ISSN: 1301 - 3971
Yıl: 18      Sayı: 1924
Şu an 29 müzisyen gazete okuyor
Müzik ON OFF

Günün Mesajları


♪ Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anarken, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını en coşkun ifadelerle kutluyoruz.
Mavi Nota - 28.10.2023


♪ Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları
Gülşah Sargın Kaptaş - 28.10.2023


♪ GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!
Mavi Nota - 07.02.2023


♪ 30 yıl sonra karşılaşmak çok güzel Kurtuluş, teveccüh etmişsin çok teşekkür ederim. Nerelerdesin? Bilgi verirsen sevinirim, selamlar, sevgiler.
M.Semih Baylan - 08.01.2023


♪ Değerli Müfit hocama en içten sevgi saygılarımı iletin lütfen .Üniversite yıllarımda özel radyo yayıncılığı yaptım.1994 yılında derginin bu daldaki ödülüne layık görülmüştüm evde yıllar sonra plaketi buldum hadi bir internetten arayayım dediğimde ikinci büyük şoku yaşadım 1994 de verdiği ödülü değerli hocam arşivinde fotoğraf larımız ile yayınlamaya devam ediyor.ne büyük bir emek emeği geçen herkese en derin saygılarımı sunarım.Ne olur hocamın ellerinden benim için öpün.
Kurtuluş Çelebi - 07.01.2023


♪ 18. yılımız kutlu olsun
Mavi Nota - 23.11.2022


♪ Biliyorum Cüneyt bey, yazımda da böyle bir şey demedim zaten.
editör - 20.11.2022


♪ sayın müfit bey bilgilerinizi kontrol edi 6440 sayılı cso kurulrş kanununda 4 b diye bir tanım yoktur
CÜNEYT BALKIZ - 14.11.2022


♪ Sayın Cüneyt Balkız, yazımda öncelikle bütün 4B’li sanatçıların kadroya alınmaları hususunu önemle belirtirken, bundan sonra orkestraları 6940 sayılı CSO kanunu kapsamında, DOB ve DT’de kendi kuruluş yasasına, diğer toplulukların da kendi yönetmeliklerine göre alımların gerçekleştirilmesi konusuna da önemle dikkat çektim!
editör - 13.11.2022


♪ 4bliler kadro bekliyor başlıklı yazınızda sanki 4 bliler devre dışı bırakılmış gibi izlenim doğuyor obür kamu kurulrşlarında olduğu gibi kayıtsız şartsız kadroya geçecekler yıllardır sanat kurumlarımızı sırtlayan bu sanatçılarımıza sınav istemek yapılacak en büyük kötülüktür bilginize
CÜNEYT BALKIZ - 12.11.2022


Tüm Mesajlar

Anket


DOB, DT ve GSGM'de 4B kadrosunda çalışanların 4A kadrosuna alınmaları için;

Sonuçları Gör

Geçmişteki Anketler

Tavsiye Et




Tavsiye etmek için sisteme girmeniz gerekmektedir.

Destekleyenlerimiz






 

Yazılar


Polonya Edebiyatı ve TiyatrosuSayı: - 12.05.2006


Lehçe yazılmış edebiyat yapıtlarının tümü, Polonya'nın siyasal birliği, dış istilalar ve iç bölünmelerle sık sık kesintiye uğradığı için ulusal edebiyat görece geç gelişmiş ama bir kez ortaya çıktıktan sonra Polonyalıların kültürel ve siyasal kimliğinin sürdürülmesini sağlayan başlıca kurumlardan biri olmuştur.

Polonya'nın ilk edebi dili 10.yüzyılda hıristiyanlığın benimsemesiyle birlikte kullanılmaya başlayan Latinceydi. Polonya dilinde yazılan edebiyatın en eski örneği XIII. yy.sonunda Bogurodzica başlıklı dinsel bir şiirdir. XVI.y.y.'da Rönesans döneminde Mikolaj Rej'den sonra yergi ve lirik şiirlerinin yanısıra ilk din-dışı oyunu olan Yunan Milletvekillerinin geri gönderilmesi (Odprawa poslow greckich) diye klasik tragedyayı deneyen yazar Jan Kochanowski idi. 1765'te Varşova'da ilk halk tiyatrosunu kral Stanislaw August Poniatowski açmıştır. Polonya ulusal tiyatrosunu ortaya çıkaran Wojciech Boguslavski Mucize veya Krakowluluar ve Daglılar (1794) (Cud mniemany czyli Karakowiacy i gorale) döneminin en popüler komik operasını yazmıştır. Aydınlanma çağının öğreticiliğin ağır bastığı döneminde 1790'da Julian Ursyn Niemcewicz Milletvekilinin Dönüşü (Powrot posla) komedisini yazmıştır. 1833'te ise Opera, Bale ve Drama Sahneleri içeren Ulu Tiyatrosu açılmıştır.

Polonya'nın en büyük tiyatro yıldızı kadın oyuncu Helena Modrzejewska XIX.y.y'ın ikinci yarısında oynuyordu.

Romantizm döneminde Polonya'nın en büyük yazarı olarak kabul edilen Adam Mickiewicz'in Atalar (Dziady) ve Bay Tadeusz ile birlkite Avrupa dramının en büyük başarılarından biri olan Juliusz Slowacki'nin Kordian adlı eserlerinde bağımsızlık adına çıkan Polonya isyanları çeşitli açılardan ele alındı. 1835'te Kont Zygmunt Krasinski'nin Ilahi Olmayan Komedya ( Nie-Boska komedia) adlı oyun bu tartışmaya katılan başka bir görüş olmuştur. Tarihsel oyun alanında, kendi döneminin daha ilerisinde olan yazar Cyprian Kamil Norvid 1860 yılında Wanda ile Krakus adlı yapıtında sadece Leh romantik ruhunu yansıtmakla kalmadı, yeni oyun yazarlığı tekniğinin kapılarını da açtı. Romantizm sonrası dönemde, St. Zeromski ve 1905'te Quo vadis romanıyla Nobel ödülünü kazanan H. Sienkiewicz başta olmak üzere Polonya'da olgucu ve doğalcı estetiğin en sistemli temsilciliği yapıldı. Ayrıca da Sienkiewicz Musa Şamgul'ün Türkçe çevirisi olan Üçleme (Trylogia) eserinde XVII. y.y. Polonya'sının tarihsel manzarasını sergiledi. Nesir türünün bir örneği, 1934 yılında yazarına Nobel ödülünü kazandıran Wladyslaw Reymont Köylüler (Chlopi) epik roman dizisinde doğalcı teknikleri kullandı. Yazar Boleslaw Prus ise Taş bebek (Lalka) eserinde Varşova burjuva yaşamının çok yönlü bir portresini çizmiştir. Yeni Polonya diye adlandırılan Postmodernizm döneminin önemli temsilcisi ise Düğün (Wesele) yapıtıyla, klasik trajedi, mitoloji, romantik tiyatro, Polonya ulusal tarihi gibi farklı kaynaklardan beslenerek milli mitlerimizle tarihsel bir hesaplaşmayı kukla oyunu kalıpları içine sokan Stanislaw Wyspianski'dir. Wyspianski Devasa Tiyatro kuramıyla Polonya tiyatrosu reformcusu olarak kabul edilir ve Leon Schiller gibi Polonya tiyatro devrimcileri onun etkisi altında kalmışlardır. Bu dönemde de Kont Aleksander Fredro komedileri de sık sık sahneye konuldu. Gerçekçi akım ise, bireycilik kavramını savunan yazar Stanislaw Przybyszevski tarafından Mutluluk için (1902) gibi eserinde temsil edildi. Ilgi çekici başka bir yazar, bağımsız tiyatroyu kuranlardan biri Gabriela Zapolska (1860-1921) idi. Ciddi konuları mizahla dile getirdiği Madam Dulska'nın Ahlak Anlayışı (Moralnosc Pani Dulskiej) isimnli komedyası hâlâ çok sık sahnelenen bir eserdir.

Dünya Savaşları arası dönem özellikle şiir alanında yeni kuşak şairleri ile temsil edilirdi. Skamander grububundan J. Tuwim, J. Lechon, 1924 yılında kız kardeşiyle Türkiye'ye yaptığı yolculuğun sonucunda yazdığı Yelpaze (Wachlarz) başlıklı toplu şiirlerinden örneğin Türkiye'ye ne için gidilir (Po coz jechac do Turcji) şiiriyle tanınan kadın şair Maria Pawlikowska-Jasnorzewska ve Kazimiera Illakowczowna gibi şairlerin yanısıra modernizm geleneğini sürdüren ve dışavurumculuk eğiliminin temsilcisi B. Lesmian idi. Yazar Bruno Schulz'un 1934'te yazdığı Tarçın dükkanları (Sklepy cynamonowe) dikkat çekti. Özel yeri alaycı grotesk nitelik taşıyan Küçük sarayda ( W malym dworku) veya Kunduracılar ( Szewcy) uyumsuzluk tiyatrosu adını taşıyan akımın habercilerinden sayılan S.I. Witkiewicz'in eserleridir. Witkacy aynı zamanda gerçekçilik karşıtı ve Arı Biçim kuramlarıyla Polonya ve Orta Avrupa edebiyatınınn gelişimine yön veren yazarlardandır.

Eleştiri, çeviri ve politika yazarlığı T. Boy-Zelenski tarafından yaygınlaştırıldı.

Tiyatro alanında ise sahneleme, oyunculuk, repertuvar alanında reformlar başlatıldı. Bu hareketin öncülüğünü yapan Reduta Tiyatrosunun kurucusu Juliusz Osterwa idi. A.Pronaszko, I. Gall gibi sanatçıların sayesinde Polonya tiyatro plastiği Avrupa standartlarına ulaşmıştır.

Ikinci dünya savaşı döneminde, Polonya edebiyatı yer altı olarak, örneğin şair Krzysztof Kamil Baczynski veya yurt dışına göç eden yazarlar sayelerinde gelişmesine devam etti.

Savaş sonrası dönemde ise Z. Nalkowska'nın Medaliony, Borowski'nin Auschwitz Hikayeleri olan Pozegnanie z Maria (Maria ile Vedalaşma) gibi eserlerinde savaş felaketi anlatıldı. Stanıslaw Dygat'ın Bodenskie Gölü (Jezioro Bodenskie) veya şair ve dram yazarı Rozewıcz'in Kartoteks dramında savaşın eleştirici değerlendirmesi dile getirildi. Savaşın hemen sonrasındaki dönemde yeni rejime karşı örgütlenen gençlerin yaşadığı ahlaki açmaz konusu, Türkçe çevirisi olan ve 1962 yılında A. Wajda'nın film uyarlamasını yaptığı J. Andrzejewski'nin Küller ve Elmas isimli eserinde anlatıldı. Savaşın acı manzarasını sergileyen genç kuşak yazarlar arasında yukarıda adı geçen hem şair hem de dram yazarı T. Rozewicz şiir edebiyatımızda yeni bir anti şiirsel türü başlattı. Savaş sonrası dönemin ikinci yarısı Zbigniew Herbert ise Bay Cogito (Pan Cogito) şiir dizisinde çağdaş dünyanın değer hiyerarşisini yargılıyor. Stalinizm döneminde öykü ve hikayeler vasıtasıyla özellikle Marek Hlasko Haftanın Sekizinci Günü (Osmy dzien tygodnia) veya Edward Stachura Siekierezada gibi eserlerinde hayatın gaddarlığını, genç kuşağın çaresizliğini anlattılar. Yazar Tadeusz Konwicki Çağdaş rüya defteri (Sennik Wspolczesny) ve Küçük Çaplı Kıyamet ('Mala Apokalipsa) eserlerinde geçmişi şimdiliği ile bağdaştırmaya çalışmıştır. Stanıslaw Lem ise felsefi unsurları içeren kurgu bilim öykü akımını oluşturdu. Marian Brandys ve Pawel Jasienıca ise tarihsel denemeler, Ryszard Kapuscınski ise çağdaş dünya konusunda röportajları yazar.

Felsefi ve ahlaki nitelikler taşıyan şiirlerini yergici ifadelerden kaçınmayarak yazan şair Wislawa Szymborska 1996 yılında Nobel edebiyat ödülünü kazandı.

Dini şiirler Peder Jan Twardowski ve Papa Jan Paul II Karol Wojtyla'nın eserleriyle örneklendirilebilir.

1990'da vefat eden çağdaş drama ve gösteri sanatlarının temsilcisi ressam, grafikçi, sahne tasarımcısı, yazar ve yönetmen - Tadeusz Kantor Cricot 2 adlı kendi tiyatrosunda bağımsız tiyatro teorisini gerçekleştirdi. Ünlü oyunları arasında Wielopole Wielopole yer almaktadır.

Son yıllarda Türkçe'ye çevirilip sahnelenen Slawomir Mrozek'ın Polisler, Muhacirler (Emiranci), Tango gibi eserleri büyük ilgi topladı. Son senelerde Yaşar Avunç'un başarılı Türkçe çevirisi ile Witold Gombrowicz'in Ferdydurke, Kosmos, Pornografi, Atlantik ötesi gibi romanları Türk okuruna sunuldu.

1945'ten sonra ülkede komünistlerin iktidara gelmesiyle birlikte eski kuşaktan bazı yazarlar yurtdışına göç etti. Göçmenlik akımını, ABD'ye yerleşen ve şiir sanatında savaş motifi hâlâ mevcut olup da romantik unsuru da içeren Cz. Milosz'un şiirleri temsil etmektedir. Milosz 1955'te Iktidarın Alınması (Zdobycie wladzy) adlı yapıtıyla Avrupa Edebiyat Ödülünü, daha sonra, 1980'de Nobel Ödülünü kazandı. Başka bir şair ve edebiyat çevirmeni Stanıslaw Baranczak çağdaş Lehçe ile Shakespeare'in başarılı çevirileriyle tanınıyor. Nesir eserlerinde ise Farklı dünya (Inny swıat) romanının yazarı Gustaw Herling-Grudzinski, ressam ve politika yazarı Jozef Czapski, Aleksander Wat veya Stanislaw Vıncenz tarafından temsil ediliyor. Göçmenlerin kültürel hayatının önemli unsuru Jerzy Giedroyc tarafından vakfedilen Edebiyat Enstitüsü ve Kultura dergisidir. Yurtdışında yaşıyan tiyatro eleştirmeni Jan Kott yazılarıyla Polonya tiyatrosunu dünyaya duyurdu.

1965 te Laboratuvar Tiyatrosunu kuran Jerzy Grotowski başta olmak üzere çağdaş Polonyalıların deneysel tiyatro çalışmaları dünya çapında ilgi uyandırmıştır. Polonya çağdaş tiyatrosunun başta gelen yönetmenleri olarak E. Axer, K.Swinarski, A.Bardini, K.Dejmek,A.Hanuszkiewicz,J.Szajna, H.Kajzar, J.Grzegorzewski, A.Wajda, K.Lupa isimleri sayılmalıdır. Sahne tasarımcıları arasında ise başta gelen isimler: A. Majewski, K. Zachwatowicz, A. Kilian, K. Wisniak, K. Pankiewicz, E.Starowieyska. Oyuncuları E. Barszczewska, N. Andrycz, A. Slaska, Z. Mrozowska, H. Mikolajska, A. Polony, Jan Kreczmar, J. Woszczerowicz, J. Swiderski, Z. Zapasiewicz, J. Trela, G. Holoubek, J. Radziwilowıcz, A.Seweryn, W,Pszoniak, D.Olbrychski, T. Lomnicki isimleri önemli yer tutar. Klasik tiyatroların dışında, örneğin H. Tomaszewski tarafından kurulan Wroclaw Pantomim Tiyatrosu dünyada büyük ilgi görmüştür. Varşova, Krakov, Lodz, Wroclaw şehirlerinde Tiyatro Akademileri bulunmaktadır. Tiyatro etkinliklerini biraraya getirmek amacıyla çeşitli tiyatro festivalleri düzenlenmektedir. Teatr, Didaskali, Diyalog, Tiyatro Hatıra Defteri, Tiyatro Not Defteri, Le theatre en Pologne gibi dergilerde tiyatro yaşamı takip edıliyor.

Türkiye-Polonya edebiyat ilişkileri alanında yukarıda bahsedilen ve Musa Şamgul tarafından çevirilen Henryk Sienkiewicz'in Tötön Şövalyeleri ve Ateş ve Kılıç , K.Pruszunski'nin Semerkandlı Borazancı gibi eserleri vardır. Bu çabalarından dolayı Şamgul'e Polonya Kültürü nişanı verildi. Türkçe çevirileri olan diğer eserler ise, I. Jurgielewicz'in Önemli ve Önemsiz, J. Korczak'ın çocuklar için yazılan I. Macius Kral romanı vardır. Polonyalı türkologlar ise Türk edebiyatı eserlerini Lehçe'ye çevirip Polonyalı okurlara sunmuşlardır. Örneğin, Malgorzata Labecka-Koecherowa tarafından Nazım Hikmet'in, Yunus Emre'nin şiirleri, Aziz Nesin'in hikayeleri, Wojciech Hensel tarafından Yaşar Kemal'in Bin Boğalar Efsanesi Leh diline çevirildi.

Tiyatro alanında Polonya-Türk ilişkileri:

Polonya ve Türkiye arasındaki tiyatro ilişkileri daha çok Polonya tiyatrosunun Türkiye`yi ziyaretlerine dayanmaktadır. Polonya`da Poznan Halk Kütüphanesi arşivinde Polonya`nın başta gelen türkologlarından biri Malgorzata Labecka Koecherowa ilk Türk komedisini bulmuştur. Iki iranlıdan oluşan ve Türkçe yazılan Veka-i agibe ve havadis - i garibe-i Kevşer Ahmed ve Nasr-ed Din Hocanın mansıbı başlığındaki eser büyük ihtimalde 1774-1789 yıllarında yazıldı. Bu bulgu ile Ibrahim Şinasi'den 50 yıl önce Türk tiyatro eserinin yazıldığı kanıtlandı.

Türk dramlarının Polonya sahnelerinde sık sık sahnelendiği söylenemez fakat Nazım Hikmet`in eserleri dünyaca meşhur olduktan hemen sonra ( Türkiye`de henüz yasakken) Polonya`da tanındı. 0rneğin Fransızca ve Rusça başta olmak üzere yabancı dillerden çevirilen Yusuf ile Menofis (1965 J.Iwaszkiewicz`in tercümesi), Ivan Ivaniç var mıydı, yok muydu? (K.Zywulska tercümesi) ile yayınlandı ancak sahnelenmedi. Ilk olarak Lodz şehrinde Teatr Nowy (Yeni Tiyatroda) Polonya`nın en önemli tiyatro yönetmenlerinden biri olan Kazimierz Dejmek çeşitli metinlerin adaptasyonu olan Türkiye`den bir hikaye (Opowiesc o Turcji) diye bir oyunu sahneledi. Ewa Fiszer'in çevirisiyle Aşkname (Legenda o milosci) Varşova ve Krakov başta olmak üzere çeşitli şehirlerin tiyatrolarında sahnelendi. 1962'de yılında M. Labecka-Koecherowa tercümesiyle Damokles`in Kılıcı (Miecz Damoklesa) Bielsko-Biala şehir tiyatrosunda, daha sonra ise Varşova Klasik Tiyatrosunda sahnelendi. Allem Kallem oyunu gibi M.Labecka-Koecherowa`nın adaptasyonları olarak N. Hikmet`in oyunları kukla çocuk tiyatrolarına girmiştir.

Son zamanlarda Bialystok Devlet Akademisi Kukla Tiyatro Yönetmenliği Bölümü mezunları olan Tadeusz Wierzbicki ve Marek Pawlowski tarafından N. Hikmetin Sevdalı Bulut oyunun uyarlaması sahneye konuldu. Polonya`da Diyalog dergisinde yayımlanan "Yük" adlı monodramı Torun`da "Tek Oyuncu Tiyatrosu Festivalinde" 1976 ve 1977 yıllarında iki defa gösterildi. Leh diline çevirilen ama sahnelenmeyen oyunları arasında Haldun Taner`in Keşanlı Ali Destanı ve Melih Cevdet Anday, Necati Cumalı`nın oyunları, Bilgesu Erenus`un Ikili oyun gibi oyunlar bulunmaktalar. 1992 yılında Grotowski`nin Yoksul Tiyatrosu üzerine Boğaziçi Univeristesi tarafından yayınlanan Mimesis dergisinin sayısı çıkmıştır.

Polonya çağdaş Tiyatrosu hakkında Türkçe olan yazılar Zeynep Oral ve Hayati Asılyazıcı tarafından yazılmış olup tiyatromuzun Türkiye`de yaygınlaşmasına ve özellikle tanınmasına yardımcı olmuştur. Jerzy Grotowski`nin Laboratuvar Tiyatrosuna 1968'de Oben Güney ve 1974'de ise Tuğrul Çetiner isimli iki Türk sanatçının burslu olarak gelmesi ve burada eğitimlerini tamamlayıp Leon Kruczkowski`nin Almanlar, Szaniawski ve Szajna oyunları, Tadeusz Rózewicz Pulapka gibi Polonya oyun metinlerinin Türkçe çevirileriyle verimli oldu.

1977'de Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından, Türkiye'de ilk defa Polonya milli operası St. Moniuszko'nın Halka'sı (M. Foltyn isimli Polonyalı sanatçı yönetimiyle) sahnelendi. Sonra da 1987'de aynı bestecinin ikinci ünlü Polonya milli eseri olan Perili Köşk operası Türk ve Polonyalı sanatçılarımız tarafından sahnelendi.

Uluslarası Istanbul Tiyatro Festivalinde Józef Szajna`nın Dante ve Replik oyunları sergilendi. 1984 yılında Ayla ve Beklan Algan katkılarıyla " Replika" `in Polonya-Türk versiyonu hazırlandı. Son beş yılda Olsnienie (Kamaşma) oyunuyla Janusz Wisniewski Tiyatrosu ve sonra dans tiyatrosu Teatr Ekspresji Zun gösterisiyle Fesivalin Türk seyircilerinden çok sıcak ilgi topladı. Ankara`da Ewa Wycichowska`nın Modern Dans Tiyatrosu Faust goes rock oyunu gösterdi.

Ülkelerimizin hükümetleri tarafından bilimsel ve kültürel işbirliği Anlaşması imzalandıktan sonra W. Gombrowicz`in oyunu Ivonne Burgund Prensesi Ewa Bulhak yönetimiyle Ankara Devlet Tiyatrosunda sahnelenmesinin başarısından sonra Josef Szajna`nın Izler adlı eseri 1993 yılında Ankara Devlet Tiyatrolarında sahnelendi. Ankara Opera Sahnesinde Ewa Szelburg Zarembina `nın masalına dayanan Krzysztof Penderecki ve Marek Stachowski `nin Cesur Sövalye başlığındaki çocuk operası Wojciech Wieczorkiewicz yönetimiyle ve Jan Berdyszak dekoruyla hazırlandı.

Polonya ve Türk tiyatrolarının arasındaki farklılıklarla beraber temellerinde bazı benzerliklere rastlamak mümkündür. Duyumsal-duygulu algılama bakımından, anlamsızlık ile grotesk eğilimi gösteren çağdaş Polonya sanatının, ortak halk geleneklerinden, derbeder edebiyatından ve halk tiyatrosu biçimlerinden bol bol faydalanması bakımından Türk geleneksel sanatına çok benzer olduğunu söylemek mümkündür.

31 Mart - 2 Nisan 1995 tarihleri arasında Wroclaw şehrinde Jerzy Grotowski`nin çalışmalarını Araştırma- Kültürel ve Tiyatrosal Arayışlar Merkezinde Türk Tiyatrosu -bugünü, kaynakları ve gelenekleri- başlığında bir seminer düzenlendi. Müteakip senede 15-18 Nisan`da Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü`nde Polonya Tiyatrosu konusunda ikinci seminer tertip edilmiştir.. Polonya tiyatrosunu tanıtan tebliğler Agon tiyatro dergisinde halen yayınlanmaktadır.

Polonya sineması:

Muhtemelen 1908'de çevirilen ilk Polonya filmi Antos ilk defa Varşova'da " (Antos pierwszy raz w Warszawie) diye bir komedi, Amerika'da ve dünyada büyük bir üne sahip olan Polonyalı ilk film yıldızı ise Pola Negri idi. Ilk yıllarda Polonya sinema sanatı genelde özgün senaryolardan daha çok öykü ve roman uyarlamalarını tercih etti. Filmler çoğunlukla yanlışlıklar komedisi niteliğini taşımaktaydı. 1932'de yapılan Aleksander Ford'un Sokak lejyonu' adındaki film II. Dünya Savaşı öncesi döneminin baş yapıtıydı. Savaş sonrası dönemdeyse Leonard Buczkowski'nin Yasak şarkılar (Zakazane piosenki) adlı filmi önemli eseri olmuştur.

Sinema alanında Polonya Okulunu oluşturan yönetmenlerden biri, hem Polonya hem de Avrupa'nın en büyük yönetmenlerinden biri olan Andrzej Wajda, Kanal (1957) filminde Polonya'nın kaderi duygusal unsuru ihmal etmeden 1944 'teki Varşova Isyanı'nın kahramanlığını gösterdi.

Ikinci büyük yönetmenimiz Andrzej Munk 1957'de çevirdiği Eroica adlı filminde aynı konuyu tartıştı. Daha önce bahsedilen Küller ve Elmas filminde baş rölü o döneminin en büyük oyuncusu Zbigniew Cybulski üstlendi. Bu okulu temsil eden başka bir yönetmen Jerzy Kawalerowicz ise 1961'de çevirilen Melekler Annesi Joanna (Matka Joanna od Anıolow) adındaki filmiyle Polonyalı yazar Jaroslaw Iwaszkiewicz'in hikayesinin adaptasyonunu yaptı.

Aynı zamanda yazarlığını da sürdüren yönetmen Tadeusz Konwicki ilk filmi olan Yazın son günü (Ostatni dzien lata) isimli filmini savaş etkisinin motifleri ile yapmıştır. 1963'te benzer motifler Bir Kadın Nasıl Sevilir? (Jak byc kochana?) filminde yönetmen Wojciech Hass tarafından ele alındı. Polonya edebiyatının baş yapıtlarının film versiyonları ise H. Sienkiewicz romanına göre çevirilen Tötön Şövalyeleri (Krzyzacy) 1960, Wajda'nın Küller (Popioly) 1965 , Jerzy Hoffman'ın Tufan (Potop) ve Bay Wolodyjowski (Pan Wolodyjowski) filmlerinde tarihi kostümlerin altında çağdaş Polonyalılar'ın ulusal bilinç problemi sunuldu.

Polonya üçüncü dönem sinemasının temsilcileri arasında dünya çapında kariyeri olan Roman Polanski Suda Bıçak (Noz w wodzie) 1962'de, Jerzy Skolimowski ise 1965'te Yüz Tarifi (Rysopis) ilk filmlerini yapmıştır.

Ahlaki endişelerin hareketli tablolarını yapan Krzysztof Zanussi ise bilim ortamının etik problemlerini, hayat seçimleri gibi konuları örneğin Illüminasyon filminde ele almıştır. 1980 yılında Cannes Festivalinde Daimi Faktör filmi ile yönetmenlik ödülünü almıştır.

Zanussi gibi benzer düşünce eğilimi gösteren yönetmen Krzysztof Kieslowski Polonya'da örneğin Amatör filmiyle ve 1989'da çevirdiği Dekalog dizisinin Polonya'da ün kazandıktan sonra dünyada Aşk üzerine kısa bir film ve Öldürme üzerine kısa bir film isimlerinde iki bölümlü olarak dünyada tanındı. on Üç renk:: Mavi, Beyaz, Kırmızı (Trzy kolory: Niebieski, Bialy, Czerwony) adlı üçlemesi ile sanat hayatına son vermiştir.

Çağdaş Polonya filmlerin arasında ise Jerzy Stuhr'un rol aldığı, Feliks Falk'ın Dans yönetmeni (Wodzirej) 1979, Agnieszka Holland'ın Avrupa, Avrupa (1992) gbi filmler yer almaktadır.

Andrzej Wajda'nın en önemli filmler arasında, Daniel Olbrychski, Wojciech Pszoniak, Andrzej Seweryn - Polonyalı en önemli üç tane oyuncu ile yaptığı Vaad ülkesi (Ziemia obiecana) W. Reymont'un öyküsünün unutulmaz adaptasyonu olmuştur. Wajda Danton adlı başka bir filmiyle dünyada bir kez daha büyük ilgi topladı. Dayanışma hareketinin sanatsal hatırası olarak tarihe geçen yapıtları: Demir Adamı (Czlowiek z zelaza) 1981 ve Mermer Adamı (Czlowiek z marmuru) filimlerinde Polonya'da baş film kadın oyuncusu Krystyna Janda oynadı.

Polonya sineması hem Polonya hem de Avrupa kültür tarihinde önemli bir yer almaktadır ve özellikle Polonyalı yönetmenler, yabancı ülkelerle işbirliği yapmaya başladıktan sonra daha büyük çapta Polonya sinemasını yurt dışında da tanıtmaya başladılar.

En önemli film Prodüktörü ve Film Akademisi, Lodz şehrinde bulunmaktadır. Sinema dergileri ise Film, Ekran, Sinema, Dünyada Film dergileridir.

Müzik:

Bütün dünyada Polonya müziğini tanıtan en ünlü besteciler Fryderyk Chopin, Ignacy Paderewski, Stanislaw Moniuszko, Henryk Wieniawski, Karol Szymanowski, Witold Lutoslawski, Krzysztof Penderecki, Henryk Gorecki'dir.

Polonya milli operasının dev ismi, Stanislaw Moniuszko Halka, Korkunç Saray gibi ilk vokal lirik yapıtlarını XIX y.y.'da besteledi. Yüzyılımızın başlarında Genç Polonya döneminde, müzik alanında avangard eğilimi K.Szymanowski tarafından temsil edildi. Bu sanatçı Harnasie balesinde, Kral Roger operasında Avrupa müziği ile Polonya folklor müziğinin sentezini yapmayı başarmıştır.

XX. y.y'ın ikinci yarısında ise çok yetenekli müzisyen, kemancı ve besteci olan Emil Mlynarski. E Majörde Polonia semfonisini besteledi. Diğer ünlü Polonyalı besteci Grzegorz Fitelberg ise Polonya müziğinin dünyada promosyonunu yapmıştır.

Yurt dışında da orkestra şefliğini yapan Artur Rudzinsky de alanında en iyi sanatçılardan biriydi. Polonya müziğinin en önemli isimlerden biri, dünyada piyanist olarak özellikle Chopin yorumlarıyla ün kazanan besteci, aynı zamanda Manru operasının ve B Minörde senfonisi gibi eserlerin yaratıcısı Ignacy Paderewski aynı zamanda devlet adamıydı. Keman bestelerini yapan Karol Wieniawski Polonya'nın baş kemancısı olarak tarihe geçti. Bütün piyanoseverlerin tanıdığı piyanist Artur Rubinstein Chopin'ın yorumcusu olmakla kalmadı Polonya müziğini ve özellikle K.Szymanowski'nin eserlerini dünyada tanıttı.

Baltyk efsanesi (Legenda Baltyku) operasını besteyen Feliks Nowowiejski Polonya müziğinin önemli isimlerinden biridir. Savaşlar arası dönemde post romantizm akımını ise Artur Malawski Dağ Zirveleri (Wierchy) pantomim balesinde temsil etmiştir. Savaş sonrası dönemde toplumsal gerçekliğin getirdiği bir duraklamadan sonra geleneksel ve folklorik müziğe dönüş izlenmektedir. Besteci ve ünlü kemancı olan Grazyna Bacewicz neo klasisistik akımı canlandırdı. Stefan Kisielewski ise konser, piyano parçaları bestelerinin yanısıra müzik eleştirmenliğini yapmıştır. Müzik ifadesini yeni biçimlerle tanıştıran sanatçı Andrzej Panufnik Trajik Uvertür, Semfoni Sacra eserlerini besteledi.

Hem Polonya'da hem yurt dışında orkestra şefliğini yapan Tadeusz Rowicki 1945 yılında Katowice Polonya Radyo Ulu Orkestrasının kurucusuydu. Dinamiğiyle ve yaratıcılığıyla dünya müziğinde yerini kazanan şef Jerzy Maksymiuk'tur. Kazimierz Serocki ise onikiton tekniğini ve jazz unsurlarını kullanmıştır. XX. y.y.'ın en büyük bestecilerinden biri olan Krzysztof Penderecki, Aziz Lukaya göre Passion, Polonya Requiem, Loudun Şeytanları gibi eserleri en iyi orkestralar tarafından seslendirildi. Dünyaca meşhur diğer iki Polonyalı besteciden Witold Lutoslawski Cenaze Müziği, Ikinci ve Üçüncü Semfonisi ile, Henryk Mikolaj Gorecki Öyküler ve Semfonilerle tanınıyor.

Sanatçı Stefan Stuligrosz, bütün dünyada adını duyuran Poznanskie Slowiki Erkek korosunu yönetmektedir.

1927 yılından beri Polonya'da dört senede bir düzenlenen Varşova Uluslararası Chopin Piyano Yarışmasını kazananlar arasında Witold Malcuzynski, Halina Czerny - Stefanska, Kristian Zimerman gibi isimler yer almaktadır. Polonya'nın en iyi kemancıları arasında Wanda Wilkomirska, Konstanty Andrzej Kulka ve Kaja Danczowska bulunmaktadır. Opera şarkıcıları ise K.Szostek Radkowa, K. Jamroz, T. Zylis-Gara ve son dönemde genç yetenekleri destekleyen Maria Foltyn ve Metropolitan ve La Scala Operlarında uzun seneler oynayan Wieslaw Ochman gibi sanatçılar vardır.

1949'da Tadeusz Sygietynski ve Mira Ziminska tarafından kurulan folklorik dans grubu Mazowsze Sahne Şarkı ve Dansı Grubu ve 1953'te Silezya yöresinde kurulan benzer grup - Slask bütün dünyada temsiller vermiştir. Varşova SonBaharı (Warszawska Jesıen) diye adlandırılan çağdaş müzik Festivali, Henryk Wieniawski Keman Yarışması gibi Polonya'da çeşitli festivaller düzenlenmektedir. T.C. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Varşova SonBaharı festivaline 1985 yılında katılmıştır.

Chopin, Moniuszko gbi müzisyenlerin ilgilerini çeken Polonya halk müziği konusunda en önemli derlemeler yapan Oskar Kolberg XIX y.y.'ın başlarında bu tip araştırmaları başlattı.

Polonya Güzel Sanatları:

XX.y.y. Polonya'da Güzel Sanatların durumu edebiyatınkinden farklıdır. XIX y.y.'da sanatçılarımızın hem Avrupa'nın en önemli sanat merkezlerinde eğitim olanakları buldular hem de sanattaki son akımları takip ettiler. Güzel sanatların ifadesi bolca görsel felsefi ve egzistensiyel metafordan yararlandığı için söz kullanımının dışındadır. Bunun için de sansür ve bütün yasakların çerçevesinden çıkabiliyordu. XX.y.y'ın sanat kaynaklarına bakarken Art Nouveau (özellikle mimarlık sanatını etkiledi), Izlenimcilik, Sembolizm ve onun çerçevesindeki Kübizm ve Orfizm gibi eğilimlerden en güçlü etkilerin olduğunu söylemek mümkündür. Öncü hareketleri Polonyalı Formistler denen Zbigniew Pronaszko, şair Tytus Czyzewski gibi sanatçılartarafından 1912 yılında başlatıldı. Bu grubun kuramcısı, hem resim sanatında hem de edebiyat için de uygulanabilen sanatta gerçeklerin çokluğu kavramını tanıtan Leon Chwistek, Polonya sanatın gelişiminde önemli rol aldı. Unizm eğilimini yaratan Wladyslaw Strzeminski ise biçimlerin ve renklerin birliği kuramını savundu. Bu akımın içerisinde hem yazar hem ressam olan S.I.Witkiewicz bulundu.

Empresyonizmi naif gerçekçilik ile birleştiren Jozef Tadeusz Makowski'nin 1922 yılından Çocuk Orkestrası gibi resimlerinde lirik motiflerin çizgilerinde çocuk resimlerinin naif görünüşüne benzerliğini bulmak mümkündür. Naif akımını sürdüren sanatçı Nikifor, eserleriyle Avrupa'da da ilgi görmüştür. Fransız izlenimcilik Polonya'yı örneğin Azgınlık (Szal) resimini yaratan W.Podkowinski ve J.Pankiewicz aracılığıyla etkiledi.

Rengin Egemenliğini öne çıkaran ve Orfizmin başka bir türü olan Kapizmin temsilcisi Josef Czapski'nin Tramvay eseri olabilir.

Bu dönemin diğer önemli isim çoğunlukla savaş sahneleri ve örneğin General K.Sosnowski'nin portresi gibi portreleri çizen Wojciech Kossak ise konuları gerçekçi bir tarzla ele alıyordu. Bu eğilimin heykel sanatındaki karşılıkları: Xavery Dunikowski, mimarlıkta ise Bohdan Pniewski'nin eserleri olabilir.

Savaş sonrası dönemde bütün engellere rağmen özellikle grafik sanatında önemli isimler ortaya çıkmıştır. Poster ressamları arasında Henryk Tomaszewski, Eryk Lipinski veya Franciszek Starowieyski gibi isimler dünyada tanınıp çeşitli ödüllere layık görüldü. Daha önce adı geçen Tadeusz Kantor tiyatro sanatının sentetik bir sanat dalı olması düşüncesinin yayılmasında öncülük yaptı. Josef Szajna ise sahne tasarımlığı ressamlıkla ve pop artla 1969'da ezcümle Anımsamalar

(Reminescencje) sergisinde birleştirdi.

Başka bir sanatçı Wladyslaw Hasior tekstil sanatını heykecilikle bağdaştırarak folklor motiflerinden bolca yararlanarak uygulamalı sanat ve resim arasında uzlaşma arayışlarını yansıtan özel bir tarz yarattı. Sanatçının çalıştığı yer Zakopane kasabasında heykeltraş Marian Wnuk ve Antoni Kenar gibi diğer sanatçılar çalışmışlardır. Ikincisi kendi adını koyduğu Sanat Okulu açarak genç sanatçılara eğitim olanağını sağladı. Alina Szapocznikov ve Magdalena Abakanowicz heykel sanatında kendilerine özgü bir sanat tarzlarını yaratan iki sanatçıdır. Birincisi Eklenen portre (Portret wielokrotny) eserindeki gibi çalışmalarında demir, çimento gibi malzemeler kullanarak antropomorfik sanatını uyguluyor. Ikinci sanatçının dokuma yapılarının deneysel kullanımıyla oluşturulan özel bir tarz çalışmalarına Abakany ismi konuldu.

Çalışmalarına mizah unsurunu katan Jerzy Duda-Gracz gerçeğe satirik yaklaşımıyla sanatsal bir paçavra unsuru ile Dışavurumculuk ve Izlenimcilik geleneklerini birleştiriyor. XX.y.y'ın birinci yarısında dini sanat Orta Çağın geleneğini modernleştirilmiş bir versiyonla benimsedi. Dini tabloları sanatçılar grubu, Tobias ile ilk bahar manzarası'nın yaratıcısı Jacek Malczewski, Krakov Gri Friars kilisesinde Çarmıh Yolununun Duraklarının yaratıcısı Jozef Mehoffer, Jozef Chelmonski, Leon Wyczolkowski'den oluşuyor. Wladyslaw Skoczylas tarafından yaratılan dini grafikler dağ folkloruna çağrışımda bulunuyor. Eskiden neo-gotik ve barok, savaş sonrası dönemde ise konstrüktivizm akımının tarzında yeni kiliseler inşaa edilir. Polonya kentlerinin çoğunda sanat, etnografya, arkeoloji ve doğa tarihi müzeleri vardır. Krakov'daki Czartoryski Müzesi 1805'ten, Poznan'daki Melzynski Müzesi 1857'den Varşova'daki Ulusal Müze 1862'den kalmadır.

Bilim:

XIII. y.y.'a kadar Polonya'da bilim alanı ancak yüksek dereceli din adamlarının çevresinde gelişirdi. Dönüm noktası 1364'te kral Kazimierz Wielki tarafından Krakow Üniversitesinin kuruluşu olmuştur. Astronomi alanında yeni dünya görüşüne ve bilim devrimine kaynak olan güneşmerkezli teorisi ile Mikolaj Kopernik'in sayesinde Avrupa boyutlarına ulaştık. Aydınlanma çağında Varşova'da St. Konarski tarafından 1740'ta bilimde yeni akımların odaklandığı Collegium Nobilium Okulu kuruldu. XVIII. y.y.'da eğitim alanında Hugo Kollataj gibi bilim adamları tarafından hazırlanan çok yönlü bir reformu gerçekleştiren Milli Eğitim Kurulu sonraki çağlarda bilimin gelişmesinin temellerini attı. O dönemin başta gelen bilim adamı, astronom, matematikçi, felsefeci olan Jan Sniadecki idi. XIX.y.y.'da iki defa Nobel ödülüne layık görülen Maria Sklodowska-Curie 1989'da, fizik ve kimya alanında polon ve rad adlarındaki radyoaktif kökleri keşfetti. M. Smoluchowski ise kinet-moleküler teorisini pekiştirdi ve Brown hareketlerini yorumladı. Z.Wroblewski ve K.Olszewski ise 1833 'te havanın sıvılaşmasını başardılar. Felsefe alanında önemli akımın öncüsü K.Twardowski olmuştur.

II. Dünya savaşından sonra Polonya bilimin yeniden canlandırılmasına 1951'de yer alan I. Polonya Bilim Kongresi yardımcı oldu ve onun sayesinde ülkede en yüksek bilim kuruluşu olan Polonya Bilim Akademisi kuruldu. Polonya matematik bilimi, Polonya matematik okulunun çalışmalarıyla uluslarası başarılarıyla tanınıyor: örneğin çoğulluk ve topoloji teorileriyle, fizik alanında ise hipernükleer maddenin keşfedilmesi, Einstein'in denklemlerinin yeni çözümlerinin bulunması, kimya alanında katı cisim çerçevesinde yapısal koordinasyon kimyası ve fizikokimya konularında yeni bilgilerin elde edilmesi, jeoloji alanında ülkenin jeolojik yapısının tekrar araştırılması ve bakır, kükürt, çinko gibi maddelerin yeni kaynaklarının bulunması, teknik alanında özellikle katı cisimlerin esneklik ve termoesneklik teorilerinin ortaya çıkması. Polonya'da bilimin hemen hemen her dalında önemli çalışmalar sürdürülüyor.


Türkiye ve Polonya arasında bilimsel ilişkiler gittikçe yoğunlaşıyor. Ülkelerimiz arasında "Kültürel ve Bilimsel Değişme Programı" imzalandı.








Yazıyı Tavsiye Et

Yorumlar


Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.

Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.