ISSN: 1301 - 3971
Yıl: 18      Sayı: 1930
Şu an 24 müzisyen gazete okuyor
Müzik ON OFF

Günün Mesajları


♪ Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anarken, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını en coşkun ifadelerle kutluyoruz.
Mavi Nota - 28.10.2023


♪ Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları
Gülşah Sargın Kaptaş - 28.10.2023


♪ GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!
Mavi Nota - 07.02.2023


♪ 30 yıl sonra karşılaşmak çok güzel Kurtuluş, teveccüh etmişsin çok teşekkür ederim. Nerelerdesin? Bilgi verirsen sevinirim, selamlar, sevgiler.
M.Semih Baylan - 08.01.2023


♪ Değerli Müfit hocama en içten sevgi saygılarımı iletin lütfen .Üniversite yıllarımda özel radyo yayıncılığı yaptım.1994 yılında derginin bu daldaki ödülüne layık görülmüştüm evde yıllar sonra plaketi buldum hadi bir internetten arayayım dediğimde ikinci büyük şoku yaşadım 1994 de verdiği ödülü değerli hocam arşivinde fotoğraf larımız ile yayınlamaya devam ediyor.ne büyük bir emek emeği geçen herkese en derin saygılarımı sunarım.Ne olur hocamın ellerinden benim için öpün.
Kurtuluş Çelebi - 07.01.2023


♪ 18. yılımız kutlu olsun
Mavi Nota - 23.11.2022


♪ Biliyorum Cüneyt bey, yazımda da böyle bir şey demedim zaten.
editör - 20.11.2022


♪ sayın müfit bey bilgilerinizi kontrol edi 6440 sayılı cso kurulrş kanununda 4 b diye bir tanım yoktur
CÜNEYT BALKIZ - 14.11.2022


♪ Sayın Cüneyt Balkız, yazımda öncelikle bütün 4B’li sanatçıların kadroya alınmaları hususunu önemle belirtirken, bundan sonra orkestraları 6940 sayılı CSO kanunu kapsamında, DOB ve DT’de kendi kuruluş yasasına, diğer toplulukların da kendi yönetmeliklerine göre alımların gerçekleştirilmesi konusuna da önemle dikkat çektim!
editör - 13.11.2022


♪ 4bliler kadro bekliyor başlıklı yazınızda sanki 4 bliler devre dışı bırakılmış gibi izlenim doğuyor obür kamu kurulrşlarında olduğu gibi kayıtsız şartsız kadroya geçecekler yıllardır sanat kurumlarımızı sırtlayan bu sanatçılarımıza sınav istemek yapılacak en büyük kötülüktür bilginize
CÜNEYT BALKIZ - 12.11.2022


Tüm Mesajlar

Anket


DOB, DT ve GSGM'de 4B kadrosunda çalışanların 4A kadrosuna alınmaları için;

Sonuçları Gör

Geçmişteki Anketler

Tavsiye Et




Tavsiye etmek için sisteme girmeniz gerekmektedir.

Destekleyenlerimiz






 

Yazılar


Köy Enstitülerinde Müzik EğitimiSayı: 897 - 04.12.2009


Özet

“Köy Enstitüleri”ndeki eğitim, eğitim programları, 1943 ve 1947 müzik eğitimi programları ve yapılanlar. “Köy Enstitüleri”nde eğitimin öğrenci merkezli olması, sürekli olması gibi genel ilkeleri, müzik eğitiminin “insan”ın gelişmesine hizmet eden yönüyle tıpatıp aynıdır. Dolayısıyla “Köy Enstitüleri”ndeki müzik eğitiminin incelenmesi, bugün bize özellikle algılaması gelişmiş insan yetiştirmek için yol gösterici olacaktır.

Anahtar Kelimeler

Köy Enstitüleri Müzik Eğitimi Programları, Eğitim Pedagogları, İ. H. Tonguç, Heinrich Pestalozzi, Bergson, Dewey.

Giriş:

Bilindiği gibi “Köy Enstitüleri” 17.04.1940 tarih ve 3803 sayılı yasa ile kurulmuş okullardır.

“Köy Enstitüleri”nin kuruluşunda etkilenilen pedagoglardan Heinrich Pestalozzi; hafızaya ve ezbere dayalı yapılan yaygın okul uygulamalarına karşı çıkmış; gözlem, deney ve muhakemeye önem vermiştir. O’nun eğitim anlayışında baş, kalp ve vücudu eğiterek; zeka yönünden, fiziksel ve ahlaki yönden tüm yeteneklerin uyumlu bir şekilde geliştirilmesini sağlamak esastır.

Amerikan eğitim düşünürü olan John Dewey ise “yaparak öğrenme” ilkesini esas almıştır. O’na göre, hayat faaliyet demektir. Okul da, öğrencinin faal olmasına dayanan bir “aktif okul” olmalıdır.

Eğitim sistemlerini örnek olarak aldığımız Fransız düşünür Bergson, kendi eğitim sistemlerini eleştirmiş; lafazan insan yetiştiren ezberci eğitime çatarak okullarda elle çalışmanın, yani iş eğitiminin daha önemli bir yer tutmasını istemiş ve şöyle demiştir:

“Elle çalışma bir eğlence sayılıyor. Unutuluyor ki zeka, özünden madde ile oynama gücüdür, hiç değilse öyle başlamıştır, tabiat da onu bu iş için yaratmıştır. Böyle olunca zeka nasıl olur da eğitiminden yararlanmaz? Daha ileri gidelim. Çocuğun eli kendiliğinden bir şeyler kurmaya yeltenir. O’na bu kuruculuğunda yardım etmekle, hiç değilse kurma fırsatları vermekle çok daha verimli bir insan olması sağlanabilir. Çocuğun bu kurucu yanını beslemekle insanlığın yaratma, bulma gücü şaşırtıcı ölçüde artabilir dünyada. Hemen kitapla başlayan bilgi, insanın serpilmeye hazır nice yapıcı çabalarını köreltip yok eder. Çocuğu işe alıştıralım ve bu iş eğitimini de herhangi bir işçiye bırakmayarak gerçek bir ustaya verdirelim ki, çocuğun maddeye dokunuşu hoyratça değil usturupluca olsun. Zeka, o zaman elden kafaya doğru çıkacaktır. Ama fazla durmayacağım bunun üzerinde. Doğrusu fen bilimlerinde olsun, edebiyatta olsun, bizim öğrettiklerimiz sözel kalıyor. Oysa, bugün artık zaman, insanın kibar çevrelerde parlamakla, her şeyi güzel konuşmakla yetinebileceği zaman değildir. Okullarda bilim alanında yapılan nedir?

Her şeyden çok bilimin vardığı sonuçları öğretiyoruz. Oysa gençleri metotlara alıştırmak daha iyi olmaz mı? Hemen uygulamaya geçersiniz, gençleri gözleme, denemeye, yeniden bulmaya çağırırsanız bakın nasıl can kulağıyla dinlerler o zaman sizi, nasıl anlarlar ne istediğinizi! Çünkü çocuk arayıcı ve bulucudur, hep yeniliğin peşindedir. Kurallar sıkar onu. Kısacası çocuk yetişkin insandan daha yakındır doğaya. Yetişkin insansa doğadan çok toplumdan yanadır, öğretme işi de onun elindedir. İster istemez, öğretimde topluma miras kalan ve kendisinin de haklı olarak övündüğü bilgi kazançlarına, varılmış bütün sonuçlarına en büyük önemi verecektir. Oysa öğretim programlarını istediğiniz kadar geniş tutun, öğrencinin benimseyebileceği hazırlop bilim, pek sınırlı kalacak, hiç de seve seve öğrenilmeyecek ve hep çabuk unutulacaktır.”

Bergson’un iş eğitimi dediği sistemi, İ. H. Tonguç ve arkadaşları, “İş Okulları” olarak “Köy Enstitüleri” ile uygulamışlardır.

 İ. H. Tonguç, Atatürk tarafından köylerdeki koşulları incelemekle görevlendirilmiş bir komisyonda görev almış ve bir  gözlemini şöyle dile getirmiştir: “Bazı köylerde çocuklar, okulda öğrenmiş olduklarını hemen hemen bütünüyle unutmuşlardı ve yaşantılarında hiçbir şey değişmiş değildi; okuma yazmayı bile bilmiyorlardı artık.”

Bu gözlem, İ. H.Tonguç ekibine farklı bir eğitim sistemi olması gerektiğini düşündürmüş, “Köy Enstitüleri” kurularak “İş Eğitimi” denemesi yapılmış ve destan yazılmaya değer sonuçlar elde edilmiştir.

 Köy Enstitüleri Eğitim Programının İlkeleri:

1. Eğitim öğrenciye öğrenmeyi, araştırmayı öğretmeliydi. Eğitim, araştırmaya, incelemeye ve deneye dayanmaktaydı.

2. Üretim için eğitim yapılmalıydı. Bir aracın, bir gerecin benzerini üretmek yeterli değildi, kendisi üretilmeliydi. Yapılıp yıkılacak bir duvar yapılmamalıydı; onun yerine bina yapılmalıydı.

3. Eğitim öğrenci merkezli olmalıydı. Her türlü eğitsel, kültürel, ekonomik ve toplumsal etkinlikler, öğrencinin daha iyi yetişmesine yönelikti.

4. Eğitim sürekli olmalıydı. “Köy Enstitüleri”nde mal, hizmet, düşünce ve eğitimin üretimi dur durak bilmeden sürdürülürdü.

5. Her türlü etkinlik köyü kalkındırma ülküsüne hizmet etmeliydi. Öğrencilerin bütün çalışmalarında özen gösterilen köy ülküsüydü (davasıydı).

 6. Enstitü eğitimi laik olmalıydı. Her öğrenci kendi dinsel inancında özgürdü. Enstitülerin yönetimi öğrencilerin dinsel görevlerini yapmasına karışmaz, üstelik dinsel görevlerini yapmak isteyenlere olanak hazırlardı.

7. Eğitim demokratik olmalıydı ve öğrencilere demokrasiyi yaşatmalıydı. “Köy Enstitüleri” öğrencilerine düşünme, düşüncesini değişik anlatım araçlarıyla anlatma, istenç (irade) ve eylem özgürlüğü vermişti. Bu özgürlüklerin tek sınırı, başkasının özgürlük sınırı idi. Öğrenciler eğitim programlarından günlük işlerin yönetimine varıncaya dek ya yönetime katılır ya da kendileri yönetirdi.

8. Enstitüye giren her öğrenci başarılı olmalıydı. Seçilip alınan öğrencilerin, başarılı olacağı alanı, sanatı seçmeleri olağandı. Öğrencilerin gizilgüçlerini yeterliğe dönüştürmek için “Köy Enstitüleri”nde her türlü olanak vardı, eğer yoksa yaratılırdı. Okuma sürekli destekleniyordu. (Hasan Ali Yücel; Yazıları, Konuşmaları. s.28-30

Köy Enstitülerinde Yapılanma:

1943 yılında basılmış “Köy Enstitüleri Öğretim Programı”na göre genel yapılanma şöyledir:

Enstitü öğretim süresi beş yıldır.

 Dersler; kültür dersleri, ziraat dersleri ve çalışmaları, teknik dersler ve çalışmalar olmak üzere üç ana başlık altında toplanmaktadır.

Kültür Dersleri: 1. Türkçe, 2. Tarih, 3. Coğrafya, 4. Yurttaşlık Bilgisi, 5. Matematik, 6. Fizik, 7. Kimya, 8. Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi, 9. Yabancı Dil, 10. El Yazısı, 11. Resim-İş, 12. Beden Eğitimi ve Ulusal Oyunlar, 13. Müzik, 14. Askerlik, 15. Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı, 16. Öğretmenlik Bilgisi: a) Toplumbilim, b) İş Eğitimi, c) Çocuk ve İş Ruhbilimi, d) İş Eğitimi Tarihi, e) Öğretim Metodu ve Tatbikat, 17. Zirai İşletmeler Ekonomisi ve Kooperatifçilik.

Ziraat Ders ve Çalışmaları: 1. Tarla Ziraati, 2. Bahçe Ziraati, Fidancılık, Meyvacılık, Bağcılık ve Sebzecilik Bilgisi, 3. Sanayi Bitkileri Ziraati, 4. Zooteknik, 5. Kümes Hayvanları Bilgisi, 6. Arıcılık, İpek Böcekçiliği, 7. Balıkçılık ve Su Ürünleri Bilgisi, Ziraat Sanatları.

Teknik Dersler ve Çalışmalar: 1. Köy Demirciliği (Nalbantlık, Motörcülük), 2. Köy Dülgerliği (Marangozluk), 3. Köy Yapıcılığı: a) Tuğlacılık ve Kiremitçilik, b) Taşçılık, c) Kireççilik, d) Duvarcılık ve Sıvacılık, e) Betonculuk, 4. Kızlar için Köy ve El Sanatları: a) Dikiş-Biçki-Nakış, b) Örücülük ve Dokumacılık, e) Ziraat Sanatları.

“Köy Enstitüleri”nin haftalık, aylık veya mevsimlik çalışma planları, her enstitünün özelliğine, işlerinin durumuna, talebesinin seviye ve sayısına, öğretmenlerin özelliklerine göre yapılır.

Dersler, bütün sınıfların yarısı kültür dersi yaparken, diğer yarısı ziraat ve teknik çalışmaları yapacak şekilde planlanacaktır.

Enstitülerde her sabah onbeş dakikadan az ve yarım saatten çok olmamak üzere jimnastik hareketlerine ve haftanın en az dört gününde de (20) şer dakikalık müzik alıştırmalarına yer verilir.

Enstitünün ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci sınıflarında sanat gruplarına ayrılan öğrenciler ayrıca çalışma yapacaklardır.

1947 yılında yayınlanmış olan “Köy Enstitüleri Öğretim Programı”nda günlük çalışma ve dinlenme süreleri şöyle belirlenmiştir:

 a) Her gün öğleden önce 45’er dakikalık 4 ders veya iş saati; öğleden sonra da yine 45’er dakikalık 4 ders veya iş saati,

b) Her gün, iki saatlik etüt; 45 dakikalık serbest okuma zamanı,

c) Sekiz veya sekizbuçuk saatlik uyku zamanı,

 d) Her sabah, 30 dakikalık yoklama, müzik, ulusal oyunlar veya spor zamanı ayrılacaktır.

Köy Enstitülerinde Müzik:

Müzik, kültür dersi olarak haftada 2 ders saati, sanat çalışmaları olarak ise ayrıca planlanırdı.

I. Dersin Amaçları:

Talebenin:

a) Müzik parçalarını dinleme ve notaya uygun olarak teganni etme, bir alet yardımıyla çalma yeteneğini geliştirmek,

b) İşittiği müzik parçalarını ölçülü tonlar yardımıyla, bulunduğu sınıfın seviyesine uygun olarak tespit edebilecek duruma gelmesini sağlamak,

c) Genel müzik seviyesini ve ölçülü tonlar zevkini geliştirmek.

 d) Talebenin müzik çalışmaları vasıtasıyla iş görme kudretini arttırmak,

e) Talebeye boş zamanlarını müzikle iştigal etme suretiyle geçirme alışkanlığını kazandırmaktır.

II. Müzik Öğretiminde Göz Önünde Tutulacak Esaslardan Bazıları:

“Köy Enstitüleri”nde müzik öğretimi, çocuğun müzik anlayışını çocuk ruhunun özelliklerine göre geliştirecektir. Öğretmen bütün çalışmalarını çocuğa göre ayarlamalı, çocuğu faaliyete sevk etmeli ve O’nun duyularını harekete geçirmelidir

Talebenin bir saz çalmasını esas faaliyet olarak kabul etmelidir. Enstitülerin bütün müzik çalışmaları bu temel üzerine kurulmalıdır.

..Derslerde manasız temrinlere (egzersizlere) yer vermemelidir. Müzik eğitimi bir bütün olarak kabul edilmeli; kuram, solfej, imla ve başkaları gibi kısımlara bölünmemelidir. Saz çalma ve nota öğretimi beraber yürütülmelidir.

 ... “Köy Enstitüleri”nde çocuğun ulusal zevkini teşkil etmede türkü ve oyunlardan azami derecede faydalanılmalıdır. (1943 Eğitim-Öğretim Prg.)

Yukarıdaki direktifler doğrultusunda Enstitülerin çoğunda müzik faaliyetleri önemli yer tuttu, orkestralar ve korolar kuruldu, müzikli oyunlar oynandı. Buradan temel eğitimini alan birçok köy enstitülü müzik öğretmeni oldu. Birçokları da sınıflarında çalgılarını iyi kullanan ilkokul öğretmeni oldular.

“Köy Enstitüleri”nde Müzik Eğitimi:

 1. “Köy Enstitüleri”ndeki Müzik Eğitimi Anlayışı ve

2. “Köy Enstitüleri”ndeki müzik eğitimi uygulaması

“Köy Enstitüleri”nde müzik eğitimi, kültür dersi olarak haftada 2 saat, sanat çalışmaları olarak ise ayrıca planlanırdı. Sanat kolunu seçmiş öğrencilerle koro, orkestra çalışmaları yapılırdı. Ayrıca her sabah 30 dakika kadar müzik, ulusal oyunlar veya spora zaman ayrılırdı.

Köy Enstitüleri 1943 Eğitim-Öğretim Programı Müzik Dersi İçeriği,

 Amaçlar:

1. Çocuğun kulağını, ses organlarını, ritim duygusunu ve zevkini geliştirmek;

2. Öğrencilere; ilkokulda yer verilebilecek şarkı ve türkülerle oyun havalarını çabuk kavrama, söyleme, çalma ve yazma yeteneğini kazandırmak;

3. Öğrenciyi; neşeli, enerjik ve müzik kültürünü yayabilecek bir öğretmen olarak yetiştirmek.

Direktifler:

1. “Köy Enstitüleri”nde müzik öğretim ve eğitimi çocuğun ruhsal ve organik özelliklerine göre yapılacaktır. Öğretmen bütün çalışmalarını çocuğa göre ayarlayacak ve O’nu etkinliğe sevk edecektir.

 2. Müzik; işitme, görme, dokunma ve hareket duyuları ile ses organlarını toplu olarak çalıştıran bir etkinliktir. Buna göre müzik öğretiminde çocuğun bütün duyu ve ses organlarını toptan çalıştıran bir metot takip edilecektir. Müzikte en büyük görev kulağa düşmekle beraber yalnız kulağı çalıştıran bir metot başka duyu ve organların varlığı oranında eksik sayılır. Müzik birçok duyu ve organları bir arada çalıştırması bakımından ana diline çok benzer. Bu sebeple ana dili öğretimindeki topluluk ve bütünlük müzik öğretiminde de temeli teşkil edecektir.

3. Müzik eğitimi bir bütün olarak kabul edilmeli, dersler de bu bütünlüğe uyacak şekilde yürütülmelidir. Şarkı öğretme, solfej, imla, müzik yazısı, müzik aleti çalma ve seçme müzik parçaları dinleme gibi etkinliklerin tek başına müzik dersinde yer almaları doğru değildir. Bunların birbirleriyle kaynaşmış olmaları ve birbirlerine bağlanmaları uygun olur.

4. Müzik derslerinin çeşitli etkinlikler halinde yürümesini sağlamak için; piyano, armonium, akordeon, keman, mandolin, bağlama, ses merdivenleri gibi türlü alet ve araçlardan faydalanılmalıdır.

5. Müzik aleti çalmanın, duyuları toptan çalıştırması ve kulağa temel olması bakımından müzik eğitiminde çok önemli bir yeri vardır. İlkokullarda müzik öğretiminin esaslı bir şekilde yapılabilmesi için öğrencilerin bir alet çalmasını öğrenmiş olarak enstitüyü bitirmeleri sağlanmalıdır.

6. Müzik iki esaslı öğeden kurulmuştur: ses ve ritim. Buna göre müzik öğretiminde bu iki unsuru daha ilk adımdan itibaren, çocuğun hiçbir şüphesi kalmayacak şekilde O’na tanıtmak gerekir. Çocuğun ritim duygusunu geliştirmek ve ona ritim fikri vermek için kullanılacak araçlardan birisi metronomdur. Ritim fikrinin kazandırılmasında ve ritim duygusunun geliştirilmesinde öğrencilerin de bizzat etkin olmaları gerekir. Ritim duygusu çocuğun ritmik hareketler yapmasıyla gelişir. Buna göre, öğrencilere söylenen veya çalınan bir müzik parçasının hareket ve ritimlerine uygun ahenkli vücut ve bilhassa el hareketleri yaptırılmalıdır.

7. Müzik seslerini tanıtmak için sabit perdeli, körüklü ve yaylı sazlardan birinin kullanılması tavsiye edilir. Öğretmen kendi ses enerjisinden tasarruf etmek ve çocuğun kulağında değişmez etkiler yapabilmek için müzik aletinden bol bol faydalanmalıdır.

8. Çocuğu çok sesli müziğe götürebilmek için nota öğretimi ile alet çalmasını beraber yürütmek ve öğrenciye solfej yapma yeteneği kazandırmak gerekir. Ders programı maddelerinde belirtilen esaslara göre yazılmış okul şarkılarını bir aletle çalma teknik ve mahareti kazandırıldıktan sonra bu esasa uyularak yazılmış iki sesli şarkıların çalınmasına ve söylenmesine geçilecektir. Bundan başka, çocuğa çok sesli müzik eğitimi ve zevki vermede, çocuk sesi genişliğine göre yazılmış kanonlardan ve kanon karakterindeki türkülerden faydalanılmalıdır.

9. Kuru bir nota öğretimi yapılmayacaktır. Sözsüz yazılı alıştırmalar, çocuğu çok sıkmakta ve müzikten soğutmaktadır. Buna göre, sözsüz yazılı alıştırmalardan elde edilecek faydalar, ses merdiveni üzerinde ve ses işaretleriyle yapılacak alıştırmalarla sağlanmalıdır. Nota öğretmek için, çocuk seviyesine uygun şarkı ve türkülerin notaları, imla ve solfej yapılarak işlenmeli ve nota sözleriyle de okunmalıdır. Öğretilen şarkı ve türkünün bir müzik aleti ile nasıl çalınacağı da gösterilmelidir.

10. Enstitüde ders dışı müzik çalışmalarına önem verilmelidir. Bu çalışmaların başında korolar gelir. Enstitüde iki türlü koro kurulabilir. Birincisine bütün öğrenciler katılır. Bu koro elverişli zamanlarda, sabahları en az 15 dakika, tek sesli veya basit iki sesli şarkı, türkü ve kanonlar üzerinde çalışır. İkincisine de ergenlik çağını aşmış, sesleri olgunlaşmış kız ve erkek öğrenciler katılır. Bu koroda çok sesli koro eserleriyle, armonize edilmiş halk türküleri ve kanonlar söyletilir. Bütün müzik çalışmalarında olduğu gibi koro çalışmalarında da çocuk sesini aşacak parçalar söyletilmemeli ve çocukların bağırarak şarkı söylemeleri önlenmelidir.

11. Ders dışında toplu alet çalışmalarına da yer verilmelidir. Toplu alet çalışmaları müzik aleti çalmada ilerlemiş çocuklarla yapılmalıdır. Bunlar haftanın elverişli zamanlarında toplanarak çalışırlar.

12. Enstitülerde radyo, amplifikatör, hoparlör, mikrofon ve pikap tesislerinden faydalanılarak günün uygun saatlerinde, öğrencilere seçme müzik parçaları dinletilmelidir.

13. Sanat değeri olan eserlerle halk türkülerinden plak koleksiyonları yapılmalı ve bu plaklardan, ders içi ve ders dışı müzik etkinliklerinde faydalanılmalıdır.

14. Tanınmış müzisyenlerin konser veya konferanslarından faydalanma çareleri araştırılmalı ve imkan hasıl olunca, enstitüye yakın olan yerlerde verilecek konserlere veya opera temsillerine öğrenci grupları gönderilmelidir.

15. Öğrencilerin boş ve dinlenme saatlerinde kişisel müzik çalışmalarına imkan verilmeli ve onların müzik öğrenmeleri türlü yollarla enstitü öğretmenleri tarafından da teşvik edilmelidir (Köy Enstitüleri Öğretim Programı, 1943.)

Müzikle İlgili Hatıralar:

 “Beşikdüzü Köy Enstitüsü” müzik öğretmeni Mehmet Ali Kamacuoğlu anlatıyor:

“Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in okulu ziyarete geleceği haberi ile bütün öğleden sonraları keman ve orkestra çalışmalarına ayırdık... Hasan Ali Yücel kalabalık bir heyetle geldi. Kendilerine bir orkestra ve koro konseri ile şiir ve oyunlardan oluşan bir gösteri tertiplendi. Konsere 16 kişilik bir öğrenci orkestrası ve 40 kişilik bir koro katılmıştı... Konserden sonra Hasan Ali Yücel’in şu sözleri hiç aklımdan çıkmaz: ‘Çocuklar, çok şeyleri başaracağınızdan emindik ama keman gibi zor bir musiki aletini bu kadar kısa bir zamanda öğrenebilmiş olmanız gözlerimizi yaşarttı. Ümitlerimizi kat  kat arttırdı. Sizleri candan kutlarız’.”

Diğer anılar:

“1944 yılının sonbaharında enstitü ilk mezunlarını verecekti. Bir tören ve gösteri düzenlenmesi kararlaştırıldı. Orkestra ve korodan başka müzikli piyes (Tırtıllar) sahneye konacaktı. Bunun için arkadaşlarla seferber olmuştuk. Çalışmalar ders saatleri dışında okulun çeşitli yerlerinde sürdürülüyordu. Sahne dışarıda hazırlanacak, tören ve gösteri açık havada yapılacaktı. Henüz elektriğimiz yoktu. Lüks lambaları ve gemici fenerleri ile aydınlanıyorduk. Tören gününe kadar hep içerde çalışmıştık. Temsil ve konserler geceye kalmıştı. Parçaları çalarken ve temsile eşlik ettiğimiz sırada yay kıllarının gevşediğini, ağaç kısımlarının tellere değdiğini fark ettik. Naylon kıllar çok çabuk tükeniyordu. İkinci Cihan Savaşı içinde idik; istenilen malzemeyi bulma imkanı yoktu. Bir öğrenciyi “Pulur Köy Enstitüsü”ne gönderdik. “Erzurum Harası”ndan at kuyruğu kılları getirttik. Bu kılları sodalı sıcak su ile temizledikten sonra yaylara yetişecek boy ve miktarda bağ bağ yay kılları haline getirdik. Uçlarını mühür mumları ile yapıştırıp yaylara takmak suretiyle ihtiyaçlarımızı karşıladık. Bu şekilde birçok öğrenci yaya kıl takmayı da öğrenmiş oldu."

“Her sabah yapılan sporla birlikte sabah müziği yapılması öğretmenler kurulunca kararlaştırıldı. Her gün derslere başlamadan önce yarım saat toplu müzik ve yarım saat toplu spor... İlk sabah müziğine koro ve orkestra ile katıldık. “İstiklal Marşı”nı dört sesli söyledik. İlk tepki öğretmen arkadaşlardan geldi. Şöyle söylemişlerdi: ‘Mehmet Ali İstiklal Marşı’nı karmakarışık ettin.’ Her sabah dört sesli “İstiklal Marşı” ile başlıyor, diğer teksesli ve çoksesli şarkı ve türkülerle sabah müziklerini, aksatmadan sürdürmeğe çalışıyorduk. Bir ay sonra bir sabah “İstiklal Marşı” ve şarkıları tek sesli olarak söylettim. Aynı arkadaşlarımın yanıtı şöyle oldu: ‘Bu sabah “İstiklal Marşı” ve şarkılar yavan oldu.’ Bir aylık çalışma sonunda müzikteki yavanlık fark edilmişti.”

“17 Nisan 1948’de “Tarih Diyor Ki” adlı müzikli piyes temsil edilecekti. Bu bizim için opera temsili gibi bir şeydi. Çünkü içinde üç sesli şarkı ve aryaya benzeyen sololar ve düetler vardı. 21 saatlik bir çalışma sonunda eser hazırlanmıştı.”

22.09.1947 Tarihli Rapora Göre “Beşikdüzü Köy Enstitüsü”nde Var Olan Müzikle İlgili Malzemeler:
“Enstitümüz demirbaşına kayıtlı 1 piyano, 48 keman, 1 alto, 1 çello, 20 mandolin, 1 akordeon, 1 kemençe, 2 zurna, 2 saz, 1 büyük salon gramofonu, 60 klasik plaklık koleksiyon, 1 adet 5 hoparlörlü amplifikatör ve pikap teşkilatı, 1 bataryalı ve 1 elektrikli olmak üzere 2 radyo mevcuttur. Bunlara halen öğrencilerin şahıslarına ait olmak üzere mevcut olan 135 keman, 34 mandolin, 4 kemençe, 3 kaval da ilave edilirse cem’an 1 piyano, 183 keman, 1 alto, 1 çello, 54 mandolin, 1 akordeon, 4 saz, 4 kemençe, 2 zurna mevcut olup bu aletlerle metotlu ve muntazam olarak çalışan öğrencilerin yekünü şimdilik 320 olduğu tespit edilmiştir.

Kaynakça:
1. Köy Enstitüleri Öğretim Programı (1943), 04.05.1943, T.C Maarif Vekilliği Maarif Matbaası, Ankara.
2. Köy Enstitüleri Öğretim Programı (1947), Karar Tarihi:10.10.1947, Milli Eğitim Basımevi, Ankara.
3. Köy Enstitüleri Yönetmeliği (1947), T.C Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, 45–51.
4. Köy Enstitüsü Programları (2004), 1. Baskı, Köy Enstitüsü ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara.
5. Yücel, H. A. (1997), “Köy Enstitüleri ve Köy Eğitimi ile İlgili Yazıları ve Konuşmaları” Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Birinci Basım, Ankara.
6. Eyüboğlu, Sabahattin (1999), “Köy Enstitüleri Üzerine”, Cumhuriyet. y. İstanbul.
7. Kamacıoğlu, M. Ali (2004), “Onyedi Nisan’ı Anarken”, Çukurova Üni. Eğt. Fak. Der. Köy Enst. Özel Sayısı. s. 1. Adana.


Yazıyı Tavsiye Et

Yorumlar


Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.

Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.