Yazılar
Müzik Ruhun Gıdasıdır...Sayı: - 18.04.2006

Evdeki işlere kendimi bir kaptırmıştım ki sormayın gitsin... Hızlandırılmış film gibiydim adeta... Annemin, bizler küçükken hiç
bıkmadan verdiği öğütlerden biri olan ve o yıllarda bir türlü beceremediğimiz;
"Yavrum şahin gibi hızlı ve pratik olun, giderken götürün, gelirken getirin." öğüdünü, farkında olmadan pek güzel uyguluyordum o sırada..Aniden çalan telefonun sesiyle irkildim..Gelinimizdi arayan..
-"Merhaba abla, nasılsın?" -"Valla koşuşturup duruyorum, her zamanki bildiğin şeylerle uğraşıyorum ama nedense üstümde bir neş-e var ki sorma gitsin." dedim..
-"Abla geri plandan güçlü sesler geliyor, müzik sesi mi ne?" -"Evet." -"Hava da açık, günlük güneşlik değil mi?" -"Eveeet." -"E abla sen coşmuşsun işte..Ben seni yıllardır bilmez miyim? Güzel havalarda, bir de sevdiğin müzik varsa eğer, öyle bir coşarsın ki, aklına gelen ne iş olursa olsun, hiç yüksünmeden zevkle yaparsın..." Vallahi doğru söylüyordu. Müzik benim ruh halimi çok fazla etkiliyordu..Buradaki yazılarımı okuyan bazı dostlarım da, "Günlük hayatın çeşitli bölümlerini yazıya dökerken,aynı zamanda içine müziği de katıyorsun.Nasıl oluyor bu?" diye sormuşlardı... Nasıl olduğunun farkına bir varsam? Kendiliğinden oluşan bir duygu bu..Ne planı var, ne de projesi..Genetik mi, eğitim mi bilemiyorum vallahi..
** Haydi, buyurun, gördünüz mü bak, gittim yine yıllar önceki anılarıma... ** O günlerde ilkokul son sınıftayım..Oğlan kardeşim de ikinci sınıfta..Sınıfının “bünyece en küçüğü, akılca en büyüğü” derdi öğretmeni...Okulumuzda 23 Nisan törenleri için hummalı bir hazırlık vardı..Her sınıf ayrı bir gösteri hazırlıyordu..Bazı programlar
da sınıflar arası öğrencilerden, karma bir şekilde gerçekleştirilecekti..Bunlardan birisi de “
okul bandosu” kurulmasıydı..Trampet, davul benzeri aletlerin yanında, bir de daha yeni piyasaya çıkmış bir müzik aleti olan “melodika” çalınacaktı..
Bizim melodikamız olmamasına rağmen,pek bir heveslenmiştik bu aleti çalmaya..Okuldan ödünç alabildiği anlarda kardeşim, çalınması gereken parçaları çalmayı bir güzel öğrenmiş, pek çok öğrenciyi de geride bırakmıştı..Ve bunun sonucunda da, tören
kıt’asının en başına, “
maskot” olarak getirilmişti ..O sıralarda, “
Ah, bir arkadaşımız, bir gün için ödünç verse de ,evde doyasıya ben de çalabilsem.” diye çırpınıp durmuştum..
Evet, sonuçta ödünç alabilmiştik ve iki gün boyunca, törenlerde çalınacak olan, ama çalabilmek için çok uğraştığımız, buna rağmen bize büyük haz ve coşku veren şu şarkı, bugün bile, duyduğum anda beni o günlere götürür..
Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa, Askerin, milletin, bayrağınla çok yaşa.. Arş arş arş!!! İleri...İleri.. Arş ileri, marş ileri, Dönmez geri Türk’ün askeri.... Ortaokula başladığım yıl ise, okulda açılan bir mandolin kursuna gidebilmek için aileme ne diller döktüğümü dünmüş gibi hatırlarım..Hele babamın bir sözü hiç aklımdan çıkmaz:
-“Ne yapacaksın mandalin midir, mandolin mi her neyse işte onu?? Kız kısmı saz çalar mıymış? Otur oturduğun yerde bakiiim.” demişti bana..Sağolsun annem, her zamanki ileri görüşlülüğüyle bu kursa gitmeme razı etmişti babamı..
Ama sadece iki hafta sonu, o da öğleden sonraları ikişer saat gidebilmiştim bu kurslara. İlk bir haftada, sol elimin işaret, orta ve yüzük parmaklarında, mandolinin tellerine bastırmaktan dolayı oluşan kesiklerin acısı yüreğimi dağlamıştı ama, bu acılar asla, mandolin çalmayı öğrenmekten vazgeçirememişti beni.. İşte bu kadarcık bir eğitimle bile, okuduğum lisenin “müzik kolu” başkanlığına getirilmiştim..Belki yeterince eğitim alabilseydim, şu an besteleri de olan bir müzik otoritesi olabilirdim..Ama bunu yapamasam bile, müziği ruhumda hissetmemi hiçbir şey
engelleyemedi...
Bir düşünür müsünüz, bizlerde iz bırakan müzikleri..Her birinin yaşantımızda ne anıları vardır kimbilir?? Onları dinledikçe kah hüzünleniriz, kah coşarız, dalaaaar gideriz o yaşadığımız anlara..
** Kızım bilgisayarda çeviri yaparken, bir yandan da sayısız “MP-3” lerini dinlemekten zevk alır... Arkadaşlarıyla internetten devamlı olarak müzik alış verişleri yapar durur zaten... Hangi tür müziği ararsanız var içlerinde..Son zamanlardaki favorileri, gerek yerli, gerekse yabancı film müzikleri.. İşte şu anda çalan “
Selvi Boylum,Al Yazmalım” filminin müziği...
Gel de hatırlama o filmi?? Ah Kadir İnanır, neler yapmıştın o filmde masum köylü kızı rolündeki Türkan Şoray’a??.... Bir Mozart’ı, bir Zeki Müren’i, Emel Sayın’ı, Chopin’i, bir Yanni’yi taaa ruhumda hissedip, dinlerken nerelere gider, neleri hatırlarım bir bilseniz???
Ne dersiniz? Sizce de “müzik hem ruhumuzun gıdası, hem de en güçlü terapi aracı” değil midir??
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.