ISSN: 1301 - 3971
Yıl: 18      Sayı: 1924
Şu an 22 müzisyen gazete okuyor
Müzik ON OFF

Günün Mesajları


♪ Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anarken, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını en coşkun ifadelerle kutluyoruz.
Mavi Nota - 28.10.2023


♪ Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları
Gülşah Sargın Kaptaş - 28.10.2023


♪ GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!
Mavi Nota - 07.02.2023


♪ 30 yıl sonra karşılaşmak çok güzel Kurtuluş, teveccüh etmişsin çok teşekkür ederim. Nerelerdesin? Bilgi verirsen sevinirim, selamlar, sevgiler.
M.Semih Baylan - 08.01.2023


♪ Değerli Müfit hocama en içten sevgi saygılarımı iletin lütfen .Üniversite yıllarımda özel radyo yayıncılığı yaptım.1994 yılında derginin bu daldaki ödülüne layık görülmüştüm evde yıllar sonra plaketi buldum hadi bir internetten arayayım dediğimde ikinci büyük şoku yaşadım 1994 de verdiği ödülü değerli hocam arşivinde fotoğraf larımız ile yayınlamaya devam ediyor.ne büyük bir emek emeği geçen herkese en derin saygılarımı sunarım.Ne olur hocamın ellerinden benim için öpün.
Kurtuluş Çelebi - 07.01.2023


♪ 18. yılımız kutlu olsun
Mavi Nota - 23.11.2022


♪ Biliyorum Cüneyt bey, yazımda da böyle bir şey demedim zaten.
editör - 20.11.2022


♪ sayın müfit bey bilgilerinizi kontrol edi 6440 sayılı cso kurulrş kanununda 4 b diye bir tanım yoktur
CÜNEYT BALKIZ - 14.11.2022


♪ Sayın Cüneyt Balkız, yazımda öncelikle bütün 4B’li sanatçıların kadroya alınmaları hususunu önemle belirtirken, bundan sonra orkestraları 6940 sayılı CSO kanunu kapsamında, DOB ve DT’de kendi kuruluş yasasına, diğer toplulukların da kendi yönetmeliklerine göre alımların gerçekleştirilmesi konusuna da önemle dikkat çektim!
editör - 13.11.2022


♪ 4bliler kadro bekliyor başlıklı yazınızda sanki 4 bliler devre dışı bırakılmış gibi izlenim doğuyor obür kamu kurulrşlarında olduğu gibi kayıtsız şartsız kadroya geçecekler yıllardır sanat kurumlarımızı sırtlayan bu sanatçılarımıza sınav istemek yapılacak en büyük kötülüktür bilginize
CÜNEYT BALKIZ - 12.11.2022


Tüm Mesajlar

Anket


DOB, DT ve GSGM'de 4B kadrosunda çalışanların 4A kadrosuna alınmaları için;

Sonuçları Gör

Geçmişteki Anketler

Tavsiye Et




Tavsiye etmek için sisteme girmeniz gerekmektedir.

Destekleyenlerimiz






 

Yazılar


Müzik eğitiminde ders kitapları üzerine...Sayı: 770 - 21.04.2009


GİRİŞ

Okul eğitiminin en önemli araçlarında birisi ders kitaplarıdır. Ders programları doğrultusunda hazırlanan ve eğitimi doğrudan etkileyen kitaplarda nelerin olduğu ve neyin okutulduğu çok önemlidir. Adı geçen araştırma, Cumhuriyet dönemi müzik eğitiminde kullanılan tüm müzik ders kitaplarındaki teorik konuları ve özellikle şarkı dağarlarını araştırmak ve eğitimde kullanılırlılığını incelemek üzere yapılmıştır. Bu yazının tamamıda, Yüksek Lisans Tezi olarak hazırlanan bu araştırmaya dayanmaktadır.[1]

Ülkemizde müzik dersi ilk kez, “İstanbul Muallim Mektebi”nin Rüştiye ve Sıpyan sınıflarında 1870 yılında okutulmaya başlanmıştır. Oysa Muallim Mektebi 1846 (Başka kaynaklarda 1848) yılında açılmıştır. Aradan geçen uzun bir süre sonra müzik dersleri diğer okullarımıza Tevfik Fikret’in müdürlüğünü yaptığı Galatasaray Lisesinde okutulmaya başlamasıyla yaygın hale gelmiştir (1908-1909).

Tevfik Fikret’in kendi okulunda başlattığı müzik derslerinin ardından, diğer liselerin dört yıllık ikinci dönemlerine de “Gına” dersi adı altında müzik eğitimi başlatılmıştır (1913-1914). Bu dönemlerde müzik eğitiminde kullanılacak ders kitapları olmadığı gibi, şarkı dağarları da yok denecek kadar azdı. Dersler GTSM (Geleneksel Türk Sanat Müziği) ve dinsel türler olan ilahilerle yürütülmeye çalışılmıştır. 1870 yılından itibaren azda olsa basılmaya başlayan müzik teori ve solfej eğitimine yönelik kitaplar ise, ders kitabı olma özelliği sahip olmamakla beraber, ülkemizde yayınlanan ilk müzik kitapları olması dolayısıyla büyük önem taşımaktadırlar.

ÜLKEMİZDE YAYINLANAN İLK MÜZİK KİTAPLARI

Ahmet Rıfat Bey “Mıftah’i Nota” adlı kitabını 1876 yılında, Hüseyin Remzi Bey Fransız A. Garaud’un “Princibes Elémentaires Musigue” adlı müzik teorisi kitabının çevirisini “Usul-u Nota” adıyla 1875 yılında yayınlamışlardır. Hüseyin Remzi’nin bugüne kadar kullana geldiğimiz, Türkçe müzik terimlerinin birçoğunu, yüz yıl önce kitabına almış olması, müzik terimlerinin Türkçe olarak ifade edilmesi ve ilk terminoloji çalışması olarak önem taşımaktadır. Bu yayımları daha sonra, Saffet Atabinen’in “Solfej Kitabı” (1890), Muallim Kazım Uz’un “Musiki İstilihatı” adlı müzik sözlüğü ve İsmail Hakkı Bey’in “Mahsen-i Esrar-i Musiki” veya ”Teganniyat-i Osman-i” (1897) adlı kitapları izledi.

Bu kitapları yayınlanmasından kısa bir süre sonra Zati Arca’nın okul müziği alanında büyük bir boşluğu dolduran “Kütüphane-i Musiki” serisinin ilk kitapları yayınlanmaya başladı (1899). Zati Arca’nın bu kitapları sayesinde, Türk okul müzik eğitiminde yeni bir dönem açılmaya başlanmış ve okul şarkı dağarları, ilk kez Batı Müziği türünde, değişik konulu çocuk şarkılarına kavuşmuştur.

Okul müzik eğitimi amacıyla yayınlanan bu ilk kitaplar, fasiküller halinde ve sadece birkaç şarkı dağarından oluşmaktaydı. Müzik teorisi ve kavramlarını kapsamamaktaydı. Basın hayatının gelişmesine paralel olarak kitaplar, bazı teorik bilgileri de içerisine alan ve okul müzik eğitiminde kullanılabilecek türden şarkı dağarlarını içerisine almaya başlamıştır.

GÜNÜMÜZE KADAR YAYINLANAN MÜZİK DERS KİTAPLARI VE YAZARLARI

Cumhuriyet Öncesi

Yazmış oldukları ders kitabı olmamakla beraber; bestelediği Sivastopol ve Alay Marşı günümüze kadar gelen Miralay Rıfat Bey (1820-1888) ve İsmail Zühtü Kuşcuoğlu (1877-1950).

Kütüphane-i Musiki serisi altında; Nazariyat-ı Musiki (1899), Talim-i Kıraat-i Musiki (1990), Tedrisat-i Musiki (1913) yıllarında yayınlayan Zati Arca, bu yayınlarını Cumhuriyet döneminde de sürdürmüştür.

Yukarda adı ve yayınlarını verdiğimiz, Muallim İsmail Hakkı basılı kitabı bulunmamakla beraber çok önemli besteleri olan İsmail Zühtü Kuşcuoğlu, Musiki İstilihatı (1894), makamsal okul şarkılarını içerisine alan Notalı Mektep Şarkıları (1914) ve Musiki Nazariyatı (1919) adlı kitaplarıyla Muallim Kazım Uz’da, Cumhuriyet öncesi müzik kitapları yazarlarının en önemlilerindendir.

Cumhuriyet Sonrası

Cumhuriyetle beraber okullarımıza konan müzik derslerinde kullanılmak üzere günümüze kadar yayınlanan müzik ders kitaplarının (bazı kitaplar fasikül halinde ve şarkı dağarından oluşmaktadır, yazılı kitapları olmamakla beraber besteleri olan yazarlarda bu araştırmada yer almıştır) yazarları ve eserleri ise şunlardır:

Zeki Üngör (1880-1958); Çocuklara ve Gençlere Teganni Dersi (1925-1929) ve Veli Kanık’la beraber yazdığı Nazariyat-ı Musiki. Musa Süreyya (1884-1932); Teorik müzik bilgilerini kapsayan Musiki Kitabı (1927) ve Çocuk Şarkıları (1930). Yazılı bir eseri olmamakla beraber birçok okul şarkısı besteleyen Ahmet Yekta Madran (1885-1950).

Ahmet Muhtar Ataman (1896-1962); kitapları ve çevirileri, Musiki Tarihi (1926-1927), Rimoky-Karsakow’dan çeviri Nazari ve Armoni, Paul Rougnon’dan çeviri Mufassal Musiki Nazariyatı (1930), Mektepler İçin Şan Şarkıları (1928), Musiki Alfabesi (1940) ve Ortaokul I-II Müzik Kitabı (1951).

Mahmut Ragıp Gazimihal (1900-1961); Başlıca kitapları Anadolu Türküleri ve Musiki İstikbalimiz (1928), Şarki Anadolu Türkü ve Oyunları (1929), Türk Halk Musikilerinin Köksel Mes’elesi (1936), Balkanlarda Musiki Folkloru (1939), Türkiye Avrupa Musiki Münasebetleri (1939) ve Musiki Sözlüğü (1961) yayınladığı kitapların bazıları olup, Gazimihal’in bunlar dışında birçok makale ve müzikle ilgili basılmış eserleri de bulunmaktadır.

Cumhuriyetin ilk döneminde müzik eğitimine büyük katkıları olan bu yazarlarımız dışında diğerleriyse şunlardır:

Fuat Koray; İlkokullara Yuvadan Sesler, Çocuğa ve Söze Göre Müzik, Çocuklarımıza şarkılı oyunlar ve Müzikli Şiirler, Orta ve Solfej Bilgisi ve Müzik Formları. M. Sadi Arseven; Türk Çocuklarına Musiki Kitabı ve Lise Sınıflarına Solfej. Cemil Türkerman; Nihad Adil’le beraber yayınladıkları Musiki Dersleri ve Mektep Şarkıları. Mehmet Ali Feridun’un İlk Musiki Kitabı. Mehlik Ülker’in İlkmekteplere Mahsus Hayat Bilgisi Musiki Şarkı Notaları. İsmail Hakkı Sunat’ın İlkmekteplerde Musiki. Halil Ozan’ın İlkokul Müzik Bilgisi. Ziya Aydıntan’ın Saip Egüz’le birlikte yazmış oldukları; Şarkılarla Müzik Eğitimi, Çoksesli Müzik Eğitimi ve İlkokulda Müzik Eğitimi. Ferit Hilmi Artek; İlkokulda Şarkılarım, Ortaokul Müzik Kitabı ve İlkokul Müzik Kitabı. Faik Canselen’in Orta Müzik I,II,III ve Eski ve Yeni Marşlarımız. Sefa Tangör’ün Müzik I ve Yeni Çocuk Şarkıları. İsa Çoşkuner’in Okullarda Müzik Rehberi, İlköğretmen Okullarında Müzik I. ve II. Devre, Uluslararası Sevilen Şarkılar ve Yükselişten Sesler. Vedia İyison’un teorik bilgileride içerisinde bulunduran Ses ve Solfej Egzeyleri. Nazım Ülken’in Okul Şarkıları. Hasan Toraganlı’nın Çocuklarımıza Yeni Şarkılar. Ekrem Zeki Ün ve Tahir Sevenay’ın yayınladıkları; Okullarda Güzel Müzik, Okullarda Güzel Müzik Kitabına Ek Marşlar Türküler, İlkokullarda Müzik, Gençlik İçin Çok Sesli Türküler, Ortaokul ve Liseler İçin Türküler. Münir Ceyhan’ın Gece Yolculuğu ve Okullarda Müzik. Akif Saydam’ın çeşitli çalgı metotları. Veysel Arseven’in Karadeniz Bölgesi Halk Türküleri, Çok Sesli Halk Türküleri, Öğretmen Okullarında Müzik Eğitimi ve Ortaokullarda Müzik Eğitimi I, II, III. Erdoğan Okyay’ın Okul Müzik Eğitimi. Muammer Sun’un; Solfej Birinci Kitabı, Kır Çiçekleri, Çok Sesli Türküler vb bu kitapların bazılarıdır.

Bunlar dışında birçok müzik eğitimcisinin, müzikle ilgili birçok eserleri bulunmaktadır. Bunlar; Erdoğan Çaplı, Muzaffer Arkan, Cenan Akan, Belma İrvallı, Nejat İlhan Leblebicioğlu, Yalçın Yüregil Saadettin Ünal, İbrahim Sarıçiftçi, Sadi Yaver Ataman, Mehmet Özbek, Şinasi Özel, Sefai Acay, Selçuk Yıldırım, Besim Akkuş ve 1980 yılından sonra yazılımı oldukça fazlalaşan müzik ders kitapları ve yazarları (1986 yılı sonrası araştırmaya dahil edilmemiştir). 

SONUÇLAR

Araştırmada müzik eğitimi ders programları doğrultusunda yazılmış ve Talim Terbiye Kurulu’nca ders kitabı olarak kabul edilmiş olan 1951 yılında 1986 yılına kadar yazılmış tüm müzik kitaplarının teorik bilgiler bölümleri ile şarkı dağarları incelemeye alınmıştır.

Bu durumda çıkan sonuçlar aşağıdaki gibidir:

Teorik Bilgiler

Müzik eğitimi ders kitaplarının birçoğunda öğretim metot ve tekniklerine uygun olmayıp, teorik bilgilerin aktarımında belirli bir aşama programı yoktur. Kitapların birçoğunda ise, bilgi eksikliği veya yanlış bilgiler bulunmaktadır. Batı müziği ile ilgili bilgilendirmede hataların daha az olmasına karşın, Türk müziği teorik bilgilerinin tamamına yakını tartışılabilir bilgilendirmelerle doludur. Kitapların birçoğunda aynı konularda verilen teorik bilgiler arasındaki farklılıklar ise oldukça fazladır.

Kitapların birçoğu (şarkı dağarlarında da gözlemlenmektedir), günün genel politikasını veya ticari kaygıları ön plana çıkarmış durumdadır. Müzik yaşamının her gün yenilenmesine ve değişmesine rağmen, ders kitapları uzun süre eğitimde ilk çıktığı şekliyle kullanılmış ve güncelleştirme yoluna gidilmemiştir.

Müzik eğitiminde anlaşırlılığı sağlayan terminolojinin, kitaplarda farklı farklı ele alındığı ve ortak dil kavramı oluşmadığı görülmektedir. Bu durum genel kavramları dahi anlamakta zorluk çıkarmaktadır.

Şarkı Dağarı

Bilgi aktarımında müzik ders kitaplarında rastladığımız eksik veya yanlış bilgilendirme ortak dil kullanmama gibi hatalara, şarkı dağarlarında da rastlamak mümkündür. Ancak, şarkı dağarlarını incelerken farklı iki açıdan ele alınması gerekmektedir. Bunlardan birincisi şarkı dağarlarının türleri, ikincisi ise yaşlara göre uygunluklarıdır (birçok şarkı dağarı verilmesi planlanan yaş gurubunun zeka düzeyinin altında bulunmaktadır).

Ders kitapları şarkı dağarları incelendiğinde, yanlış yazılımlar (bunlardan birçoğu baskı hatası olmayıp, yanlış bilgilerden kaynaklanmaktadır) bir yana, öğretimde yanlış kullanımlara da neden olmaktadır. Şarkı dağarlarında öğretim yöntemleri belirlenmemiş ve ses sınırları, aktarım bilgileri gibi konulara yer verilmemiştir. Şarkı dağarları genel öğretim metotlarıyla da çelişmektedir.

Geleneksel müziklerin bir dönem tamamen dışlandığı, bir dönemse (genel ülke politikası nedeniyle) çoğunlukla bu türlere yöneldiği görülmektedir. Uzun yıllar batıdan alınma öykünme ve uyarlama şarkılarla sürdürülen müzik eğitimi, geleneksel türlere müzik eğitiminde yer verilmesinin önemi kavrandıktan sonra bu türlere yönlendirilmiş ancak kullanımda birçok hatalar yapılmıştır. Şarkı dağarlarının türlere göre batıda ve bizdeki genel durumuna baktığımızda, bu durumu daha açık görmek mümkündür:

1. 1986 Yılına Kadar Yazılan Ders Kitapları Şarkı Dağarı

Şarkı Türü
 Toplam Şarkı Sayısı
 Genel Oran (%)

Uyarlama
 398
 39.5

Öykünme
 335
 33

Tekerleme
 20
 2

Türk Halk Müziği
 166
 16.5

Özgün
 91
 9

Genel Oran
 1010
 100


2. 1986 Yılında Yazılan Ders Kitapları Şarkı Dağarı

Şarkı Türü
Toplam Şarkı Sayısı
Genel Oran (%)

Uyarlama
 1
 1

Öykünme
 7
 8

Tekerleme
 5
 6

Türk Halk Müziği
 62
 70

Özgün
 8
 95

GTSM
 8
 9

Genel Oran
 91
 100

Ülkenin genel politik yapısı ve program değişiklikleri, sonucu müzik eğitiminde yaşanan değişiklikler ve yansımalar yukarda görülmekle beraber, şarkı dağarlarının diğer ülkeler şarkı dağarlar ile karşılaştırdığımızda aşağıdaki sonuçların elde edilmesi de, yanlış uygulamaların bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

3. Avrupa Ülkeleri Müzik Eğitimi Şarkı Dağarları

Şarkı Türü
Toplam Şarkı Sayısı
Genel Oran (%)

Uyarlama
 30
 7

Öykünme
 0
 0

Tekerleme
 0
 0

Halk Şarkıları
 92
 21

Özgün
 285
 67

GTSM
 0
 0

Genel Oran
 428
100


Her üç tablo incelendiğinde, ülkemiz müzik eğitimine ders programları, genel politikalar ve kişisel önyargıların ne kadar yansıdığını görmek mümkündür.

Avrupa ve ülkemizde uygulanan okul müzik eğitiminin, hangi türlere dayandığı ortada iken, müzik ders kitaplarının da kaynakları ortadır. Ulusal şarkı dağarının biran önce gerçekleşmesi ve ülkemiz insanlarının birlikte şarkı söyleme alışkanlıklarının geliştirilmesi gerekmektedir.


KAYNAKLAR  
--------------------------------------------------------------------------------

[1] Atalay, M. A., Türk Halk Musikisinin Musiki Eğitimindeki Yeri ve Önemi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa, 1988
Kategori Makaleler | 1 Yorum

30th Kasım

2006 İLKÖĞRETİM OKULLARINDA MÜZİK DERSİNİN ÖĞRETİLEMEZLİĞİ ÜZERİNE GÖNDERMELER. U.Ü.
Öğretim Görevlisi Erdem Gedikli
İlk konservatuarın(Darülelhan) kurulmasından sonra öğretmen okullarında müzik dersleri verilmeye başlandı. Okullarımızda “gına” adını alarak işlenilen müzik dersleri cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra da aynen devam etti. Yeni Cumhuriyetimizin öğretmen gereksinimini karşılayacak olan okullarımızın yetersizliği Cumhuriyetimizi kuranların en önemli ve ilk eğildikleri konu olarak gördükleri eğitim olmuştur. Bunun için biraz geçte olsa eğitim öğretim işlerinde en önemli kurumlaşmalarımızdan biri köy enstitülerinin kurulması olmuştur. Köy enstitüleri ile verilecek çağdaş eğitim; bireylerin bedensel, tinsel, ansal yönleriyle dengeli bir bütün halinde, yeni cumhuriyetimize en uygun ve ileri düzeyde yetiştirilmelerini sağlayarak toplumumuzun aydınlatılmasını amaçlar. Çağdaş yaşamın gerektirdiği çağdaş bireyleri yetiştirerek çağdaş toplumlar oluşturmak çağdaş eğitimin temel işlevlerindendir. Bu anlamda eğitim sistemi ve yöntem önemli bir yer oluşturur. Köy enstitüleri ile umulan ve erimlenen en önemli şey sistem, yöntem ve uygulayımdı. Köy enstitülerinden yetişen her öğretmen mandolin çalabiliyor; belli bir dağarcıkla (repertuar) donanabiliyor, toplumu geliştirmeye ve toplumu aydınlatmaya yetecek bilgi birikim ve deneyimlerini aktarabilecek donanıma sahip olabiliyordu. 

Köy enstitülerinin kapatılmasından sonra açılan öğretmen okullarında da Köy Enstitülerinde uygulanan müzik öğretimi- eğitiminde bir örtüşme görülmektedir. En azından bir çalgı çalma adına. Daha sonraları oluşturulan öğretmen okullarımızın uyguladıkları yöntemsizlik ve değişen değerlerle toplumun kendisine yabancılaşması, yabancılaştırılması politizasyon sonucu günümüze değin müzik eğitiminde büyük Atatürk’ ünde istediği gelişme bir türlü sağlanamamıştır. 

________________________________________________________

*Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği ABD. Öğretim Görevlisi.

Genel eğitim kapsamında müzik eğitiminin rolü çalınıp söylenecek ezgilerle yordamalara dayalı olarak yerel ve evrensel duyum, doyum bilgisinin kalıcılığı, bireye estetik düşünme gücü kazandırmasıdır. Müziği yaşamlarının bir parçası haline getiren bireyler; kendilerini kolay ve doğru ifade edebilmekte, toplumunu ve çevrenini severek gereğince sosyal olabilmektedirler.

Ali Uçan’a göre “Müzik Eğitimi”; ”Müzik eğitimi; bireyin genel ve özel müzik açısından kendi müziksel yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişimler oluşturma süreci diye tanımlanabilir. İnsan yaşamında müziğin belirli işlevleri vardır. Bu işlevler çeşitli, çok yönlü, kapsamlı ve karmaşıktır. Bireysel toplumsal, kültürel ve ekonomik işlevlerin insan yaşamındaki yeri ve önemi nedeniyledir ki, müzik hem etkili bir eğitim aracı, hem geçerli güvenli bir eğitim yolu - yöntemi hem de önemli bir eğitim alanı haline gelmiştir. Müzik eğitimi, temelde şu boyutlardan oluşur: 1. müziksel işitme okuma ve yazma, 2. şarkı söyleme, 3. çalgı çalma eğitimi, 4. müzik dinleme eğitimi, 5. müziksel bilgilenme eğitimi, 6. müziksel yaratma eğitimi, 7. zevk eğitimi, 8. müziksel kişilik geliştirme eğitimi.” Olarak belirtilmektedir. 

İlköğretim okullarımızda “Müzik” dersleri 1. sınıftan 3. sınıfa kadar haftada 2 (İki), 4.sınıftan 8. sınıfa kadar da 1 (Bir) saat olmak üzere programlardaki yerini almaktadır. Ancak ders, ders olarak işlenmediğinden öğretmenlerimizin yetiştiremedikleri üniteleri tamamlama dersi olarak çocuklarımıza ve Milli Eğitimimize katkı sağlamaktadır. İlköğretimimizin ilk beş sınıfının öğretim programında belirtilen maddelerin işlenimi müzik eğitimi programlarında öngörülse de sadece “bir iki şarkı- türkü söyle geç” mantığı egemen olduğundan temel eğitimde yeterli ve sistemli müzik eğitimi verilmediğinden mezun olan çocuk ya da birey müziği yaşamına katamamakta sadece eğlence aracı olarak görmektedir. 

İlköğretim Sınıf Öğretmenliği bölümlerimizin 4. sınıfta “ Öğretmenlik Uygulama” dersinde uygulamaya götürdüğüm öğrencilerimizin çoğu müzik, resim, beden eğitimi gibi derslerdense matematik, fen, hayat bilgisi ve Türkçe derslerinden konu alarak uygulamaları bu derse ve derslere verilen önemi gözler önüne sermektedir. Müzik dersine olan ilgisizliği dersin “yetenek” gerektirdiğini ve kendisinin yetenek konusundaki yetersizliğini dile getirmektedir. Oysa 2. sınıfın her iki döneminde ve 3. sınıfın birinci döneminde gördükleri “Müzik Öğretimi” dersinde okullarda nasıl işlenilebilirliği üzerine saatlerce uygulamalarla anlatılmaya çalışılmaktadır. Bizler toplum olarak müzik dersine olan zaaflarımızı “yetenek” sözcüğü ile geçiştirirken oynak ritimlerimizle yerinde duramayıp harika figürler üretip oynama hastalığımız olan da bir yapıya sahibiz. Öğretmen olduğunda öğrencilerini oynatamayan da yine bizim öğrencilerimiz.

Oyun çağı olan çocuklarımızın oyun oynamadan, şarkı söylemeden müzik üzerine düşündürtmeden verdiğimiz eğitimin ulaştığı sonuç bugün kritik ettiğimiz “ahlarla”, “iç çekmelerle” dolu olan kaotik durumu yeterince yansıtmaktadır. Okumayı yazmayı öğrettiğimiz öğrencilerimizin aldıkları sayısal, sosyal bilgilerinin sonucunda bu alandaki derslere akıtılan dershane ve özel öğretmen ücretlerinin yüksekliği düşündürücüdür. Bilimsel gelişim düzeyinin temeli olan derslere olan ilginin ulaştığı sonuç ile ülkemizin ulaştığı “bilimsel düzey” arasındaki uçurum üniversitelerimiz ve ilgili kurumlar için ilginç ve düşündürücü sonuçları açısından araştırılmaya değerdir. Sayısal verilerin sonuçları ile oluşturulan istatistik değerler optimal açısından bir nicelik oluşturmakta, total anlamda ise sadece bir “mod” olarak yerini almaktadır. Yani sayısal çoklukların sığlandığı baremdir. Hele hele günümüz ilköğretim programlarında Müzik derslerinin saatlerinin azaltılması veya seçimlik olarak konulması düşünceleri de eklendiğinde veya seçimlik olması dersimizin geleceği adına kara bulutları daha da yoğunlaştırmaktadır.

Çocukların yerel ezgilere gösterdikleri ilgi daha güçlü ve doğal olduğu için müzik eğitim sisteminin özünü yerel ezgiler oluşturmalıdır. Zaten müzik eğitiminde diğerlerine göre gelişmiş ülkeler yerel müziği önde tutmaktadırlar. Bu nedenle yerel müzik, okul müzik eğitiminin ve genel olarak ulusal müzik eğitiminin önemli bir parçasıdır. 

Muammer Sun “Eğitsel Müzik Sorunumuz ve Temel Görüş” başlıklı bir yazısında: “Eğitim açısından müzik sorunumuzun çözümü konusunda temel görüş; çağdaş bir anlayışla Türk okul müziği eserlerinin yaratılması ve eğitimde müzik öğretimine temel alınmasıdır. Türk okul müziği temel olmak üzere eski eserlerin ve evrensel değerdeki müziklerin seçkin örneklerine de eğitsel müzik öğretiminde önemleri oranında yer verilmesidir. Kaynağı yerel müziklerimizde olan, evrensel değerlerden yararlanarak çağdaş bir anlayışla yaratılan okul müziklerine “Türk okul müziği” denir. Bu türlü müziklerin yaratılması, eğitsel müzik öğretimini ulusal bir yörüngeye oturtacaktır. Türk okul müziği yurt içinde ve yurt dışında ancak o zaman var sayılabilecek, gerçek kişiliğini bu yoldan ortaya koyabilecektir. Eski müzik eserlerimize özellikle çevreden derlenecek (tekerleme, sayışma, türkü vb.) müziklere eğitsel müzik öğretiminde yer verilmesi, öğrencinin, çevresinde duyduğu müzikleri okulda da yaşatması, çevresine ve kendisine yabancılaşmasını önleyecek; çevre müziklerinin gelişmesini, bunlar içinden seçkin değer taşıyanların bütün yurda yayılarak ulusallaşmasını sağlayacak, değişik bölgeler arasında ve bütün Türkiye’de müzik birliğinin kurulmasını hızlandıracaktır. Çevre müzikleri; Türk okul müziğinin mayası olacak ve ikisi birlikte Türk Ulusal Müzik Eğitimi Dağarcığını oluşturacaktır.” şeklinde ifade etmektedir. 

Anonim ezgilerle ve yerel dizilerde bestelenmiş çocuk şarkılarıyla eğitime başlarsak evrensel değerdeki müzikleri daha kolay öğretebiliriz. Bilinenden bilinmeyene, soyuttan somuta, yalından karmaşık olana doğru gitmek yoluyla daha iyi sonuç alınabilecektir. Türk çocukları kendi müziklerinden yola çıkarak dünya üzerindeki diğer ulusların müziklerini anlayabilecek ve daha hızlı biçimde dünyaya açılabileceklerdir. 

Şu anda var olan ilkokul müzik eğitimi kitaplarını incelediğimizde, Türk okul şarkılarına az yer verildiğini, ayrıca repertuar seçiminin bazı kitaplarda titizlikle yapılmadığını görmekteyiz. Oluşturulan ezgiler Türk çocukları için hazırlanmadığı gibi, çocukların ses aralığı da düşünülmemekte; çoğunlukla majör ve minör kalıplarla oluşturulmuş öykünme veya adapte çocuk şarkılarına yer verilmektedir. Ayrıca Türk müziği bilgisi vermek adı altında kendi müziğimiz âdeta yabancı bir unsur gibi zorlaştırılmakta, çocuklar tarafından anlaşılması zor eserlere yer verilmektedir. Durum böyle olunca da çocuk için müzik dersi sıkıcı hâle gelmektedir. Oysa çağımız anlayışında çocuklarımıza müziği sevdirmek, bu yolla müziği yaşayarak diğer kavramları, bazı erdemleri öğretmek, estetik bir bakış açısı oluşturmak, bir sorumluluk olmalıdır.  

Bunları başarabilmek için tıpkı Zoltan Kodaly gibi çağdaş müzik yaklaşımlarının bakış açısıyla yerel müziğe odaklanmalıyız. Halk müziği materyalinden yola çıkılması, müziğe en erken yaşta başlanılması, en uygun enstrümanın herkesin sahip olduğu “ses” olduğunun üzerinde durulması, aktif müzik yapmanın önemi, sadece en değerli materyallerin kullanılması, yaratıcılığa verilen önem temel ilkelerdir. (A.Uçan Modül 9 )  

M. Kemal Atatürk’ün belirttiği gibi; çağdaş toplumlar arasında yer almak istiyorsak, önce kendimiz olmalıyız. Bunu; “Efendiler, şu gördüğünüz küçük sazın bağrında bir milletin kültürü dile geliyor. Bir milletin kültür ve sanat hareketlerini ve seviyesini, ulusal geleneklerine bağlı kalarak, uygar dünyanın kendisine ayak uydurmaya zorunlu olduğumuzu unutmamalıyız. Bu küçük sazın bağrından kopan nağmeleri, bu doğrultuda geliştirmeye önem ve değer verilmelidir.” sözüyle en güzel şekilde vurgulamıştır.  

İster temel ve ortaöğretim, ister lisans dönemindeki öğrenememelerin nedenini sadece eğitimimizin durumuna bağlayamayız. Bu olumsuzluğu giderecek müzik eğitimi öğretme programları ülkemizin ve öğretmen adayı gençlerimizin şartları göz önüne alınarak yeniden gözden geçirilmeli ve yapılandırılmalıdır.

Dünya Bankası işbirliği ile hazırlanan ve şu anda YÖK tarafından da uygulanması amacı ile üniversitelerimize gönderilen “Müzik Öğretimi” Kitabı gerek öğretim yöntemleri ve konuları açısından gerekse de işlenimi ve Milli Eğitimimizin “Müzik Dersi Öğretim Programı” açısından örtüşme sağlamamaktadır. Teori yoğunluklu açıklamalarla saatlerce ve yıllarca emek verilerek pratiğe dönüşen konservatuar derslerinden bestecilik gibi önemli ve işlevsel bir ders Eğitim fakültelerinin 3., 4. ve 5. yarıyıllarında besteleme teknikleri adı altında nota okuma, yazma ve çalgı çalma becerisi ve yeterliliği olmayan öğrencilerimize aktarılması istenmektedir. Kaldı ki hazırlanan program pentatonik dizi üzerinden tonal sisteme en sonunda modal sistemi öngörmekte. Bu akışın yetersizliği süre açısından biz öğretim elemanlarına yetmediği gibi öğrencilerimize hiç mi hiç yetmemektedir. Nota ve çalgı öğretme aşamasını geçmeden sınıflarımıza gelen öğrencilerimize yukarıdaki konuları aktarmak hangi emeksel yoğunlukla gerçekleşecek? Öğretmen olduğunda öğrencilerimiz nasıl öğrendiklerini sunacak? Programın her iktidar döneminde yazboz tahtasına döndüğü ülkemizde kurumlar arası bilgi alışverişinin eksikliği de düşünüldüğünde sonuçları açısından sempozyumlar yetmeyecektir. Duyuşsal temelini vermeden bilişsele ve oradan devinişsel ve sezişsel özyaşamaları nasıl kazandırabiliriz? 

Her yarıyıl okul deneyimi ve öğretmenlik uygulamasına götürdüğüm okulun sınıf öğretmenleri müzik dersinin işlenilememezliği üzerine önce yeteneksizliklerini ardından da programın diğer derslerinin yetişmeyen konularının tamamlanması savunularını yapmaktadırlar. Çünkü müfettiş denetimlerinde müfettişlerin “önemsedikleri” derslerin yetişmemesi öğretmen için iyi nota dönüşmediği korkusunun yattığını açıklamalarıdır. Oysa bu yeterli ve bilinçli bir savunma değildir. Yüzyılımızın teknolojik birikimi en azından bu tip görüşleri yalanlamaktadır. Artı son yıllarda öğretmen olarak ataması yapılan “ziraat fakültesi” veya başka fakülte mezunlarının milli eğitimimize olan seviyesizliğin getirdiği sonuçlar ilerisi için hiç te ümit vermemektedir. En azından o tip öğretmen olanların emekli olmalarına kadar. Eğitim fakültesi çıkışlı birçok öğretmenin açıkta kalıp ziraat mühendisi veya başka bir meslek sahibi olamayıp atanmak için kaderine düşeni beklemekten başka yolu kalmamaktadır.  

Milli Eğitimimizin amaçları içinde bulunan “yerelden evrensele” ilkesi “evrenselden yerel”’e de ulaşamamaktadır. Bu kaos sürdükçe ülkemizin öğretmenleri ve çocuklarımız müzikten yararlanma konusunda “hayat damarlarından biri kopmuş” olarak yaşamaya devam ede gidecektir. Oysa günümüzün bilgi çağının anlayış ve olanakları her alan ve sektöre gösterdiği kolaylıkları ile eğitimimize de sağlamaktadır. 

Yarınlarımızın aydınlığı adına müzik öğrenme ve öğretme politikalarımızı yeniden işlevsel kılma zorunluluğumuzu anımsamalıyız. İnsanlarımızın Müzikten yararlanmalarını sağlamalıyız.

Sonuç: Nedeni her ne olursa olsun her insanın müzikten yararlanma ve müziği yaşama katma savaşımı informal olarak da olsa gerçekleşecektir. Daha anlamlı ve daha bilinçli olması için formal eğitimin sınırları içinde de olsa fazla teoriye boğmadan duyuşsal ve devinişsel kazandırımların öncülüğünde bilgiye ulaşma ve çözümleme gibi heruistik diyalektiği bireylerimize kazandıralım. Ulusal bilincimizin temelinde yatan niteliklerin aydınlığından evrensel hukuk ve kurallarına uygun bireyler yetiştirelim. Çocuklarımıza bir türkü değil binlerce türküler söyletelim. Türkü tadında yaşamaları egemen kılalım. Sadece bizim türkülerimizle değil dünyanın türküleriyle…  

ÖNERİLER:

Müzik dersi programları ülkemizin gerçeklikleri göz önüne alınarak yeniden yapılandırılmalı ve uygulanılmalıdır.
Eğitim Fakülteleri Sınıf öğretmeni adaylarına Müzik, Resim Beden eğitimi ders saatleri en az altı yarıyıl verilmeli.
İl Milli Eğitim Müdürlüklerince sınıf öğretmenlerine okulları açılmadan önce Eğitim Fakültelerinin ilgili öğretim elemanlarınca seminerler veya hizmet içi kurslar verilmeli.

Her okulun mutlaka bir müzik odası, resim odası ve beden eğitimi salonu tüm donanımlarıyla olmalı.

Öğretmen açığının kapatılıp, sınıfları 30 kişi olacak şekilde ülkemizin tüm okulları akredite edilmeli. Öğretmenin özlük ve ekonomik şartları iyileştirilmeli.

İlköğretim okullarının müfettiş denetimlerinde Müzik, Resim ve Beden Eğitimi derslerinin de diğer derslere verilen önem kadar denetlenmesi .

KAYNAKLAR:

· Cumhuriyetin Sesleri; İstanbul: Tarih Vakfı Yay., 1999.

· ERDOĞAN, İrfan; Yeni bir Binyıla Doğru TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ Sorunlar ve Çözümler; İstanbul: Sistem Yayıncılık 2003.

· FENMEN, Mithat; Müzikçinin El Kitabı Ankara: Müzik Ansiklopedisi Yay., 1997.

· GEDİKLİ, T. Erdem; “Düşe Yazmak”, Musiki Muallimden Günümüze Müzik öğretmeni yetiştirme sempozyumu. SDÜ. Istarta 2005

· İlköğretim Kurumları Müzik Dersi Öğretim Programı Ankara: MEB Basımevi 1994 

· KONGAR, Emre; Kültür Üzerine İstanbul: Remzi Kitabevi 1993.

· OĞUZ, Orhan- OKTAY, Ayla- AYHAN, Halis (Ed.); 21.Yüzyılda Eğitim ve Türk Eğitim Sistemi; İstanbul: Sedar Eğitim Araştırma Yay., 2001.

· SAY, Ahmet; Müzik Öğretimi Ankara: Müzik Ansiklopedisi Yay. 2001.

· SAY, Ahmet; Müzik Öğretimi Ankara: Müzik Ansiklopedisi Yay., 1996.

· SUN, Muammer – KOTOĞLU, Murat; Türkiye’nin Kültür Tiyatro Sorunları Ankara: Müzik Ansiklopedisi Yay., 1993.

· UÇAN, Ali- YILDIZ, Gökay- BAYRAKTAR, Ertuğrul; İlköğretimde Müzik Öğretimi Burdur: Modül 9 1999.

· UÇAN, Ali; İlköğretimde Müzik Öğretimi, Modül 9. Milli Eğitim Bakanlığı Yayını, 1999. 

· Cumhuriyetimizin 80. Yılında Müzik Sempozyumu Kitabı, 30-31 Ekim 2003 Malatya

· UÇAN, Ali; Müzik Eğitimi, Müzik Ansiklopedisi Yay., 1997. Ankara.

· UÇAN, Ali; İnsan ve Müzik, İnsan ve Sanat Eğitimi, Müzik Ansiklopedisi Yay. 1996. Ankara

Yazıyı Tavsiye Et

Yorumlar


Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.

Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.