ISSN: 1301 - 3971
Yıl: 18      Sayı: 1930
Şu an 18 müzisyen gazete okuyor
Müzik ON OFF

Günün Mesajları


♪ Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anarken, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını en coşkun ifadelerle kutluyoruz.
Mavi Nota - 28.10.2023


♪ Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları
Gülşah Sargın Kaptaş - 28.10.2023


♪ GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!
Mavi Nota - 07.02.2023


♪ 30 yıl sonra karşılaşmak çok güzel Kurtuluş, teveccüh etmişsin çok teşekkür ederim. Nerelerdesin? Bilgi verirsen sevinirim, selamlar, sevgiler.
M.Semih Baylan - 08.01.2023


♪ Değerli Müfit hocama en içten sevgi saygılarımı iletin lütfen .Üniversite yıllarımda özel radyo yayıncılığı yaptım.1994 yılında derginin bu daldaki ödülüne layık görülmüştüm evde yıllar sonra plaketi buldum hadi bir internetten arayayım dediğimde ikinci büyük şoku yaşadım 1994 de verdiği ödülü değerli hocam arşivinde fotoğraf larımız ile yayınlamaya devam ediyor.ne büyük bir emek emeği geçen herkese en derin saygılarımı sunarım.Ne olur hocamın ellerinden benim için öpün.
Kurtuluş Çelebi - 07.01.2023


♪ 18. yılımız kutlu olsun
Mavi Nota - 23.11.2022


♪ Biliyorum Cüneyt bey, yazımda da böyle bir şey demedim zaten.
editör - 20.11.2022


♪ sayın müfit bey bilgilerinizi kontrol edi 6440 sayılı cso kurulrş kanununda 4 b diye bir tanım yoktur
CÜNEYT BALKIZ - 14.11.2022


♪ Sayın Cüneyt Balkız, yazımda öncelikle bütün 4B’li sanatçıların kadroya alınmaları hususunu önemle belirtirken, bundan sonra orkestraları 6940 sayılı CSO kanunu kapsamında, DOB ve DT’de kendi kuruluş yasasına, diğer toplulukların da kendi yönetmeliklerine göre alımların gerçekleştirilmesi konusuna da önemle dikkat çektim!
editör - 13.11.2022


♪ 4bliler kadro bekliyor başlıklı yazınızda sanki 4 bliler devre dışı bırakılmış gibi izlenim doğuyor obür kamu kurulrşlarında olduğu gibi kayıtsız şartsız kadroya geçecekler yıllardır sanat kurumlarımızı sırtlayan bu sanatçılarımıza sınav istemek yapılacak en büyük kötülüktür bilginize
CÜNEYT BALKIZ - 12.11.2022


Tüm Mesajlar

Anket


DOB, DT ve GSGM'de 4B kadrosunda çalışanların 4A kadrosuna alınmaları için;

Sonuçları Gör

Geçmişteki Anketler

Tavsiye Et




Tavsiye etmek için sisteme girmeniz gerekmektedir.

Destekleyenlerimiz






 

Yazılar


Türkiye'nin müziği ilk kez Berlin'de uluslararası düzeyde "Partner Ülke" olarak temsil edildi. Sayı: 780 - 08.05.2009


Bu yıl 5’inci kez düzenlenen Uluslararası Berlin Popkomm Müzik Festivali ve Fuarı Türkiye açısından farklı bir önem taşıyordu. Ülkemiz bu yıl Berlin’de “Onur Konuğu”, bir başka tanımla “Partner Ülke” olarak yer aldı.

Kuşkusuz önemliydi bu adım. Hele müzik hayatımızın sektörel yönüne baktığımızda büyük bir çöküntü yaşanırken, yüzyılları aşan bir tarihe dayalı Türk Müzik Kültürü’nü tanıtmak özlenen bir atılımdı...

Özlem ve fırsat kavramlarıyla ilgili sorumluluk duyguları bir yana bu hasletleri yerine getirecek profesyonel girişimcilik anlayışı ne denli yeterliydi?

Bu sorunun cevabını vermeden önce Popkomm Festivali öncesi ve Berlin’de yaşananları bir özetleyelim ve yazımızın sonunda bir “özeleştiri” sayfası açalım… Açmalıyız çünkü yaşadıklarımızdan ders çıkartma anlayışı yerine gelsin. Bir sonraki girişimlere hazırlıklı olalım.

8-10 Ekim 2008 tarihlerinde Almanya’nın başkenti Berlin’de yapılan Uluslararası Popkomm Festivali’ne Türkiye’nin “Partner Ülke” seçilmesi bundan sekiz ay kadar önce resmiyet kazanmıştı.

Kültür Bakanlığı’nın Telif Hakları Genel Müdürlüğü, Popkomm yöneticileriyle davet üzerine yılın ilk aylarında Berlin’de buluştular ve anlaştılar. Sonrasında, resmi bilgi meslek birliklerimize ulaştı ve Kültür Bakanlığı meslek birlikleriyle el ele bir yürüyüş sistemi sürdürdü.

Bu süreçte;

1- ORTAK WEB SAYFASI
İngilizce, Türkçe ve Almanca içerikli ortak bir web sayfası açıldı:
www.turkeyismusic.com

2- STAND ÇALIŞMASI
Popkomm Fuarı’nda konum ve yer olarak en güzel stant yeri gerçekten Türkiye’ye verilmişti. Fuarın hemen girişinde 200 m2’lik bir alanda yer alındı. Standın çizimlerini daha önce Midem Festivali’ndeki Türkiye standını çizen Emre Senan tasarımlamış, uygulamasını ise B Grup firması üstlenmişti. Standın dört bir yanında görülen sloganımız ise çarpıcıydı:

TURKEY IS MUSIC (Türkiye Müziktir)...

Türkiye’nin müziğini tanıtırken, bize ait fuar bölümünün duvarlarında nostaljik bir kompozisyon düşüncesiyle Türk sanatçılarının LP kapakları, MESAM, MSG, MÜ-YAP ve MÜYORBİR’in 50x70 ebatlarındaki afişleri, meslek birliklerimizin broşür ve kataloglarıyla, klip izlenen TV görselleri yer almaktaydı. TV ekranlarında izlenen kliplerin müzikleri bir kulaklıkla dinlendiği gibi standa yerleştirilen bilgisayarlarda yüklenen Türk müziği repertuvarı da dinlenebiliyordu...

3- ETKİNLİKLER
Türk Müzik Sektörü’nün tanıtımını ve “Partner Ülke” olmanın önemini anlatan basına açık iki toplantıda Türk Müzik Sektörü ve sektörün Almanya ilişkileri ele alındı. Canlı performanslarda ise Türkiye’de kendi kulvarlarında kariyer sahibi olan çok değerli grup ve sanatçılarımız sahne aldılar ve konserler verdiler.

KULTURBRAUEREI adlı konser yerinde (Eski bir bira fabrikasını restore etmişler) Türkiye’yi temsilen sahneye çıkan isimler şunlardı:

FOLKLOR

• Moğollar
• Arif Sağ
• Sabahat Akkiraz

GELENEKSEL MÜZİK

• Taksim Trio
• Halil Karaduman

POP VE ROCK

• Athena
• Deniz Seki
• Yaşar
• Mazhar-Fuat-Özkan

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Türk Müziği, Popkomm’un Fuar bölümünde standıyla, konser bölümünde ise birbirinden değerli sanatçılarımızın sunduğu canlı performanslarla tanıtıldı.

Türkiye’den fuara kayıtlı olarak çeşitli branşlarda 98 müzik temsilcimiz katılırken 48 müzik yapımcısı da ürettikleri müziği konuklara tanıtmaya çalıştılar...

Festival bitip sonuca bakıldığında Alman organizatörlerin ifadeleriyle Popkomm, uluslararası düzeyde yerini sağlamlaştırdı. Popkomm GMBH Şirketi’nin Genel Müdürü Dr. Ralf

POPKOMM 14 BİN KİŞİYİ AĞIRLADI

Müzik hayatı şu sıralar üründen servise kayan örnek bir değişim yaşıyor. Bunu özellikle Popkomm Kongresi’nin panellerinde ve değişen piyasa koşullarına uyum sağlamayı öğrenen birçok yeni katılımcılarda anlamak mümkün.” Festival ve fuarın genel görüntüsüne baktığımızda rakamlara dayalı bilgileri şöyle özetleyebiliriz:

* Fuara giren katılımcı sayısı: 843 (% 75’i yurt dışından olmak üzere toplamda 48 ülkeden geldiler.)
* Mesleki ziyaretçi sayısı: 14.000 (10 Ekim günü öğleye kadar iş bağlantıları kurmak ve sözleşmeler imzalamak, yeni arayışlarda bulunmak ve müzakereler yapmak için geldiler.)
* Düzenlenen kongre sayısı: 30 (Ekonomi ve kültür temsilcileri, çalışma gruplarıyla konferanslarda müzik ve eğlence sektörünün acil konularını görüştüler.)
Popkomm 2008 ile ilgili son rakam bilgisi ise katılan gazeteci sayısıdır: Dünya ülkelerinden tam 1.400 gazeteci izlemiş bu yılki Popkomm’u. Katılan gazeteciler fuar ve kongre ağırlıklı haberlerini dünyanın dört bir yanına ilettiler...

BASIN ORDUSU ÖNÜNDE AÇILIŞ KONUŞMALARI

Kapanış raporunun rakam ayrıntılı bilgilerinden festival ve fuarın açılışına dönüyoruz.

Resmi açılıştan bir gün önce 7 Ekim Salı günü Türkiye’nin “Partner Ülk”e olması nedeniyle bir basın toplantısı düzenlenmişti. Bu toplantıda Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül, MÜ-YAP Başkanı Bülent Forta ve MESAM Başkanı Ali Rıza Binboğa basın mensuplarının sorularını yanıtladılar.

Aynı günün akşamında konserlerin yapıldığı Kulturbrauerei Salonu’nda kokteyl düzeninde bir açılış yapıldı ve bazı canlı performansların sonrasında Kültür ve Turizm Bakanımız’ı temsilen Nihat Gül, Türk müzik kültürünün derinliği ve çeşitliliğini içeren bir konuşma daha yaptı ve Alman dostların yakınlığından övgüyle söz etti. O akşam sahnede Müsteşar Yardımcımız’ın yanı sıra Dr. Ralf Kleinhenz (Popkomm Genel Müdürü), Klaus Wowereit (Berlin Büyükşehir Belediye Başkan Temsilcisi) ve Dr. Herald Heker (GEMA Temsilcisi) Türkiye’nin müzik kültüründen övgüyle söz ettiler.

Esas açılış 8 Ekim Çarşamba günü yapıldı. Festival ve Fuar Merkezi’nin en geniş salonunda dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen gazeteciler ve televizyoncular merakla açılış konuşmalarını bekliyorlardı. Bu arada CISAC Başkanı ve ünlü Bee Gees Grubu üyesi Robin Gibb salona girdi ve koruma görevlilerinin eşliğinde konuşmaların yapılacağı podyumdaki yerini aldı.

Popkomm açış konuşmasını Almanya Kültür ve Medya Bakanı Bernd Neumann üstlenmişti. Uzun bir konuşma sunan Bakan’ın Türkiye için önemli sayılabilecek satırları şöyleydi:

“Popkomm dünya müzik platformunda ve Almanya’nın müzik alanındaki en önemli kültür etkinliğidir. Bu sene Türkiye’nin konuk ülke olması harika bir karardır, her iki ülke için de. Bu anlamda organizasyon esnasında, Türk katılımcıların vize işlemleri için kişisel olarak görüştüğüm durumlar bile oldu. Çünkü bu etkinlik ülkeler arası bir köprü, bir itici güç ve ekonomik açıdan çok etkili bir organizasyondur. İki ülkenin birbiri hakkında yeterli bilgisi olmalıdır.

Örneğin bu sene Avrupa Futbol Şampiyonası’ndaki karşılaşmamız, müzik alanında Türkiye’nin konuk ülke olması, ayrıca Frankfurt Kitap Fuarı’nda da bu sene Türkiye şeref konuğudur.

Almanya son dönemde müzik sektörünün gelişmesi ve kültürel zenginliğin artırılması için “Müzik Girişimi Kuruluşunu” kurdu. Özellikle Pop, Jazz müziği alanında altyapı desteği ve teşvik kararları alındı. Uygun görülen projeler Almanya Devleti tarafından desteklenmektedir. Bu çalışmada emeği geçen GEMA ve GVL’ye de ülkemizin gençlerine verdikleri destekten ötürü teşekkür ederiz.

Sanat ve kültür alanları, ödenek ayrılması gereken alanlar olması dışında, ciddi istihdam yaratan sektörler. Bu sebeple yeni girişimlerden çekinilmemesi gerekmekte.

Telif hakları her şeyden önemli bir hale gelmiştir. Kültür politikaları açısından kaçak kopyalar sadece bir suçtan ibaret değil. Örneğin Almanya’da; savcılığın korsan olarak tespit edilen satış ve kullanımın belirli adedin altında olmasından ötürü korsan kullanım görülmediğinden, telif ihlali olmadığı yönünde karar alındı. Bu durumla ilgili gensoru çıkartılmıştır. Sonuçları sektör için çok olumsuz olabilir. Telif hakları üzerinde mantıklı çözümler üretmeliyiz.

Örneğin Avrupa Komisyonu Fransa ve Almanya’nın tüm itirazlarına rağmen, rekabete aykırı olduğu gerekçesi ile meslek birliklerinin kendi bölgeleri dışında faaliyet göstermelerini engeller bir karar almıştır. Bu konuda Fransız meslektaşımla çalışmalar başlattım. Popkomm’un gelecek ve müzik sektörü için ilginç konu ve konuşmalara sahne olacağı düşüncesindeyim...”

Kalabalık bir basın topluluğunun izlediği büyük açılışta; Raimond Hosch (Messe Berlin GmbH Fuar Şirketi Genel Müdürü), Haral Wolf (Berlin Belediye Başkanı) ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül de konuşmalar yaptılar. Sayın Gül, Türkiye’nin kültür mozaiğinin böylesi önemli uluslararası bir festivalde tanıtılmasından duyduğu memnuniyeti anlattı ve kendilerini Berlin’de ev sahibi gibi hissettiklerini açıklayıp teşekkürlerini sundu.

Açılışın en uzun, en sitemkar ve etkileyici konuşmasını CISAC (Uluslararası Telif Birlikleri Konfederasyonu) Başkanı sıfatıyla Robin Gibb’den dinledik.

Robin kürsüye geldiğinde dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen müzik üreticileri ve basın mensupları büyük bir dikkat içinde onu dinlediler.

Biz de Robin Gibb’in uzun konuşmasının önemli bölümlerini AKORT sayfalarına aldık...

AB, FİKRİ MÜLKİYET HAKLARINA SALDIRIYOR

ROBIN GIBB (CISAC BAŞKANI)

Bugün burada CISAC Başkanı kimliğimle sizlere hitap edeceğim. CISAC Başkanı olmam istendiğinde onur duydum ve hiçbir endişe duymadan kabul ettim. Çünkü meslek birliklerinin hep yılmaz bir destekçisi olmuşumdur.

Meslek birliklerinin kurmuş olduğu uluslararası bu ağın, benim ve kardeşlerimin kariyerinde her zaman çok büyük değeri vardır.

Biz bestekarlar müziği bestelediğimizde sadece bir ürün ortaya çıkarmıyoruz. Aslında benliğimizin bir uzantısını yaratıyoruz. Bize ait en iyi eseri ortaya çıkarmak adına profesyonel bir bakış açısı ile çalışsak da, bu eserler kişiliğimizin, ideolojilerimizin ve fikirlerimizin tamamı ile dolu olacaktır. En iyi melodiyi bulmak adına can çekişerek saatlerimizi de versek, ya da piyano veya gitar ile yaptığımız 5 dakikalık bir çalışma ile de oluştursak, eser sahipleri yaratmaktalar! Eser sahipleri duyulmamış eserlere bir şekil, kimlik ve ses vermektedirler. Bu tüm yaratıcı sanatlar tarafından paylaşılan bir eylemdir. Ancak dünyanın geri kalanı sadece bunun tüketilecek ürünlerden fazla olduğu düşüncesindedir ve hatta buna bir isim vermişlerdir: Fikri Mülkiyet.

Ben hiçbir zaman eserlerimi birer Fikri Mülkiyet olarak düşünmedim. Biz 60’larda kardeşlerimle müzik yapmaya başladığımızda, aslında sonunun bizi nereye götüreceği hakkında en ufak bir fikrimizin olmadığı bir keşif yolculuğuna çıkıyorduk. Biz, benliğimiz müzik yapmayı istediği ve yaşamımızı müzik yaparak geçirmeye ihtiyacımız olduğu için müzik yaptık. Fikri Mülkiyet yaratmış olmamız aslında birlikte müzik yapmak ve icra etme arzumuzun bir yan ürünü olarak ortaya çıktı. Biz oturup hep bir ağızdan “Evet çocuklar, biraz Fikri Mülkiyet yaratma zamanı” demedik. Biz bu eserleri, projelerin heyecanı ve eğlencesi için, farklı sanatçılara yeni eserler üretmenin mücadelesi için yarattık. Bu eserleri yaptık, çünkü yaptığımız iş buydu. Tüm yaratıcıların yaptığı da budur. Biz kendimizi naturamızın kalkışa geçtiği bir yer ve zamanda bulduk.

Fikri Mülkiyet alanına bir saldırı vardır ve bu tuhaf saldırı, aslında fikri mülkiyet haklarını ve meslek birliklerinin yönetimini bu dijital çağda desteklemesi gereken kuruluş olan Avrupa Birliği Komisyonu tarafından gerçekleştirilmektedir.

Birçoğunuzun bileceği gibi komisyon “CISAC vakası” diye adlandırılan bir karara vardı. Meslek birliklerini; uydu yayınları, kablo ve internet kullanımları alanında çok bölgeli lisanslama faaliyetleri yürütmekten suçlu buldu. Komisyona göre bu uygulama birbirleri arasındaki rekabeti önlemek isteyen meslek birlikleri tarafından yapıldı. Karar iki taraflı zeminde oluşan “karşılıklılık anlaşmalarına” herhangi bir yasaklama getirmezken, meslek birliklerinin çok taraflı ve yönlü yürüttükleri çalışmaları yasaklamaktadır. Bu kesinlikle bir çılgınlıktır ve uluslararası lisanslama alanındaki müzik ticaretini önceki uygulamalardan daha da zor hale getirmektedir. Aynı zamanda Avrupa Birliği Komisyonu meslek birliklerini; “karşılıklılık anlaşmalarında” üyelik, ayrıcalıklılık ve bölgesellik ilkelerini barındıran “CISAC Kontrat Modeli”ni kullanmakla, haksız rekabete sebep vermekle suçlamıştır.

Daha zor olanı, bölgeler üzerine sorulan sorular. Komisyon dünya repertuvarının çarşaf anlaşmalar sayesinde kullanıcıların kullanımına izin veren, uzun süreli anlaşmaları sorgulamaktadır. Bu model, kullanıcılara tek noktadan müziğin telif haklarının kullanımının önünü açmış ve biz eser sahiplerinin daha adil bir hak ediş elde etmelerini sağlamıştır.

Hepimiz çok net olarak biliyoruz ki, yeni dijital dünyada, yeni teknolojilerin sınır tanımadığını ve çok bölgeli lisanslama üzerinde yeni cevapların bulunması gerekmektedir. CISAC üyeleri, Avrupa Birliği Komisyonu’nda bilgisi dâhilinde bu çalışmayı tamamlamak üzereydi ki komisyonun aldığı yeni kararlar sonucunda; meslek birliklerinin “Uyumlu Eylem” ile suçlanma durumuyla karşı karşıya kalması ile bu çalışmalar askıya alınmak zorunda kalmıştır. Acı olan; karar, yeni dijital servislerin de lisanslanmasına engel teşkil etmiştir. Çok bölgeli lisanslama sistemine zarar vermiş ve meslek birliklerinin bu tip ileriye dönük yeni sözleşmeleri yapmasını da yasaklamıştır. Aslında ikili yapılan “Karşılıklılık Anlaşmaları”nın neden bölgesel kısıtlamalarının olduğunun çok yerinde ve pratik sebepleri vardır. “Uyumlu Eylem” ile hiçbir alakası yoktur. Bu noktada meslek birlikleri telif haklarının değerlendirilmesinde, birbirleri arasında sonuna kadar mücadele etmekle karşı karşıya bırakılmışlardır. Bu durum eser sahipleri camiasına hesap edilemeyecek zararlar verebilir.

Bu noktada CISAC’ın, bu alınan yanlış kararın durdurulması için Avrupa mahkemelerine temyiz için başvuracağını ve komisyonun almış olduğu bu yanlış kararın zararlarını üstlenmeye davet edeceğini duyurmaktan ötürü mutluluk duyuyorum.

Biz müzik eseri sahipleri son birkaç yıldır düşüncesiz davranışlara mazur kaldık. Komisyonu yeniden görüşmeye çağırıyorum ve bizlerle ortak hisleri paylaşıp, üzerimizdeki rekabet yasasının çekicini kaldırmasını ve yeniden Avrupa’nın büyüyen dijital ekonomi hedefine beraberce ulaşmamızın yolunu açmasını diliyorum. Aynı zamanda eser sahiplerinin de kendi tercihleri olan araçlarla hayatlarını geçindirmelerine izin vermelerini istiyorum...

TÜRK MÜZİK SEKTÖRÜ’NÜN ALMANYA’YLA YAŞADIĞI SORUNLAR MASAYA YATIRILDI

Dost ve “Partner Ülke” olarak önemsenen Türkiye ve Türkiye’nin müziği “Popkomm Etkinlikleri” içinde bir açık oturumda basın önünde tanıtılmaya çalışıldı. Aynı toplantıda Türk Müzik Sektörü’nün Almanya’yla ilişkileri ele alındı, bazı sorunlu noktalar da basın önünde tartışıldı.

Oturum Yöneticiliğini MSG Genel Sekreteri Barış Şensoy’un yaptığı toplantıya konuşmacı olarak Ali Rıza Binboğa (MESAM Başkanı), Bülent Forta (MÜ-YAP Başkanı), Ali Kocatepe (MÜYORBİR Başkanı) ve Av. Alexander Wolf (GEMA- Yurtdışı İlişkiler Danışmanı) katıldılar.

İlk sözü Binboğa aldı… Ve şunları söyledi:

GEMA’DA BİRİKEN TELİF ALACAKLARIMIZI İSTİYORUZ

“Buraya katılmamız Türk Müziği’nin dünyaya açılış adımlarından biridir. Bizler ülkemizde, korsan ve dijital hayattaki illegal kullanımlarla mücadele etmekteyiz ve başladığımız günden bu yana çok ciddi mesafeler kat ettik.

Uluslararası ilişkilerimizde, özellikle müzik lisanslamalarında karşılıklılık anlaşmalarında problemler olduğu görülmektedir. Bugün Sayın Bakan’ın da bahsettiği gibi Almanya ve Fransa da aynı endişeleri taşımaktadır.

Korsanla mücadele konusunda ülkemizde resmi makamlarla el ele vererek yaptığımız çalışmalar Arama Konferansları’na dönüşmüş, korsan konusunun tüm ilgilileri bu konferanslara önemli katkılar sağlamışlardır. Telif çalışmalarımız açısından dünyaya örnek anlaşmalara imza atılmıştır. Dijital alanda TTNET ve GSM operatörlerinin müzik kullanımları ve onların kontrolleri çok önemlidir. Bu anlamda Dünya, Türkiye örneğini çok iyi incelemelidir. Tecrübelerimizi paylaşmaya hazırız. Dijital dünyada mekanikteki kayıplarımızı geri kazanmaya başladığımızı da gözlemlemekteyiz.

MESAM olarak dünyanın 190 ülkesi ile karşılıklılık anlaşmamız olduğunu belirtmeliyim. Gelirlerimizin % 40’ı yurt dışına gönderilmektedir. Bu gelişmemiz de dünyaya örnektir. Ancak dünyadaki telif hakları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. GEMA’da biriken teliflerimizin bize aktarılmasını göreviniz olarak görüyoruz. Telif haklarının ülkesel anlamı yoktur. Tüm ülkeler, telif haklarına aynı şekilde yaklaşmalıdır. Müziğin tek adı vardır; Müzik...”

Farklı ülkelerden gelen basın mensuplarının ilgi gösterdiği sempozyumda ikinci konuşmacı Bülent Forta oldu. Türk müzik hayatına yapımcılar dünyasından bakarken şunları belirtti:

TÜRK MÜZİK SEKTÖRÜ DÜNYA SIRALAMASINDA 24. SIRADA

“Öncelikle Türk Müzik Endüstrisi’nin tüm parçalarından söz etmek istiyorum:

Türk Müzik Endüstrisi, dünya müzik arenasında yılda toplam satılan ürün adedi bazında, dünya sıralamasında 24’üncü, yıllık ciro bazında ise dünya 26.’sıdır.

Bu sıralamadaki Türkiye yerinin hak ettiğimizin çok altında olduğunu düşünüyorum. Türkiye müziği kullanan, hayatının bir parçası yapmış bir ülkedir. Buna rağmen güçlü bir müzik endüstrisi kurulamamıştır. Bizler de bu alanda meslek birlikleri ile el ele verdik. Hedefimiz Türk Müziği’ni dünya sıralamasında üst sıralara çıkarmak ve dünyanın yeni dinamiklerini yakalayabilmektir.

Aslında müzik sanayisinin geçmişine bakıldığında her geçiş bir kriz yarattı. Tüm gelirler fiziki taşıyıcının satılması ile elde ediliyordu. Bugün fiziki taşıyıcı ile dinleyici ekipman birleşti ve tek bir cihaz oldu. Bu da beraberinde fiziki ürünü düşürdü.

Müzik bedava olabilir mi?

Bir tür hizmet olarak sunulabilecek bir ortam yaratılır ve gelir getirecek yeni alanlar olacaktır. Türkiye dünya ile gelişmişlik anlamında aynı konumda. Örneğin mobil gelirler açısından dünya ortalaması % 15 iken bu rakam Türkiye’de % 22’lere ulaşmıştır.

Bu şekilde bakıldığında müziğin iki temel geliri gözükmektedir. Dijital satışlar ve telif hakları. Müzik ve film sektörünün internet servis sağlayıcılarıyla çok ciddi işbirliği gerekmektedir. İllegal müzik kullanımının takibinde bu dayanışma çok önemlidir. Fransa’da Başkan Sarkozy önderliğinde müzik sağlayıcılar ile ISP’ler arasında konsensüs kurulmak üzere görüşmeler başlamış, kanun çalışmaları yapılmaktadır.

Telif haklarına bakıldığında, Türkiye büyük sıkıntılardan geçti ve Batı’ya göre geride kaldı. Ancak yükselen bir trend var. Çok yol almamız gerektiğini biliyoruz. Ciddi bir direnişimiz olacağını söyleyebiliriz. Türkiye olarak önümüzdeki 3 - 4 yılda kurulacak olan uluslararası sistemde irade sahibi olmak istiyoruz. Avrupa’daki haklarımızın bizlere geri döndürülmesinin de ilkesel bir sorun olduğu düşüncesindeyim...”

Konuşma sırası MÜYORBİR Başkanı Ali Kocatepe’ye gelmişti. Yorumcu kimliğinin yanı sıra besteci, söz yazarı ve yapımcılık gibi özellikleri olan Kocatepe, Türkiye’de son 50 yılda yaşanan çoğu sıkıntılarla örülü sektörel sorunlara değindi. Bunların başında kuşkusuz korsanla mücadele ve gelişen teknoloji içinde dijital müzik ortamının yaygınlaşmasından söz etti. Konuşmasının sonlarına doğru meslek birliklerinin dayanışması ve yorumcu meslek birliği olarak MÜYORBİR’in gelişmesini ve işlevini anlattı.

Son konuşmacı olan GEMA temsilcisi Aleksander Wolf’un sözleri Türkiye ilişkileri bakımından merakla bekleniyordu... Ve Wolf bu konuyu şu cümlelerle açıkladı:

TÜRKİYE’YE GİTMEYEN GELİRLER KAYBOLUYOR

“Önemli bir müzik gücünüz var. Bu nedenle öncelikle Türkiye GEMA tarafından nasıl algılanıyor buna bakalım. Son 20-40 yıl boyunca Türkiye’nin korsanla mücadele hareketine çok katkısı oldu. Bu alanda Türkiye’nin performansının ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Birçok Avrupa ülkesi henüz bu seviyeye gelemedi.

İkinci alan, telif hakları. Son yıllarda telif haklarında bir karmaşa yaşandı. Biz bu alanda MESAM ve MSG gibi iki ortakla karşılaştık. Tüm çalışmalarımızı güven çerçevesinde yapıyoruz. İleride çok daha fazla gelirimiz olacak... Sayın Binboğa’nın da önemsediği Türkiye’ye hak devirlerinden söz etmek gerekirse durum şöyle; Türkiye’ye gitmeyen gelirler direk kayboluyor. Çok problem var aslında. Korsanla mücadele konusunda Almanya’da da çok problemler var. Üzerinde Türk Müziği yazan albümlerin birçoğu Almanya’ya korsan olarak giriyor. Gayrıresmi olduğundan rakam veremiyorum... Ayrıca, radyo ve TV kanalları ile görüşmemiz, kullanım listelerini sağlıklı almamız gerekiyor. Konser yapılan yerler şeffaf davranmıyor, ilan edilmesi gereken bilgileri bize vermiyorlar. Dolayısıyla beraberinde tahsilat problemi oluyor.

Halen online satışlar, CD satışlarının gerilemesine rağmen beklenen noktaya ulaşamadı, CD gelirlerinin yerini dolduramadı. Gelen gelirler gelmemeye başlar, gelişmezse; Avrupa’da hakların temsili konusunda şeffaf olunmazsa, durum mahkemelere doğru gider. Özellikle Almanya’da durum böyle. Lisanslama çalışmalarının sınırları konusunda daha uzun bir konuşma olacağı kesin.”

GEMA Genel Direktörü Wolf’un konuşması sonrasında Almanya’daki bazı sanatçıların GEMA’ya üye olmalarına rağmen haklarını alamamak şikayeti geldi. Wolf, bu yakınmaya liste alamamak gibi bir mazeretle karşılık verdi. Daha sonra, Türkiye’de iki telif örgütü olduğu için (MESAM ve MSG) bir dokümantasyon sorunu yaşadıklarından söz etti:

“Örneğin Tarkan isminde iki eser meslek birliğinden de eser bildirim formları elimizde bulunmaktadır. Bu da dokümantasyon sistemimizde sorunlara sebep olmaktadır. MSG ile tek taraflı bir sözleşmemiz vardır. GEMA haklarını onlar korumuyorlar. Korsan sebebiyle Türkiye’de lisanslandırılmamış bir şey Almanya’da da lisanslandırılamıyor. Büyük bir korsan var. Bu sebeple Almanya içersinde büyük bir kayıt ve tespit sorunu yaşanıyor. Bu durum dokümantasyon çarpıklığına sebep oluyor...”

Bu cümleler Türk Müzik Sektörü’nün Almanya ile olan kültürel ilişkilerinde gerçekten büyük önem taşıyordu. En büyük sorun; korsan olsun ya da Türkiye’de yasal olarak piyasaya sunulsun bu ürünler Almanya’ya çoğunlukla “Bavul Ticareti” şekliyle giriyordu… Ve Almanya’da lisanslanamıyor ve dokümantasyon sorunu da yaratıyordu. Bunun yanı sıra ortaya çıkan ikinci sorun Türkiye’den giden şarkıcıların Almanya’daki konserlerinde GEMA’ya “İcra Listesi” vermemesiydi. Bu sorun nedeniyle hak takibi yapılamıyordu.

Bu hassas konular üzerinde son cümleyi MESAM Başkanı Ali Rıza Binboğa söyledi:

BIEM kararına göre Türkiye’den gelen CD’ler artık gönderildiği ülkede lisanslandırılacaktır. Bu sayede Türk eserleri Almanya’da GEMA tarafından lisanslanacaktır. Ve mekanik lisans bedelleri GEMA tarafından toplanacaktır.”

FUARIN RESİM SERGİSİ: ROCK’N ROLL EFSANELERİ

Popkomm’un Messe diye adlandırılan fuar alanında en renkli köşelerden biri büyük ilgi gören resim sergisiydi. Serginin resim sanatıyla buluştuğu nokta dünyaca ünlü pop ve rock ilahlarının portre çalışmalarıydı. Bunların bir kısmı da bugün hayatta olmayan Jimi Hendrix, Janis Joplin ve John Lennon gibi isimlere aitti. Resim sanatına farklı bir yaratıcı yaklaşım getiren bu serginin kahramanını kısaca tanıtalım:

Andreas Ole Ohlendorff (1958) Almanya’da yaşayan ve serbest çalışmaları olan bir sanatçıdır.

Dead Rock Heads Project - Ölü Rock Efsaneleri Projesi” adını verdiği, bilinen ünlü rock pop, jazz, blues ve punk yıldızlarının portrelerini 1996 yılında yapmaya başlamıştır.

2008 yılına kadar 84 sanatçının portresini tamamlamıştır. Almanya’nın Saltzgitter şehrinde çalışmalarını sürdüren “Am Ritterhof” galerisi, bu eserlerin yeni kopyalarını üretmeye başlamıştır. Galeri 2006 yılından itibaren, tüm eserlerin çoğaltılmış kopyalarını ziyaretçilerin beğenisine sunmaktadır. Koleksiyon son olarak “Rock’n Roll Efsaneleri” adını almıştır...

SİHİRLİ BİLEZİKLER

Fuar alanında ülke standlarını gezerken konser izleyicilerine yönelik bir yenilikle karşılaştık... İşte stant görevlilerinin verdiği bilgi:

All Access Today şirketinin patentli ürünü “LiveFlash” USB bileklik programı hızla sanatçılar ve yapımcılar için ana bir gelir kalemi ve ürünü haline gelmiştir. All Access Today 1998’den beri sanatçıları hedef kitlelerine ve hayranlarına ulaştırmayı hedefleyen bir şirkettir.

LiveFlash teknolojisi; sanatçıların yüksek ses ve görüntü kalitesinde kayıt edilmiş canlı performanslarını, konserlerinin sonlarında özel tasarlanmış bileklikler sayesinde satışa sunmaktadır.

Gösteriler öncesinde bu ürünlerin siparişlerinin kolaylıkla verilebilmesi için, konser biletlerinin satıldığı web siteleri ile yapılan anlaşmalar sayesinde; bilet alan her izleyici istediği takdirde konser öncesinde bu ürünlerden kolaylıkla sipariş verebilmektedir. Tek yapmaları gereken, alışverişlerini belgeleyen dökümü konser sonrasında, LiveFlash satış gişesindeki yetkiliye göstermeleri yeterlidir.

www.akort.org

Yazıyı Tavsiye Et

Yorumlar


Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.

Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.