. Okullar sadece mantıksal ve matematiksel zekâ ile çalışmaktadır (Vickers, 1999,s.35).

Gardner ’ın  çalışmaları bize daha başka zekâ türlerinin olduğunu söylemektedir. Bu alanların çok nadir, bağımsız olarak işlediklerini ve tüm alanların faal kullanılması gerektiğini söylemektedir. Gardner ayrıca insanların tümünün birçok zekâ alanına sahip olduklarını her zekâ alanında güçlü olmadığını ve herkesin aynı zekâ bileşimine sahip olmadığını belirtmiştir(Doğan-Tertemiz,2003).                                                                   

Gardner, zekâların kendi sıraladıklarıyla sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulamıştır.Çoğu standart IQ testinin ölçtüğü sınırlı yeteneklerin aksine, Gardner’ın teorisi insan olmanın ne demek olduğuna dair geniş bir tasvir yapar. Ayrıca Gardner her zekânın alt zekaları da olduğunu vurgular. Örneğin müzikal zekada çalmak, söylemek, dinlemek gibi alt gruplar bulunabilir. Benzer şekilde diğer zekalarda da bir çok alt grup vardır (Odtü Zeka Oyunları Topluluğu htm,2004).

Gardner belirli alanlarda olağandışı başarılar sergileyen insanların yeteneklerini inceleyerek yedi değişik zeka alanı olduğunu savunmuştur. Aşağıda açıklanan bu zeka alanlarının her biri diğerinden bağımsız olmasına karşın, herhangi bir aktivite bu zeka alanlarından bir kaçının aynı anda aktif hale geçirilmesiyle oluşmaktadır(aynı eser)

1.  Müziksel Zekâ: Müzik ile ilgili şeylerdeki beceri

2. Bedensel Kinestetik Zeka: Tüm bedenin veya çeşitli bölümlerinin bir problemin çözümünde, bir üretim veya gösteri sırasında kullanılması ile ilgili becerilerdir; dans etme, atletizm, aktörlük….

3. Mantık-matematik zekâsı: Problem çözme ve bilisel düşünmedeki beceriler

4. Dilsel Zekâ: Bir dilin kullanımı ve o dilde eserler üretme ile ilgili beceriler

5. Uzaysal-Konum Zekâ: Mimarların, ressamların, heykeltıraşların veya uzay-konum durumlarını anlamadaki becerileri

6. Kişiler Arası İletişim: Diğer kişilerle etkileşimde diğerinin ruh halini, isteklerini, niyetlerini anlamadaki beceriler

7. İçe yönelik Zekâ: Bir kişinin iç dünyasındaki yönelimlerini anlaması, duygularına erişebilmesi becerisidir

Gardner, zekanın biyolojik yapı ve kültürle ilişkisinin önemini vurgular.Bu görüşe göre, bireyin sadece matematik ve anadilini anlama alanındaki yeteneğini ölçen genel yetenek testlerinden toplanan puanlarla,bireyin zeka düzeyine karar vermek haksızlıktır (Ülgen,1999,s.157).

Gardner' ın her bir zekâ alanını açıklamak üzere verdiği yetenekli kişiler arasında Yehudi Menuhin, T.S. Elliot, Anne Sullivan, Virginia Wolf gibi ünlüler yer almaktadır.

Guilford’a göre zekânın üç boyutu vardır. İçerik (yetenek) boyutu figürlerle, sembollerle, anlamlarla ve davranışlarla ilgili bölümlerden oluşmuştur. Ürünler boyutu birimler, gruplar, ilişkiler, sistemler, değişik durumlarda formüle etme ve doğurgulardır. İşlem boyutu ise, biliş, bellek, ayrıştırıcı, düşünme, bütünleştirici düşünme ve değerlendirme süreçlerinden oluşmuştur (Ülgen, 1997,s27).

Guilford’ un kendi tanımı bir tarafa zekâ; içerik (yetenek) boyutu, zihinsel işlemler, ürün ve hız boyutlarından oluşmaktadır. Spearman, Stanford-Binet zekâ testinde yetenek ve hız boyutuna odaklanmaktadır. Gardner’da ise zekâ yetenek boyutuna odaklanmaktadır.

Tüm bu tartışma ve zekânın tarihsel gelişimi incelendikten sonra zekânın tanımını genel olarak tanımlayacak olursak, farklı kuramların zekânın farklı boyutları üzerine odaklandığını görürüz. Zekâ kişinin doğuştan getirdiği genel yetenekler sonucu, o yetenekle ilgili olan bilgiyi alması zihninde bazı işlemlerden geçirip, ortaya kaliteli bir ürün çıkartması, tüm bu süreci gerçekleştirmesindeki hızdır.

Üstün Zekâ Nedir?

Zekâ dağılım eğrisinin bir ucunda zekâ geriliği gösteren kişiler yer alırken diğer ucunda ise üstün zekâlı kişiler yer almaktadır. Toplumun oluşturan kişilerin ancak %2'lik bir bölümü 130 ve üstündeki IQ derecesine sahiptir. IQ derecesi 140'ın üzerine çıkıldığında bu oran % 0,2 ye düşmektedir.

Üstün zekâlıların tipik örnekleri onları sakar, utangaç, sosyal açıdan akranlarıyla uyumsuz gibi gösterse de bir çok araştırma onların tam tersine bir çok şeyi ortalama insandan çok daha iyi yapabilen, iyi uyumlu, sevilen kişiler olduğunu ortaya koymuştur.

Lewis Terman tarafından yapılan 1920 yılında başlatılan bir çalışma halen devam etmektedir. Bu çalışmada IQ derecesi 140'ın üzerinde olan 1500 üstün zekalı çocuktan oluşan bir grup 60 yıl boyunca düzenli aralıklarla takip edilmektedir. Başından itibaren bu gruptaki kişiler fiziksel, akademik ve sosyal açıdan, normal akranlarına göre daha ileride olmuşlardır. Genellikle daha sağlıklı, daha uzun, daha ağır ve daha kuvvetli oldukları gözlenmiş, okulda daha başarılı olmuşlar ve normal kişilere göre daha iyi sosyal uyum sergilemişlerdir. Bütün bu avantajlar, kariyer başarısına dönüşmüş, bu kişiler normal insanlara göre daha çok ödül almış, sanat ve edebiyata daha fazla katkıda bulunmuşlardır. Örneğin bu gruptaki kişiler 40 yaşına geldiklerinde, toplam olarak 90 kitap, 375 oyun ve kısa hikâye, 2000 makale yazmışlar, 200 üzerinde patente imza atmışlardır (ODTÜ Zekâ Oyunları Topluluğu htm,2004).

Bu çalışma diğer yandan, üstün zekâlı olmanın her zaman başarılı bir grafik çizmeyi garantileyemeyeceğini de göstermiştir. Terman' ın incelediği grupta bazı önemli başarısızlıklara da rastlanmıştır. Başka çalışmalardan da anlaşıldığı üzere üstün zekâ her alanda düzgün bir dağılım göstermemektedir. Yüksek IQ derecesine sahip bir kişinin akademik konularda ille de başarı göstermesi gerekmemekte, ancak konulardan bir veya bir kaçında olağandışı bir üstünlük sergileyebilmektedir. Yüksek bir IQ derecesi, her şeyde başarı anlamını kesinlikle taşımamaktadır ( aynı eser).

Üstün Zekâlı  Ve Üstün Yetenekli Çocuk Kimdir?

Zekâ, yaratıcılık, sanat, liderlik kapasitesi veya özel akademik alanlarda yaşıtlarına göre yüksek düzeyde performans gösteren ve bu tür yeteneklerini geliştirmek için okul tarafından sağlanamayan hizmet veya faaliyetlere gereksinim duyan çocuklardır. Üstün veya özel yeteneklilik dört temel insan özelliği arasındaki etkileşimden oluşur. Bunlar, ortalamanın üstünde yetenek düzeyi, yüksek düzeyde görev sorumluluğu, yüksek düzeyde yaratıcılık, yüksek düzeyde motivasyondur (Köksal,2003,silifkeem.com).

Üstün yetenekli çocukların yaklaşık yarısı, okula gitmeden önce okumayı öğrenmekte, bağımsız olarak çalışmakta ve araştırmalara daha erken yaşta başlamaktadırlar. Bitip tükenmek bilmeyen enerjileri sebebiyle yanlış olarak bazen kendilerinin hiperaktif olduğu söylenmektedir. Üstün yetenekli çocukların öğrenme, araştırma ve keşfetme konusunda doğuştan motivasyonları mevcuttur (Karakurt,2001,üstün yetenek. htm).

Literatürde genellikle üstün yetenekli ve üstün zekaya sahip çocukların yaşamlarının ilk yıllarından itibaren gelişim aşamalarına normal gelişim standartları gösterenlere göre daha hızlı ulaştıkları vurgulanmaktadır. Ancak üstün yeteneklilik tiplerine göre, bu hızlı ilerleme özelliği değişebilir, özel bir alanda yetenekli olan çocuğun tüm gelişim alanlarında hızlı olması beklenmemelidir. Örneğin, görsel sanatlar alanında üstün yetenekli olan çocuk sadece bu alanda yaşıtlarından, üstün olma özelliği göstermekle birlikte, diğer gelişim alanlarında standart gelişim ritmi izleyebilir (Ersoy -Avcı, 2001,s.129). Dolayısıyla öncelikle üstün zekâ ve yeteneğe sahip çocukların tespit edilmesi ve yetenek alanlarının belirlenmesi gerekmektedir.

Eğer çocuktaki yetenek düzeyi olağanın çok üstündeyse, tanımlamak oldukça kolay olmaktadır. Herhangi türden bir ölçüm yapılmadan çocuğun kabataslak yeteneği hakkında bir şeyler söylenebilmektedir. Örneğin üç yaşında her türlü müzik aletini çalabilen ya da olağanüstü resim yapabilen bir çocukta da olağanüstü müzik ve resim yeteneği bulunduğu apaçık ortadadır.Bu türden çocuklar okul sistemi içinde kolaylıkla tanınmaktadır (Ataman, 1998,s.337).

Müzik Alanındaki Üstün Yetenekli Çocukların Yetenek Özellikleri

1- Ritim ve melodiye diğer çocuklardan fazla tepkide bulunur.

2- Müzikle çok ilgilidir. Plak, kaset dinler. Nerede müzik etkinliği varsa ona katılmak ister.

3- Müzik parçaları  yapmaya büyük istek ve çaba  gösterir.

4- Başkaları ile şarkı  söylerken onlara uymaktan hoşlanır.

5- Yaşıtlarına, duygu ve düşüncelerini anlatmak için sık sık müziği araç olarak kullanır.

6- Çeşitli müzik aletleri ile  ilgilenir, onları çalmayı dener.

7- Müzisyenler, şarkıcılar ve müzik parçaları ile ilgili koleksiyonlar yapar.

8- Dinlediği müzik parçasını kısa zamanda öğrenir, anlamlı ve uygun şekilde söyleyebilir.

Ülkemizdeki Üstün - Özel Yetenekli Öğrencilerin Eğitimi

Cumhuriyet döneminde üstün veya özel yetenekli öğrencilerin eğitimi için çeşitli düzenlemeler yapılmış ve kanunlar çıkarılmıştır. 1960 öncesi düzenlemeler daha ziyade bireysel niteliktedir. Ancak 1960’lı yıllarda özel üst sınıfların açılmasıyla üstün veya özel yetenekli öğrencilerin eğitimi daha kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Ciddi problemlerin ortaya çıkması üzerine, İlkokulların bünyesindeki özel üst sınıf uygulamasına son verilmiştir (Çamurlu,2001,Bilsem notları.htm).

İlgi, yetenek ve statü farkı gözetmeksizin, tüm öğrencilerin okul hayatlarının bir bölümünde ortak öğrenim yaşantılarını paylaşmaları; demokratik değerlerin gelişimi sayesinde insanlığın elde ettiği önemli bir kazanımdır. Bireylere toplum içinde birlikte yaşama bilincinin kazandırılması ve demokratik değerlerin geliştirilmesinde son derece faydalı ve vazgeçilmez olan bu uygulamanın sıra dışı öğrencileri mağdur ettiği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Çünkü bu uygulamada müfredat programları ortalama öğrencilerin normal çalışmayla başarabilecekleri düzeyde hazırlanmaktadır. Ama bu programlar ciddi öğrenme güçlüğü olanlarla, üstün veya özel yetenekliler gibi sıra dışı iki grubun ihtiyaçlarına cevap vermemektedir.

Ciddi öğrenme güçlüğü olanlar özel eğitim okullarında eğitime alınmaktadırlar. Okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim çağındaki üstün veya özel yetenekli öğrenciler için ülkemizdeki çalışmalar yetersizdir. Orta öğretimde ise Fen Liseleri ve Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri gibi üstün veya özel yetenekli öğrencilerin devam edeceği okul türleri vardır. Bunlara rağmen eğitim sistemimizin en fazla mağdur ettiği grubun üstün veya özel yetenekliler olduğu söylenebilir.

Üstün veya özel yetenek, kişilerin başarılı bilim veya iş adamı olmaları için belki gerekli fakat; asla yeterli değildir. Üstün veya özel yetenek başarıyı etkileyen diğer faktörlerle uygun bileşim oluşturduğu zaman kişiler için bir güç kaynağı haline dönüşmektedir. Aslında üstün veya özel yetenekliler ciddi bir risk grubunu oluşturmaktadır. Eğer üstün veya özel yeteneklilerin bu potansiyelleri uygun şekilde geliştirilip yönlendirilebilirse; başarılı birer birey olarak ülkemize ve insanlığa önemli hizmetlerde bulunabilirler. Aksi halde kendisi ile barışık olmayan, aile ve toplum için “sorunlu grup” haline dönüşmeleri ihtimali oldukça fazladır.

Bu sebeple; üstün veya özel yeteneklilerin özel öğrenme ihtiyaçlarına cevap verecek ve öğrenme hızlarına uyum sağlayacak eğitim modellerinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Özel yetenekli öğrencilerin normal akranlarıyla birlikte eğitim görürken bireysel yeteneklerinin farkında olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağlayacak ve özel öğrenme ihtiyaçlarına cevap verecek eğitim yöntemlerinin geliştirilmesi ile ek imkanların sunulması daha sağlıklı bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir.

Türkiye’de üstün yetenekli çocukların eğitiminde, yapılan çalışmaların süreklilik göstermediği, çeşitli pilot uygulamalarla kaldığı görülmüştür.Üstün beyin gücünü geliştirme ve yararlanma amacıyla Millî Eğitim Bakanlığı, Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı olarak çeşitli illerimizde Bilim ve Sanat Merkezleri projesi pilot uygulamalarla üstün veya özel yetenekli çocukların; yeteneklerinin farkında olmalarını sağlayarak, mevcut yetenekleri doğrultusunda kendilerini geliştirmeleri, yaratıcılıklarını en üst düzeyde kullanma becerisi edinmelerini sağlamak amacıyla çalışmalarına başlamıştır (Çamurlu,2001,Bilsem notları.htm).

Ülkemizde Ankara Devlet Konservatuarın’da Müzik Eğitimi

Ülkemizde Konservatuarlar, uygulamalı ve kuramsal eğitim yapan orta dereceli bir meslek okulu olarak yapılandırılmıştır. Öğretim kadrosunu, yerli ve yabancı müzik uzmanları ve eğitimciler oluşturmuştur. Konservatuarda batı müziği eğitimi verilmektedir. Eğitim sisteminin bütünüyle modernleştirilmesi, doğrudan doğruya ulusal kültür politikasıyla ilgilidir. Ulusal müziği geliştirme, yayma ve sahne sanatlarının farklı türlerine yönelik eleman yetiştirme amacıyla, 1936 yılında Musiki Muallim Mektebine bağlı olarak Ankara Devlet Konservatuarı kurulmuştur. 1940 yılında çıkarılan Devlet Konservatuarı Yasasıyla, müzik ve temsil kolları ayrıştırılmıştır. Müzik kolu, kompozisyon ve orkestra yönetmenliği; piyano,yaylı çalgılar; üflemeli ve vurma çalgılar; şan (opera, koro ve konser şarkıcılığı) dallarından oluşmuştur. Konservatuarda müzik bölümünün yanı sıra tiyatro ve bale bölümleri de açılmıştır.  Böylece Ankara Devlet Konservatuarı, çağdaş bir anlayışla müzik sanatçısı eğitiminin başlangıcını oluşturmuştur.

Ankara Devlet Konservatuarında, orta ve yükseköğrenim verilmektedir.1941 yılında çıkarılan yönetmeliğe göre okulun süresi, ilkokuldan sonra biri hazırlık olmak üzere üç yıl ortaöğretim ve dört yıl yükseköğretim dönemleri şeklinde düzenlenmiştir.Konservatuarda üstün yetenekli çocukların yoğun ve hızlı müzik eğitimi görmeleri için 1976 yılında yürürlüğe giren bir yasa çıkarılmıştır.Bu statüden ilk olarak Oya Ünler(Piyano) yararlanarak 1978 yılında mezun olmuştur.Daha sonraki yıllarda Burçin Büke(Piyano)1983 yılında yasadan yararlanarak  mezun olmuştur (Tuncdemir,1996.s.12).

Harika Çocuk Kanunu

Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte, sanatçı yetiştirme hedefli girişimlerin başlıcalarından biri de sanat dallarında eğitim görmek üzere yurtdışına öğrenci gönderilmeye başlanmasıdır. Özel yetenekli çocukların yetiştirilmesi ve çağdaş anlamda uluslararası düzeyde başarılar kazandırılması için Atatürk’ün isteğiyle, 1925 yılında yurtdışında eğitim olanağı oluşturulmuştur. Bu uygulama, 1929 yılında yürürlüğe giren 1416 sayılı yasayla belirginlik kazanmış, 1943 yılında yürürlüğe giren 4489 sayılı yasayla biraz daha genişletilmiştir.

7 Temmuz 1948 tarihinde 5248 sayılı “Harika Çocuk Kanunu” adıyla bir yasa çıkartılmıştır.Yasanın çıkmasında dönemin millet meclisi görüşmelerinde, milletvekili Tezer Taşkıran’ ın büyük yardımı olmuştur. Bu kanun “İdil Biret ve Suna Kan’ ın yabancı memleketlere müzik tahsiline gönderilmesine dair kanun” adını taşımaktadır. Olağanüstü yetenekli çocukların keşfedilerek, yurtdışında eğitimlerini sürdürmeleri için çıkartılan bu yasadan yararlanarak İdil Biret ve Suna Kan Fransa’ ya Paris Konservatuarı’ na gitmişlerdir.

1948 yılında kabul edilen 5245 sayılı yasayla özel yetenekli çocukların yurtdışında eğitimi sağlanmıştır. 1956 yılında 6660 sayılı yasayla işlemin kapsamı genişletilmiştir. 6660 sayılı yasa “Güzel Sanatlarda Fevkalade İstidat Gösteren Çocukların Devlet Tarafından Yetiştirilmesi Hakkında Kanun” adını almıştır. Daha sonraki yıllarda bu yasadan Verda Erman, Gülsin Onay, Hüseyin Sermet ve İsmail Aşan adlı sanatçılarımız yararlanmışlardır. Bu yasa 1970’ li yıllarda işlemez hale gelmiştir.Ankara Devlet Konservatuarı eğitimcilerinden Mithat Fenmen ve İlhan Baran öncülüğünde hazırlanan yönetmelik taslağı, üstün yetenekli çocukların Devlet Konservatuarında yoğun ve hızlı bir müzik eğitimi görmeleri için çıkartılmış olan “özel statü”, 1976 yılında Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmıştır. Bu statü ile kendi alanlarında konservatuarın yüksek bölümünü bitirerek yurtdışına giden öğrenciler olmuştur. Bu statüden ilk olarak yararlananlar;Oya Ünler,Burçin Büke ve Cihat Aşkın olmuştur.Daha sonraki yıllarda:Şölen Dikener(Viyolonsel),FazılSay(Piyano),MuhittinDürrüoğlu(Piyano),YeşimAlkaya(Piyano),ÇağlayanÜnal(Viyolonsel),ErtanTorgul(Keman) veÖzgür Balkıs(Keman)yararlanarak 1986-1987 yılları arasında mezun olmuşlardır.Yukarıda adı geçen öğrencilerden sonra yasa bir kez daha işlemez hale gelmiştir (Tunçdemir, 1996,s.12).

İDİL BİRET*  

21 Kasım 1941 yılında Ankara’da doğmuştur.İki buçuk yaşında iken piyanoda iki parmakla küçük melodiler çalmıştır.O sırada radyodan duyduğu melodileri tekrar edebilmektedir.Dört yaşında iken duyduğu melodilerden yeni melodiler yaratabilmekte, konserlerde duymuş olduğu eserlerin melodilerini çalabilmektedir.Absolut (çok iyi işitebilen) bir kulağa sahip olduğu ve dünyada eşine az rastlanır bir belleği temsil ettiği müzik otoriteleri tarafından belirlenmiştir.Beş yaşında iken Ankara Devlet Konservatuarı Piyano bölümü başkanlığı yapan Mithat Fenmen’den  piyano dersi almaya başlamıştır.Bach,Beethoven,Chopin,Shubert,Saygun’un parçalarından oluşan eserleri ezbere çalmıştır.Altı yaşında iken Ankara Radyosu’nda “Ayşe Ablanın Radyosu Çocuk Kulübü” programında o dönemde yaptığı “kedilerin kavgası”, ”babamın çikolata çalışı”, ”keloğlan” adlı kendi bestelediği parçaları çalmıştır (Tunçdemir,1996,s.99).

Müzik eleştirmenlerinin “Harika Çocuk” olarak tanımladıkları İdil Biret’in 1948 yılında adına çıkartılan “Harika Çocuk Kanunu” başka bir deyişle “İdil Biret-Suna Kan Kanunu” uyarınca Fransa’nın Paris Konservatuarına gitmiştir. Piyano eğitimine ünlü müzik pedagogu Nadia Boulanger’ le  başlamıştır.Nadia Boulanger  İdil Biret’in üstün yeteneğini geliştirebilmesi içinWilhelm Kempff ve Wilhelm Buchhaus gibi ünlü piyanistlerle küçük öğrencisini tanıştırmış eğitimini sağlam temellere dayalı şekilde yapabilmesine olanak sağlamıştır. İdil Biret konservatuar eğitimini 3 birincilik ödülü alarak bitirmiştir.İdil Biret  Jacques Fevrier den odamüziği dersi almıştır.Henüz 11 yaşındayken Mozart’ın iki piyano için konçertosunu Wilhelm Kempff  ile birlikte 1953 yılında Theatre des Champs-Elysee Tiyatrosunda icra etmiştir.İdil Biret olağanüstü müzik yeteneğini bu konser sayesinde Paris’te tanıtmıştır.Bu konser sanatçımızın müzik kariyerinin başlangıcı olmuştur.Dönemin ünlü gazete ve dergilerinde olumlu eleştirileri yayınlanmıştır.Sanatçımız onaltı yaşından itibaren başlayarak çeşitli müzik salonlarında konserler vermiştir.

İdil Biret’in piyano virtüözü olarak yurtiçi ve yurtdışında sayısız konseri, resitali ve turnesi olmuştur.Sanatsal etkinliklerinin sayıca çok fazla olması nedeniyle konser, resital ve turnelerine örnek verilecektir.Konser yaptığı ülkeler ve çalıştığı ünlü orkestra şefleri aşağıdaki gibi açıklanacaktır.

İdil Biret Kanada, Rusya, İskandinav ülkeleri dahil; Avrupa, Asya, Afrika ve Avustralya’da Monteux, Scherchen, Leinsdorf, Boult, Kempe, Sargent, Rozdestvenski, Keilbarth, Fruhbeck de Burgos, Pritchard, Groves, Mackerras ve Iwaki gibi şeflerin yönetimindeki orkestraların eşliğinde solist sanatçı olarak konserler vermiştir (Tunçdemir,1996,s.101).

İdil Biret hiçbir piyano yarışmasına katılmamıştır, öte yandan Piyano yarışmalarında seçiciler kurulu üyesi olarak komisyonlarda görev almıştır.Bu yarışmalar:Kraliçe Elizabeth yarışması(Belçika),The Van Cliburn Yarışması(ABD),Busoni Yarışması(İtalya),Montreal yarışması(Kanada),Weilmarl-Lizt Yarışması(Almanya) olarak sıralanmaktadır (Virtüöz,2004,Artliveon htm.)

Sanatçımız Uluslar arası festivallerde de parlak etkinlikleriyle başarılar kazanmıştır.Katıldığı festivaller arasında Montreal, Persepolis, Nohant, Montpellier, Royan, Lo Rochelle, Atina, Berlin, Gostaad, İstanbul gibi Uluslar arası müzik festivalleri bulunmaktadır.

İdil Biret yorumculuğu, kusursuz tekniği, temizliği ve saltlığı, tını zenginliği, araştırmacılığı,inanılmaz çalışkanlığı ve sanatsal disiplini sayesinde üstün başarılar elde etmiş bir sanatçımızdır.Eleştirmenlerin İdil Biret hakkındaki ortak görüşleri onun büyük virtüözlüğünün yanı sıra aldığı her eseri derinlemesine araştıran ve tamamen kendine özgü yorumlarını eşine az rastlanır bir anlatım gücü ile dinleyicisine aktaran olağanüstü yeteneğinde odaklamıştır ( Tunçdemir:1996,s.114).

İDİL BİRET’ in Ödülleri*

·         1954-1956 yıllarında Lilly Boulanger Vakfının Memorial Fond Ödülünü(Boston) almıştır.

·         1959 yılında Harriet Cohen-Dino Lipatti “Altın Madalya” Ödülünü(Londra) almıştır.

·         1974 yılında Polonya Hükümetinin Liyakat madalyasını almıştır.

·         1971 yılında   Devlet Sanatçılığı ünvanını alan ilk kadın sanatçımızdır.

·         1974 yılında  Fransa hükümetinin “Chevalier de l’Ordre National  du Merite” madalyasını almıştır.

·         1988  yılında Boğaziçi Üniversitesinin “Fahri Doktora” ünvanını almıştır.

·         1996 yılında Sevda-Cenap And Vakfı Altın Madalya Ödülünü almıştır.

·         1997 yılında  Hacettepe Üniversitesi Fahri Doktora” ünvanını almıştır.

İDİL BİRET’ in Kayıtları – Albümleri ( Plakları - Cd’ leri )*

Plâkları

İdil Biret Beethoven - Liszt tarafından piyano için düzenlenmiş 9 senfoniyi 1986 yılında EMI plak şirketi tarafından plak yapmıştır.Bunun yanında diğer plak kayıtları : Brahms ın Handel çeşitlemeleri,Beethoven Sonat No:15,Alban Berg Piyano Sonatı, Berliöz Symponi Fantastique, Chopin Mazurkalar op.17, Prokofiev Piyano Sonatı No:2, Skriabin Piyano Sonatı No:10, Ravel Serenade, Stravınski Piyano parçaları, Boules Piyano Sonatı No:2, Webern Piyano Çeşitlemeleri op.27, Skrıabın Beş Prelüd op.74, Rachmanınoff Prelüd-Piyano Sonatı No:2-3, Mimaroğlu Session, Boucourechlıev Archipel IV, Brouver Sonata, Castıglıonı Cangianti, Mahler Piyano Dörtlü la minör Finnader, Franck Piyano Beşli fa minör, Beethoven - Lıszt Bütün Piyano için yazılmış senfonileri (6Plak).

İdil Biret bugün hala kimselerin pek ulaşamadığı bir rekorun peşinde:Tarihte Liszt’in piyanoya uyarladığı Beethoven’in tüm senfonilerini plak haline getiren ilk sanatçı.Tüm Brahms, Chopin ve Rachmaninof’un yapıtlarını cd külliyatı yapmıştır. 70’ e kadar cd çalışması yapmıştır.( İlyasoğlu, 1999, s.81)

CD’ leri 

·         1985 yılında EMI Plak Şirketi tarafından yapılan kayıtlarla Beethoven 4-5 Senfonilerinin CD Kaydını çıkarmıştır.

·         1987 yılında PANTHEON Plak Şirketi tarafından yapılan kayıtlarla Ravel, Schubert-Liszt Lied uygulamaları, Wagner - Liszt Operalardan Uyarlamalar CD Kaydını çıkarmıştır.

·         1991 yılında NAXOS  Plak Şirketi tarafından yapılan kayıtlarlarla Chopin,  Rachmanınoff, Brahms, Berliöz- Lıszt Bütün Piyano için yazılmış senfonileri CD kaydını çıkarmıştır.

·         1995 yılında NAXOS  Plak Şirketi tarafından yapılan kayıtlarlarla Chopin bütün yapıtları dizisini CD kaydı olarak çıkarmıştır.

·         1997 yılında NAXOS  Plak Şirketi tarafından yapılan kayıtlarlarla Brahms’ın ölümünün 100 yılı nedeniyle bütün solo albümlerini (12cd) kaydı olarak çıkarmıştır.

·         İdil Biret’in Ankara ve İstanbul Radyosunda yapmış olduğu konser ve resital kayıtları vardır.(Tunçdemir, 1996, s107)              

SUNA KAN*

Suna Kan 1936 yılında Adana’da doğmuştur. Suna Kan keman öğrenmeye 5 yaşında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası  Viyola sanatçısı olan babası Nuri Kan ile başlamıştır.Daha sonra aile dostları Hulisi Karsel’den özel keman dersleri almıştır.Özel derslerdeki başarıları sonucunda babası Suna Kan’ı Ankara Devlet Konservatuarı’nın Alman eğitimcilerine dinletmiştir.Suna Kan Ankara Devlet Konservatuarını kazanarak Walter Gerhardt’la temel keman eğitimine başlamıştır.Avustralyalı eğitimcinin gitmesiyle keman eğitimini İzzet Nezih Albayrak ve Gilbert Back ile sürdürmüştür.Gilbert Back’ın öğrencisi iken ilk resitalini 18 Nisan 1946 yılında Ankara Devlet Konservatuarı’nın konser salonunda vermiştir.Ankara Devlet Konservatuarın’da en son Lico Amar’ la çalışmıştır.Lico Amar’la çağdaş müzik eserlerini çalışmıştır (Tunçdemir,1996, s.141).    

1946 yılında C.S.O eşliğinde Hasan Ferit Alnar yönetiminde henüz 9 yaşında iken verdiği ilk orkestra konserinde Mozart’ın No 5 keman konçertosunu ve Viotti’nin la minor keman konçertosunu seslendirmiştir. Bu konser Suna Kan’ın “Harika Çocuk” olarak tanınmasına neden olmuştur. Avrupa’da eğitim görmesi konusu gündeme gelmiştir (Aynı eser).

1948 yılında adına çıkartılan yasa kapsamında Harika Çocuk Kanunu başka bir değişle “İdil Biret-Suna Kan Kanunu” uyarınca ailesiyle birlikte önce İtalya’nın Roma kentine gitmiştir.Çalışmak zorunda olduğu eğitimcinin ölmesi nedeniyle  Türkiye’den gelen emirle  Paris Konservatuarı’nın keman bölümüne gitmiştir.Paris Konservatuarın’da Gabriel Bouillon ile keman  çalışmalarına başlamıştır.Paris Konservatuarını  1952 yılında birincilikle bitirmiştir.Okul bittikten sonra Gabriel Bouillon ile repertuvar çalışmalarına devam etmiştir.Uluslararası bir çok yarışmalara katılmıştır (Vural:1986, s.375).

Suna Kan’ın uluslararası keman yarışmalarında kazandığı ödüller şunlardır: 1954 Cenevre Yarışması birincilik madalyasını, 1955 Viotti yarışması  birincilik ödülünü, 1959 Münih yarışması İkincilik ödülünü, 1957 Long-Thibaud Yarışması” Paris Kenti Ödülünü almıştır.

Suna Kan keman virtüözü olarak yurtiçi ve yurtdışında sayısız konseri, resitalleri ve turneleri olmuştur. Sanatsal etkinliklerinin sayıca çok fazla olması nedeniyle konser, resital ve turnelerine örnek verilecektir.Konser yaptığı ülkeler ve çalıştığı ünlü orkestra şefleri aşağıdaki gibi açıklanacaktır.

Suna Kan İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya,İsviçre, Belçika,Hollanda, İsveç, Norveç,Rusya, Çin Japonya, Kanada, ABD ve Güney Amerika ülkelerinde konserler vermiştir. Londra Senfoni Ork., Los Angeles Flomani Ork., Bamberg Senfoni Ork., Moskava SenfoniOrk.,  Fransa Ulusal Senfonisinin eşliğinde bu orkestraların ünlü sefleri Istvan Kertesz,Walter Susskind, Zubin Mehta, Hans Rosbauld, Louis Fremaux, Gotthold Lessing, Mıchel Plasson eşliğinde solist sanatçı olarak konserler vermiştir (Virtüöz,2004Artliveon htm).

Suna Kan yurtdışında yaptığı çok sayıda turnelerinde ayrıca “ikili konçerto” yorumladığı ünlü solistlerle (Yahudi Menunin, Igor Bezrodni, Pierre Fournier, Andre Navarra, Frederick Riddle )çalışmıştır.

Suna Kan keman çalarken keman sol elinin doğal bir uzantısı, yayda sağ elinin devamı gibidir. (Ali, 1994, s.177). Suna Kan’ın bir eseri yorumlarken çalgısı aracılığıyla kendini dışa vurmaktadır. Suna Kan’ın yaradılışı bir eseri çalarken hiçbir zaman çok taşkın bir yorum getirmemiştir (İlyasoğlu,1992, s.46).

Türkiye’nin müzik alanında yorumcu ve icracı olarak uluslararası üne sahip müzisyeni Suna Kan çok küçük yaşta başladığı müzik hayatını başarıyla sürdürmektedir. Teknik güçlükleri aşmış sanatçı konserlerindeki yorumlarıyla müzik kalitesi ve tekniğinin üstünlüğü ile seçkin bir sanatçı olduğunu müzik severlere kabul ettirmiştir (Korucuoğlu,1990,Gençliğin Sesi).

SUNA KAN’ ın Ödülleri*

·         1952 yılında Paris Konservatuarının Keman Yüksek Bölümünü birincilik ödülü alarak bitirmiştir.

·         1954 yılında Cenevre konkurunda  birincilik ödülü madalyası almıştır.

·         1955 yılında Viotti yarışmasında birincilik ödülü almıştır.

·         1956 yılında Munih yarışmasında ikincilik ödülü almıştır.

·         1957 yılında M.Long-J Thibaud konkurun keman kısmına ait Jacques Thibauld yarışmasında beşincilik ödülü almıştır.

·         1971 yılında Devlet Sanatçılığı unvanı alan ilk kadın sanatçımızdır.

·         1976 yılında Chevalier del’ordre National de Merite Fransız Nişanı ödülünü almıştır.

·         1992 yılında Yamanlar Lionnes Klübü tarafından verilen Yılın Kadın Sanatçısı ödülünü almıştır.

·         1996 yılında Sevda Cenap And Vakfı Altın Madalya ödülünü almıştır. (Tunçdemir,2003,s.148, Artliveon, 2004 )

Suna Kan çoksesli müzik alanında ülkemizi yurt içinde ve yurtdışında başarı ile temsil etmiş bir sanatçıdır. Yurt içinde orkestra ile eşlikli birçok konser yapan sanatçımız Anadolu’nun birçok ilinde icracı olarak evrensel müziğin tanıtılması ve yaygınlaştırılması için birçok konser ve resital vermiştir. Araştırma kapsamındaki  sanatçımız ayrıca eğitim alanında da çalışmaları olmuştur. Ayvalık Uluslararası  Müzik Akademisi ileri müzisyenler için “masterclass” programı çerçevesinde seminerlere katılmıştır.1988 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesinde I.Uluslararası Yaz Okulunda bilgi ve deneyimlerini öğrencilere aktarmıştır. Daha sonraki yıllarda Yaz okulundaki çalışmalarına devam etmiştir. Halen Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik bölümünde öğretim görevlisi olan sanatçımız “Sanatta Yeterlilik” ve “Yüksek Lisans” sınıflarında  keman dersleri vererek öğrenci yetiştirmektedir. 

SUNA KAN’IN Kayıtları-Albümleri (Plakları-Cd’leri) *

Plâkları

·         Ulvi Cemal Erkin Keman Konçertosu Münih Filarmoni Orkestrası (Şef: Hikmet Şimşek)

·         Bach Keman Konçertosu No: 1 Ankara Oda Orkestrası  (Şef Gürer Aykal)

·         Bach KemanKonçertosu No: 2 Ankara Oda Orkestrası (Şef Gürer Aykal)

Cd’ leri

·         Elgar Serenad Op.20  Ankara Oda Orkestrası  (Şef Gürer Aykal)

·         Mozart Sinfonia Concertante KV 423 Ankara Oda Orkestrası  (Şef Gürer Aykal)

·         Bach Keman konçertoları KV 423 Ankara Oda Orkestrası  (Şef Gürer Aykal)

·         Mozart Keman konçertoları KV 207, KV 211, KV 216, KV 218 Ankara Oda Orkestrası (Şef Gürer Aykal)

*İdil Biret ve Suna Kan Bölümleri Tunçdemir, 1996/2003 ve Virtüöz Artliven 2003 den güncellenmiştir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Eğitimciler üstün yetenekliliği genel bir zihinsel yetenek olarak tanımladıkları gibi sanatta ve müzikte belirli bir yetenek, beceri olarakta tanımlamaktadırlar.(Stanford:1971,s.138) İnsanlar arasındaki yetenek ve nitelik başkalıklarında kalıtım ve soyaçekim önemli bir etken oluşturur. Gözlenen aile eğitimindeki ters tutumlara karşın kalıtımın gücü yeteneğin yönlendirilmesini sağlayan bir unsurdur. Sanatçıların yaşamları incelendiğinde soylarında müziğin önem taşıdığı, daha sonraki kuşaklarda sürdüğü görülmüştür (Yener,1992,s.11)

Üstün zihinsel yetenekli çocuklar kolay ve çabuk öğrenmekte,çok tekrar yapmadan öğrendiğini saklamaktadır.Akıl yürütmeyi,açık seçik düşünmeyi,çabuk kavramayı,genellemeyi,diğer çocukların farkında olmadığı alanlarda farklılıklarını ortaya koydukları görülmektedir.

Araştırma kapsamındaki sanatçılarımız İdil Biret-Suna Kan eğitimlerine çok küçük yaşlarda başlamışlardır. Sanatçılarımızın üstün yetenekli oldukları yaşamlarının ilk yıllarından itibaren aileleri tarafından gözlenmiştir. Aileleri tarafından yönlendirilen sanatçılarımızın (İdil Biret’in annesi piyano çalan Leman hanım, Suna Kan’ın babası senfoni orkestrası viyola sanatçısı Nuri Kan) müzikteki üstün yetenekleri dönemin müzik otoriteleri tarafından da desteklenmiştir. İdil Biret müzik eğitimine beş yaşında Mithat Fenmen’le başlamıştır. Suna Kan ise müzik eğitimine babası Nuri Kan ve aile dostları Hulisi Karsel ile başlamıştır. Özel derslerindeki başarısı sonucunda Ankara Devlet Konservatuarının sınavını kazanarak kemen eğitimine Walter Gerhardt’la başlamıştır. Sanatçılarımızın üstün yeteneklerinin anlaşılmasından sonra  devletimiz tarafından müzikte olağanüstü çocukların keşfedilerek yurtdışında eğitimlerini sürdürmeler için 7 Temmuz 1948 tarihli 5245 sayılı “Harika Çocuk Kanunu”  adı ile bir yasa çıkarılmıştır. Bu yasadan ilk olarak İdil Biret ve Suna Kan yararlanarak Fransa’daki Paris Konservatuarına aileleri ile birlikte gönderilmişlerdir. Yurtdışı eğitimleri sırasında Paris Konservatuarı’nın ünlü müzik pedegogu Nadia Boulanger İdil Biret’e Suna Kan’a ise Gabriel Bouillon üstün yeteneğini geliştirebilmesi için yardımcı olmuştur. Sanatçılarımızın her ikisi de yurtdışı eğitimleri sırasında Avrupa ve Amerika’nın tanınmış müzisyenleri ile çalışarak Paris Konservatuarını birincilik ödülü alarak bitirmişlerdir. Araştırma kapsamındaki sanatçılarımızın yaşam öyküleri, eğitimleri incelendiğinde başarılı bir sanatçı olabilmek için yurtiçi eğitiminin yanı sıra yurtdışı eğitiminin de çok önemli olduğu görülmüştür.

Çoksesli müzik alanında İdil Biret ve Suna Kan ülkemizi yurtdışında başarı ile temsil ettikleri görülmüştür. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının  solist sanatçısı olarak  yurtiçinde yaptıkları çeşitli resital ve orkestra eşlikli konserlerle, Anadolu’nun birçok ilinde icracı olarak evrensel müziğin tanıtılması ve yaygınlaştırılması üzerine resital ve konser faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Ülkemizde Türk bestecilerinin özgün yapıtlarının ilk seslendirilmesini gerçekleştirmişlerdir. Bu eserleri yurtdışındaki konserlerinde de çalarak tanıtılmasını sağlamışlardır. Ülkemizin müzik kültürüne katkı olarak ülkemiz ve yurtdışında resital ve orkestra eşlikli konser çalışmalarına halen devam etmektedirler. Araştırma kapsamındaki sanatçımız Suna Kan Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Bölümünde “Sanatta Yeterlilik” ve “Yükseklisans” alanında keman eğitimcisi olarak halen çalışmaktadır. Müzik Akademisi ileri müzisyenlerden oluşan “Masterclass” programı çerçevesinde seminerlerde görev almaktadır.

Sanatçılarımız Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının solist sanatçılarıdır.1971 yılında Türk toplumunun kültür ve sanat hayatına üstün hizmette bulunmuş mesleğinin örnek temsilcisi olarak uluslar arası düzeyde yeteneğini kanıtlamış sanatçılara Kültür Bakanlığınca verilen “Devlet Sanatçısı” ödülünü almışlardır.

Sanatçılarımız televizyon ve radyo kayıtlarının yanı sıra CD ve albüm çalışmalarına devam etmektedirler. Özellikle İdil Biret CD –Albüm çalışmalarına yurtdışında önemli plak şirketleriyle çalışarak 1990 yılından itibaren Chopin’in bütün yapıtlarını, Brahms’ın konçerto ve piyano solo yapıtlarını yayınlamıştır. Bundan dolayı Londra’da Classic CD dergisinin 12 dalda vermekte olduğu “Yılın En İyi CD Ödülü”nü 1994 yılında Chopin Prelüdleri adlı CD’si ile almıştır.

Sanatçılarımız çoksesli müzik alanında Atatürk devrimlerinin Türkiye Cumhuriyetine kazandırdığı çağdaş-evrensel müzik kültürünü yurtiçi ve yurtdışında temsil etmeye devam etmektedirler. Elde edilen sonuçlardan bu konuda yapılacak yeni çalışmalar için şu öneriler verilebilir: 1948 yılında çıkartılan “Harika Çocuk Kanunu”nun gündeme getirilerek yasanın tekrar düzenlenerek yeniden gündeme getirilip çıkarılması, ülkemizde müzikte üstün yetenekli çocuklar için ilk ve orta öğretimden başlayarak özel öğrenme ihtiyaçlarının karşılanacağı özel eğitim destek programlarının geliştirilmesi, konservatuarlardaki üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi için uygulanacak müzik eğitiminin nitelikli hale getirilmesi,

Üstün yetenek, kaliteli bir eğitimle birleştiğinde(Harika Çocuk Kanunu) yüksek kalitede eğitim almış müzisyenler yetişeceği gibi bu eğitimi almış müzisyenler tarafından yetiştirilecek müzisyenlerinde üstün bir eğitim alma şansı olabilecektir. Müzik eğitiminde üstün kaliteyi yakalamak müzik eğitim kültürünün oluşturulması ile mümkündür.


KAYNAKLAR

ALİ, Filiz (1994), Dünyadan ve Türkiye’den Müzisyen Portreleri, Cem Yayınları, İstanbul

ATAMAN, Ayşegül (1998), “Üstün Zekalı Çocuklara Ana-Babaları ve Öğretmenleri Nasıl Yardımcı Olabilir?”, A.Ü. Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt: 15, Sayı: 1,Eğitim Fakültesi Yayınları,Ankara

ATKINSON, L.Rıta - Atkınson, C. Rıchard - Hılgard, R.Ernest (1995) Psikolojiye Giriş Çev: Kemal Atakay-Mustafa Atakay - Aysun Yavuz, Sosyak Yayınları, İstanbul

ÇAMURLU, Abdullah (2001), “Üstün veya Özel Yetenekli Çocuklar ve Bilim ve Sanat Merkezleri”, Eğitim Dergisi, Sayı: 1,M.E. B.Yayınları, Ankar

DEMİREL, Özcan (1998)  Kuramdan Uygulamaya Eğitimde Program Geliştirme Pegem Yayıncılık Önder Matbaacılık, Ankara.   .

ERSOY, Özlem – AVCI Neslihan (2001), Özel Eğitim, Ya-pa Yayıncılık, İstanbul

GANDER, J Mary, Gardıner, W Harry (2001)Çocuk ve Ergen Gelişimi, Çev: Prof. Dr. Bekir Onur,İmge Yayınları, Ankara

İLYASOĞLU, Evin (1992), Müziğin Kanatlarında Söyleşiler, Pan Yayınları, İstanbul

KORUCUOĞLU, Nevin (1990), Devlet Sanatçısı Suna Kan İle Söyleşi, Gençliğin Sesi Dergisi, Sayı: 5

M.E.B, (1991), I. Özel Eğitim Konseyi, M.E BYayınları,Ankara

ORAL, Zeynep (1993), Dehanın Gerisindeki Uyumlu Kişilik: İdil Biret, SkyLife Dergisi, İstanbul

ÖZSOY, Y. – ÖZYÜREK, M. – ERİPEK, S. (1989), Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar, II. Baskı,: Karatepe  Yayınları Ankara

ÖZSOY Yahya (1984), “Üstün  Yetenekli Çocuklar ve Eğitimleri”, A.Ü. Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1,Eğitim Fakültesi Yayınları, Eskişehir         

STANFORD, Reichert (1971), Gifted Child, The Enyclopedia of Education Volume 4, NewYork

TERTEMIZ, Neşe-Doğan Özlem (2003) “İlköğretim Matematik Dersinde Çoklu Zekâ Kuramının Kullanılması” Mat-der Üyeleri Dergisi, Sayı:404

TARMAN,  Süleyman (1997)  “Çoklu Zekâ Teorisi ve Zekanın Yedi Türü” Yaşadıkça Eğitim. Kültür Koleji Yayınları 58, İstanbul.

TUNÇDEMİR, İlknur (1996), Çoksesli Müzik Alanındaki Kadın Devlet Sanatçılarımız Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bil. Ens. Güzel Sanatlar Eğitimi, Ankara

TUNÇDEMİR, İlknur (2003), Cumhuriyetimizin 80. Yılında Müzik Sempozyumu – Makale Bildirisi s.250–257, İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Pegema Yayıncılık, Ankara

ÜLGEN, Gülten (1999)  “İlköğretim Okullarında Bireysel ve Toplu Etkinliklerde (BTE) Öğrenci ve Öğretmen”  Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 15.155–163,Ankara 

ÜLGEN, Gülten (1997) Eğitim Psikolojisi: Kavramlar, Yöntemler, Kuramlar Ve Uygulamalar, Kurtiş Matbaası, Ankara 

VİCKERS, Clinton J. (1999)  (Çeviren: Meral Tüzel), Çoklu Zeka Görüşmeler ve Makaleler, Enka Okulları, İstanbul.

YENER, Faruk (1992), Başkadır Şu Müzik Dünyası, Gümüş Basım Evi, İstanbul

Siteler

·   Çamurlu,Abdullah(2001)Ustun veya yetenekli çocuklar ve Bilim ve Sanat Merkezleri, http.//yayim.meb.gov.tr.yayimler/sayı12/çamurlu.htm.

·   Karakurt, Bilal(2001)   Sınıf Yönetiminde üstün zekâ ve yetenekli öğrencilere yönelik öğretmen tutumu, http:eğitisim.inonu.edu.tr/Bilal.ustunyetenek.htm.

·    Köksal, Hurcan(2003)Ustun ve Özel yetenekli çocuklar,http://www.silifkeem.com/Rehberlik/ustun ve özel yetenekli htm.

·   Odtü Zekâ Oyunları Topluluğu / 2004, www.metu.edu.tr/home/www.zekametu.edu.tr güncelleme, http:www.turkischweb.com/Eğitim/seite 95.htm adresinden almıştır.

·   Üstün ve Özel Yeteneklerin Eğitimi,Özel eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü,http:// orgm.meb.gov.tr./özel eğitim/ustun.htm.                                                                          

·   Virtüöz:Sanatçılar-Artliveon(2003),Copright1999–2003,http://www.artliveon com/virtüöz cl.htm.


*XIII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı Bildirisi 6–9 Temmuz 2004 İnönü Üniversitesi Malatya

E-Posta: ilktuncdemir@yahoo.com
















 


Yazıyı Tavsiye Et

Yorumlar


Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.

Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.