Yazılar
Yüzbaşı Corelli'nin MandoliniSayı: - 24.02.2006

1998'de Âşık Shakespeare ile evlerine Oscar heykelcikleriyle döndükleri gün, yönetmen John Madden ve besteci
Stephan Warbeck birlikteliklerinin getirdiği başarıyı resmen ispat etmiş oldular. Her ne kadar kazandığı ödülün şans eseri olduğuna inanıldıysa da; besteci, devamında gelen projelerde kendisini fazlasıyla ispat etti. Film müziği dünyasının aranan isimlerinden biri olan Warbeck, A Christmas Carol, Oscar'a aday gösterilen Billy Elliot ve Quills gibi filmlerin müzikleri ile büyük beğeni topladı.
Gabriel&Me'nin ardından Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini filminde Madden'la tekrar bir araya geldi. Warbeck bu son filmi ile, İngiliz romantik filmlerinin vazgeçilmez bestecileri John Barry, George Fenton ve Rachel Portman arasındaki yerini aldı. Warbeck'in kariyeri İngiliz filmleri üzerine kurulmuş olsa da, özellikle bu çalışmadaki başarısından sonra kendisini Hollywood filmlerinde de dinlemeye başlayacağız. Filmin hikâyesi, gerektirdiği dans sahneleri, opera vokalleri nedeniyle Madden, Warbeck'in filmin çekimleri başlamadan ana temayı bestelemesini istemiş, böylece işin montaj kısmında müzikle filmin sinematografisi arasında mükemmel bir uyum sağlanmış. Çekimlerden önce ana temanın bestelenmesinin bir diğer sebebi de Nicholas Cage'in mandolinle parçayı çalabilecek düzeye gelmesi için zamana ihtiyacı olmasıymış. Projeden beklenen, The Red Violin filminin ve albümünün getirdiği gibi bir başarı. Her ne kadar iki film konusu ve müziğin rolü açılarından paralellik gösterse de, The Red Violin'in başarısını yakalamak oldukça zor. Quills'den sonra (ki çok kaliteli ve bir o kadar da dinlemesi zor bir müzik), bu filmle besteci gerçek romantik müzikal kişiliğine dönüş yapmış.
Warbeck'in müziğinde insanı etkileyen sadeliği. Şaşaalı orkestrasyonlar yerine mütevazı ve zengin yaylı grubu kullanmayı tercih etmiş. Bu sayede müzik, filmin karakterine ve hikâyenin geçtiği Yunan Adasının yerel renklerine, Akdeniz'in huzurlu-sakin ortamına uyum sağlamış. Besteci albümün genelini İyon Denizi'ne ithaf edilmiş bir senfoni olarak tanımlıyor. Filmin müziği, bir yandan Akdeniz havasını solumanızı sağlarken diğer yandan da sizi 2. Dünya Savaşı'nın karanlığına sürüklüyor. Opera aşığı, mandolin çalan Yüzbaşı Corelli'nin, adadaki Yunanlı kıza bestelediği Peligia's Song'la başlıyor albüm. Filmin tema müziği olan parça ilk dinlendiğinde kulağa vasat gelebilir ancak albümün tamamını dinledikten sonra, özellikle de Russell Watson'ın performansından sonra, kulaklardan silinmeyecek bir tat bırakıyor. 'The Mandolin' ve 'The Guitar' ise aynı temanın solo performansları. Corelli ve Pelagia'nın birbirlerine duydukları aşkla ilk tanıştıkları an 'After The Dance' parçasıyla anlatılıyor. Aynı melodiyi taşıyan diğer aşk notaları ise 'Lemoni', 'Agii Fanentes' ve 'Reunion'. Hiç kuşkusuz akıllarda kalan bir sahne de 'The Tango' parçası eşliğinde Cage ve Cruz'un dansı. Parçanın en güzel tarafı performansın yerel bir üflemeli grubu, akordiyon ve vurmalılarla gerçekleştirilmesi. Parti ve dans sahneleri sırasında, İtalyan ve Yunan tadının yakalandığı melodileri dinlemek çok keyifli. Albümü baştan sona romantik parçalarla dolu sanmayın, 'To Albania', 'The Surrender', 'The Arrival of the Italians' ve 'Albania' parçaları savaşın Kefalonya halkı üzerindeki etkisini anlatırken melodilerde dizginlenemeyen öfkeyi hissedebiliyorsunuz. 'The Battle' ve 'Escape from the Island'da güçlü perküsyon performansıyla karşılaşıyoruz ki, Warbeck'in müziğinde bugüne kadar rastlamadığımız bir tarz bu. Yüzbaşı Corelli'nin bir İtalyan operasever olması, filmde sayılı da olsa, çoğu La Scala sanatçıları tarafından yorumlanmış opera eserlerine yer verilmesini sağlamış. Albümdeki İngiliz Tenör Russell Watson'ın 'Pelagia's song', 'Senza di te' ve 'Ricardo ancor' yorumu tek kelimeyle mükemmel; maalesef bu muhteşem yorumu sadece birkaç dakika duyabiliyoruz. Eğer yorumun tadına varamadıysanız size önerim, Watson'ın yine Decca tarafından piyasaya sürülen 'The Voice' albümünü almanız. Sanatçı, Ennio Morricone'den Puccini'ye hatta Freddie Mercury'nin Barcelona'sına kadar birçok parçayı kendine has bir tarzda yorumlamış.
Filmin albümüne dönersek, büyük orkestra performanslarının yer almaması, albümün daha büyük bir kitleye ulaşmasını sağlayacaktır. Öte yandan eğer mandolin, gitar ve Akdeniz havasını sunan enstrümanlarla aranız yoksa özellikle de bir orkestra eşliği olmadan, albüm sizi çok kolay sıkabilir. Bu yılın en iyi romantik film müzikleri arasında gösterilen albüm, filmin bütünlüğünü sağlayan önemli bir parçası ve perdeden uzakta da büyük bir keyifle dinlenebilmekte.
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.