ISSN: 1301 - 3971
Yıl: 18      Sayı: 1952
Şu an 16 müzisyen gazete okuyor
Müzik ON OFF

Günün Mesajları


♪ Kültür bakanlığı sınavında. Ankara thm koro şefi kızını aldı. Urfa korusu şefi kayın biraderini aldı. İstanbul korosu şefi oğlu ve yeğenini aldı. ilginizi çekerse detay verebilirim
ttnet arena - 09.07.2024


♪ Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anarken, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını en coşkun ifadelerle kutluyoruz.
Mavi Nota - 28.10.2023


♪ Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları
Gülşah Sargın Kaptaş - 28.10.2023


♪ GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!
Mavi Nota - 07.02.2023


♪ 30 yıl sonra karşılaşmak çok güzel Kurtuluş, teveccüh etmişsin çok teşekkür ederim. Nerelerdesin? Bilgi verirsen sevinirim, selamlar, sevgiler.
M.Semih Baylan - 08.01.2023


♪ Değerli Müfit hocama en içten sevgi saygılarımı iletin lütfen .Üniversite yıllarımda özel radyo yayıncılığı yaptım.1994 yılında derginin bu daldaki ödülüne layık görülmüştüm evde yıllar sonra plaketi buldum hadi bir internetten arayayım dediğimde ikinci büyük şoku yaşadım 1994 de verdiği ödülü değerli hocam arşivinde fotoğraf larımız ile yayınlamaya devam ediyor.ne büyük bir emek emeği geçen herkese en derin saygılarımı sunarım.Ne olur hocamın ellerinden benim için öpün.
Kurtuluş Çelebi - 07.01.2023


♪ 18. yılımız kutlu olsun
Mavi Nota - 24.11.2022


♪ Biliyorum Cüneyt bey, yazımda da böyle bir şey demedim zaten.
editör - 20.11.2022


♪ sayın müfit bey bilgilerinizi kontrol edi 6440 sayılı cso kurulrş kanununda 4 b diye bir tanım yoktur
CÜNEYT BALKIZ - 15.11.2022


♪ Sayın Cüneyt Balkız, yazımda öncelikle bütün 4B’li sanatçıların kadroya alınmaları hususunu önemle belirtirken, bundan sonra orkestraları 6940 sayılı CSO kanunu kapsamında, DOB ve DT’de kendi kuruluş yasasına, diğer toplulukların da kendi yönetmeliklerine göre alımların gerçekleştirilmesi konusuna da önemle dikkat çektim!
editör - 13.11.2022


Tüm Mesajlar

Anket


DOB, DT ve GSGM'de 4B kadrosunda çalışanların 4A kadrosuna alınmaları için;

Sonuçları Gör

Geçmişteki Anketler

Tavsiye Et




Tavsiye etmek için sisteme girmeniz gerekmektedir.

Destekleyenlerimiz






 

Yazılar


Geçmişten Günümüze - Günümüzden Geleceğe Türk Müzik Kültürü (2. Bölüm) Sayı: 546 - 25.04.2008


5. Sonuç

Türk müzik kültürü bir “olgu”dur, “evrimsel bir olgu”dur, “evrimsel bir olgular bütünü”dür. Bu olgu yada olgusal bütün, doğrudan veya dolaylı gözlenebilen-izlenebilen belli oluşum-gelişim, değişim ve dönüşümleri kapsar ve onlara dayanır. Bu bakımdan “algısal ve çıkarımsal” bir nitelik taşır. Bu nedenle onu “nesnel” bir anlayış ve yaklaşımla ele almak olanaklıdır. Öyleyse, Türk müzik kültürünün evrimini bilimsel yöntemle ele alırken, onu, olgusal boyut, sınır, kapsam ve aşamalarıyla bir bütün olarak incelemek ve betimlemek gerekir.

Türk müzik kültürü kendine özgü tipik bir “Avrasya müzik kültürü” dür. Avrasya’da yaklaşık 11 milyon km’lik bir alanda yaşayan, yaklaşık 250 milyonluk bir “Türk Dünyası’nın müzik kültürü”dür. Bu özelliğiyle “Dünya müzik kültürü”nün en özgün, en karmaşık ve en belirleyici öğelerinden biridir. Şu bir gerçektir ki, Türk Dünyası’nın kendisi başlı başına bir “evren”dir. Sadece yerküre üzerinde kapladığı alanın ve kapsadığı insan topluluğunun büyüklüğü itibariyle değil, aynı zamanda bu alanın ve topluluğun niteliği itibariyle de kendi içinde, kendine özgü, kendi kendine veya kendinde bir “evren”dir. Bu evrende çok çeşitli Türk boy, oymak ve budunları ve nihayet bugünkü deyişle çok çeşitli Türk halkları yer alır. Aralarındaki temel-ortak müzik kültürünün yanı sıra her Türk oymak, boy ve budunları veya her Türk halkının kendine özgü bir müzik kültürü de vardır. Bütün bunlar Türk Dünyası müzik kültürüne çok yönlü, çok boyutlu ve çok zengin bir çeşitlilik sağlar.

Türk müzik kültürü, yaşandığı-yaşatıldığı alan ve yaşayan-yaşatan insan topluluğu bakımından sadece Türk Dünyası’yla sınırlı bir müzik kültürü değildir, o sınırları aşar, o sınırların çok ötesine taşar. Eski Dünya’da ve Yeni Dünya’da sanıldığından çok daha geniş bir alana ve insan topluluğuna ulaşır ve yayılır. Bunda Türk müzik kültürünün yaklaşık iki bin (beş yüz) yıldır taşıdığı Avrasyasal özelliği etkin ve belirleyici rol oynar.

Türk müzik kültürü, Avrupa müzik kültürü ile Asya müzik kültürünün birbiriyle yeniden etkileşmeye, birleşmeye, kaynaşmaya ve bütünleşmeye başladığı ve böylece her iki kültürde yeniden Avrasyalılaşma sürecine girildiği bir dönemde, bu süreçte son derece önemli, etkili ve verimli bir işleve yada işgörüye sahiptir. Çünkü, Türk müzik kültürü, (Rus müzik kültürüyle birlikte) sürekli olarak bir ayağı Asya’da, diğer ayağı Avrupa’da olan ve bu nedenle hem Asya müzik kültürünün ve hem de Avrupa müzik kültürünün özelliklerini birlikte taşıyan, bu özellikleri kendi-öz potasında eritip kendi-öz teknesinde yoğuran ve bundan gerçek anlamda Türk damgalı yeni-özgün bir Türk-Avrasya bireşimi oluşturup-yaratıp ortaya koyabilen bir müzik kültürüdür.

Türk müzik kültürünün evriminde İlk Çağ’da Orta Asya’nın “Türkistanlaşması”, Orta Çağ’da ise Küçük Asya’nın “Türkiyeleşmesi” süreci can alıcı bir önem ve değer taşır. Türk müzik kültüründe Türkistan (Orta Asya) ve Türkiye (Küçük Asya) değişik Türk boy, oymak, budun ve halklarının müzik kültürlerinin en büyük iki erime potası, en büyük iki yoğrulma teknesi görevi-işlevi görür. Bu iki pota ve tekne, Türkiye ile Türkistan arasında yer alan Azerbaycan’da (Orta-Batı Asya’da) birbiriyle buluşur, birleşir, kesişir, iç içeleşir.
Türkistan ve Türkiye yeryüzünün en eski kültür ülkelerinden ikisidir. Türkistan ve Türkiye müzik kültürleri çok çeşitli Türk boy, oymak ve budunlarının müzik kültürlerinin bir alaşımıdır, karmaşık bir bütünüdür. Azerbaycan müzik kültürü bu iki alaşımı veya karmaşık bütünü birbirine bağlayan iki yönlü bir köprüdür. Türk müzik kültürünün evriminde Türkistan-Azerbaycan-Türkiye ekseni ve bu eksenle çok büyük ölçüde örtüşen İpek yolu son derece etkin ve belirleyicidir.

Geçmişten günümüze yaklaşık kesintisiz beşbin yıllık bir geçmişi olan Türk müzik kültürü, tarih sahnesine çıkarken ilk adımını uzun süreli bir “imparatorluk müzik kültürü” olarak atmış, bu niteliğini belirli aralıklarla en az üç kez yinelemiş ve her defasında yeniden harmanlanmış, yeniden evşirilmiş, yeniden devşirilmiştir. Daha sonra gelen (ulusal) Türk devletleri dönemlerinde de imparatorluk kültürü ölçekleri ve gelenekleri, varlığını­-etkinliğini az-çok korumuş ve sürdürmüştür.

Türk müzik kültürü, son ikibinbeşyüz yıllık döneminin yaklaşık yarısını veya yarısından uzun bir süresini “imparatorluk müzik kültürü” olarak geçirmiştir. Bu olgu, Türk müzik kültürüne kendine özgü bir hoş görmeci, uzlaştırmacı ve bireştirmeci karakter ve onunla çok sıkı ilişkili olan uluslararasılaşma doğrultulu, evrenselleşme yönelimli ve küreselleşme eğilimli özellikler kazandırmıştır.
Türk müzik kültürü, geçmişten günümüze izlenegelen tarihsel süreç içinde Hunlar, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde yaşadığı “imparatorluk müzik kültürü” evrelerinde, birbirinden çok farklı müziksel öğeleri biraraya getiren ve birbirleriyle buluşturan, etkileştiren, birleştiren, bağdaştıran, kaynaştıran, bireştiren, bütünleştiren ve sonunda yeni-özgün bireşimlere varan bir karakter (yapısı) edinmiştir. Türk müzik kültürünün bu karakteristik özelliği (yapısı), daha sonraki (ulusal) dönemlerde meydana gelen müziksel oluşum-gelişim, değişim ve dönüşümleri de belirleyen bir etken olmuştur.

Türk müzik kültürü, en azından üçbin yıldır belirgin biçimde “açık” bir ­müzik kültürüdür. Beş bin yıldır kesintisiz süregelen varlığın ve evrimini en başta bu özelliğine borçludur. Çünkü, “açılan müzik kültürü gelişir, gelişen müzik kültürü açılır”. Bu nedenledir ki Türk müzik kültürü, başlangıcından bu yana, bazen yavaş bazen hızlı, ama “sürekli oluşkan-gelişken, değişken ve dönüşken” bir özellik göstermektedir. Bu özellik, sürekli oluşan gelişen, değişen ve dönüşen bir Dünya da var kalabilmenin ve etkin olabilmenin en temel koşuludur yada en temel koşullarından biridir.

Günümüz Türk müzik kültürü, Dünya’daki başlıca müzik kültürlerinin geçtiği başlıca “kültürel süreçler”in ve edindiği başlıca “kültürel deneyim­ler’’in tümünü yaşayan; “Dünya müzik kültürü”, “küresel müzik kültürü” yada “evrensel müzik kültürü” olma yolunda (bazı) en belirgin özellikleri kendi bünyesinde taşıyan; “özgeci” (diğerkâm) bir müzik kültürüdür.45 Bu niteliği kazanırken, başka müzik kültürleriyle gerçekleşen çok yönlü, çok boyutlu, çok katmanlı etkileşimlerinde kendi özyapısının da sürekli koruyabilmiş ve geliştirebilmiştir.
Türk müzik kültüründe öteden beri güçlü bir uluslararasılaşma, evrenselleşme ve küreselleşme eğilimi vardır. Çünkü öteden beri Türk toplumunun ve Türk müzik kültürünün ``kendisi bir evren’’dir. Bu evren içinde çok geniş bir alana yayılan çok çeşitli Türk boy, oymak ve budunları ile çok çeşitli Türk halklarının müzik kültürleri yer alır. Türk müzik kültürü evreni, Eski Dünya’da ve Avrasya’da kendine özgü bir “kıtalararası müzik kültürü”dür. Müzik kültüründe evsenselleşmenin ilk beş temel koşulu “kendi içinde evren olmak”, “evrensel öğe(ler) taşımak”, “evrensele açık olmak”, “evrensel ile etkileşmek” ve “evrensel kaliteye (niteliğe) sahip olmak” veya “evrensel kalitede (nitelikte) üretilmek”tir. Türk müzik kültürü bir bütün olarak bu koşulları tümüyle önemli ölçüde karşılamaktadır. Zaten, “kendisi evren” veya “kendinde evren” bir müzik kültürünün evrenselleşme şansı her zaman vardır ve yüksektir. Ancak, bu şansın var ve yüksek olması, geçekleşmesi için tek başına yeterli değildir, yerinde ve zamanında iyi kullanılması gerekir. Ayrıca yeterli bir tanıtım, sunum, ulaştırım ve beğendirim ile yeterli bir yaygınlaştırım ve gönüllü bir kullandırım da gereklidir.

Günümüz Türk müzik kültürü 20. yüzyılda, belli koşulların bir sonucu olarak, biri özgür ve bağımsız Türkiye’de, diğeri kısıtlı ve bağımlı Azerbaycan ve Türkistan’da olmak üzere, birbirinden farklı iki düzende­-ortamda,46 birbirinden farklı iki kültür deneyimi (tecrübesi) geçirmiş ve bu iki farklı kültür deneyimiyle, birbirinden oldukça farklı iki birikim elde etmiştir. Bu olguyu belli yönleriyle, 20. yüzyıl Türk Dünyası müzik kültürünün eşzamanlı geçirdiği iki önemli kültür deneyimi olarak görüp değerlendirmek gerekir. Türk müzik kültürü bir bütün olarak, sonuna iyice yaklaştığımız 20. yüzyılda edinmiş olduğu bu birbirinden farklı iki kültürel deneyim birikiminden edindiklerini, tarihten birtakım dersler de alarak, önümüzdeki 21. yüzyılda “çoğulcu bir anlayış ve yaklaşımla” birbirleriyle en sağlıklı biçimde bağdaştırıp bütünleştirebilmek ve yalnız kendisi için değil aynı zamanda Dünya için, daha yeni ve daha özgün bireşimlere dönüştürebilmek durumundadır. Günümüz Türk müzik kültürü bu yeni bağdaşımı, yeni bireşimi ve yeni dönüşümü kısa sürede gerçekleştirebilecek güçtedir.

Türk müzik kültürünün günümüzden geleceğe evrimini, en azından şimdilik birbirine karşıt doğrultuda gibi görünen iki ana eğilimin derinden etkilemesi beklenmektedir. Bunlardan biri “Dünyasal, küresel, evrensel birlik-bütünlük eğilimi”, diğeri ise “kökten-temelden çoğulculuk-çeşitlilik eğilimi”dir. Bu iki ana eğilimin etkileşiminden doğan bir itkiyle Türk müzik kültürü, bu iki karşıt görünümlü eğilimden kaynaklanan “modern birlik/bütünlük” ile “post-modern çoğulculuk/çeşitlilik”in doğurduğu bir çağcıl gerilim-çözülüm ilişkisi içinde yeni bir arayış sürecine girmektedir.

Günümüz Türk müzik kültürü, modenleşme anlamında yaklaşık ikiyüz yıldan, demokratikleşme anlamında ise yaklaşık yüzyirmibeş yıldan bu yana adım adım sağlanan belli siyasal oluşum-gelişim, değişim ve dönüşümlerle ilintili veya bağlantılı olarak, kendine özgü çok yönlü, çok boyutlu ve çok katmanlı bir “demokratik, lâik, serbest, özgürlükçü müzik kültürü” olma niteliği kazanmıştır. Bu niteliğin giderek Türk Dünyası’nın tümünde iyice kökleşmesi ve yaygınlaşması gerekmektedir.

Günümüzden geleceğe Türk (Dünyası) müzik kültüründe “ortak kök­köken” ve “ortak temel” üzerinde, “çokluk, farklılık, çeşitlilik ve zenginlik” içinde, geniş çerçeveli “esnek birlik-bütünlük” ilkesinin varlığını sürdürmesi ve etkinliğini artırması beklenmektedir. Bu beklentiyle de ilintili ve tutarlı olarak, “esnek çokmerkezlilik” ve “dönüşümlü eşgüdümlülük” ilkelerini esas alan yeni saydamlanmalara, yeni temellenmelere, yeni yapılanmalara, yeni örgütlenmelere gerek duyulmaktadır.

Türk müzik kültürünün geçmişten günümüze beşbin yıllık kesintisiz evrimi, günümüzden geleceğe kesintisiz evriminin de başlıca dayanca ve güvencelerinden birini oluşturmaktadır. Ancak, bu kesintisiz evriminin yeterince doğru ve gerçekçi biçimde anlaşılabilmesi için “geçmişini çok iyi bilen”, “şimdisini doğru algılayan” ve “geleceğini güzel boyutlayan” uzmanlara gereksinim duyulmaktadır.

Türk müzik kültürünün geçmişten günümüze beşbin yıllık tarihsel evrim sürecinde M.Ö. 3., 2. ve 1. binin başları, ortaları ve sonları ile M.S. 0./I., 5./6., 10./11., I5./16. ve 20. yüzyıl dolaylarında en uzak geçmişten günümüze doğru gelindikçe hızlanan, yoğunlaşan ve derinleşen birtakım oluşum-gelişim, değişim ve dönüşüm evreleri yaşanmıştır. Bu evreler, günümüzde bitirmekte olduğumuz 20. yüzyıldan 21. yüzyıla girerken daha hızlı, daha yoğun ve daha derin biçimde yaşanmaktadır. Bu evrelerin, günümüzden geleceğe doğru akıp giden (akıp gitmekte olan ve akıp gidecek olan) yolda ise, kuşkusuz çok daha hızlı, çok daha yoğun ve çok daha derin biçimde yaşanması beklenmektedir.

6. Öneriler

Türk müzik kültürü, bir veya birkaç Türk ülkesinin değil, tüm Türk Dünyası’nın müzik kültürüdür. Bu nedenle Türk müzik kültürü, Türk Dünyası’nın tümünü temsil eden bir müzikbilim, müziksanat, müzikteknik ve müzikeğitim adamları topluluğu (grubu) tarafından birlikte ele alınmalı, birlikte incelenmeli, birlikte araştırılmalıdır. Bu amaçla yeterli nicelik ve nitelikte uzman üyelerden oluşan ve belirli aralıklarla toplanıp düzenli çalışan bir Türk Dünyası Müzik Kültürü Araştırma ve Geliştirme Topluluğu (Grubu) oluşturulmalıdır.
Türk müzik kültürünün geçmişten günümüze ve günümüzden geleceğe evrimini ve bu bağlamda çevre müzik kültürleri ve diğer Dünya müzik kültürleriyle ilişki ve etkileşimlerini bir bütün olarak ele alıp incelemek, araştırmak ve geliştirmek üzere sürekli çalışan bir Türk Dünyası Müzik Kültürü Araştırma ve Geliştirme Merkezi kurulmalı ve etkinliğe (faaliyete) geçirilmelidir. Bu merkez Türk Dünyası müzik kültürünü felsefi, sanatsal, bilimlik, tekniksel ve eğitimsel boyutlarıyla bir bütün olarak araştırmalı ve geliştirmelidir.

Türk müzik kültürünün Türk Dünyası’nın tümü için geçerli ortak paydaları belirlenmelidir. Türk müzik kültürünün ortak paydaları belirlenirken, geleneksel-göreneksel ve modern-çağcıl boyutlar bir bütün olarak kapsanmalı, yeterince sağlam ve doğru, yeterince geçerli ve güvenilir bilimsel, sanatsal, teknik ve eğitimsel bilgi ve belgelere dayanılmalıdır. Böyle bir belirlemede yeterince nesnel ve gerçekçi olunmalı, her türlü abartmadan kaçınılmalı ve kesinlikle bilimsel davranılmalıdır. Türk müzik kültürünün, gerçek boyutları, kapsamı ve içeriğiyle, her türlü öznelliği ve abartıcılığı yersiz ve gereksiz kılan, yeterince büyük, köklü, diri(k) ve dinamik bir müzik kültürü olduğu iyi bilinmelidir, unutulmamalıdır

Ayrı bir Türk Müzik Kültürü Kongresi (Sempozyumu) yada Türk Dünyası’nda Müzik Kültürü Kongresi (Sempozyumu) adıyla, ayrı bir Kongre yada Sempozyum düzenlenmelidir. Düzenlenecek olan böyle bir Kongre veya Sempozyum’da Türk müzik kültürü müzikbilimsel, müziksanatsal, müzik tekniksel ve müzik eğitimsel boyutlarıyla bir bütün halinde ele alınmalıdır. Böyle bir Kongre veya Sempozyum’un gerçekleştirilmesinde konuyla ilgili tüm uzman ülke, kurum, kuruluş ve kişilerin etkin işbirliği, katılımı ve katkısı sağlanmalıdır.
Her Türk ülkesinde yerleşik bir Türk Dünyası Müzik Kültürü Müzesi kurulmalıdır. Bunların yanı sıra ayrıca bir Türk Dünyası Müzik Kültürü Gezici Müzesi oluşturulmalı ve bu gezici müze Sempozyum-Festival-­Dinleti gibi etkinliklerle birlikte veya desteklenerek Avrupa ve Asya (Avrasya) ile Afrika, Amerika ve Avustralya kıtalarında belirli aralıklarla düzenli bir biçimde sergilenmelidir.

Türk Dünyası’nı oluşturan tüm ülke, devlet, toplum ve topluluklar arasındaki müziksel iletişim ve etkileşimi yeterince etkili ve verimli kılmada kullanılmak amacıyla, Türk müzik kültürleri ile Türk dilinin kolları ve lehçeleri tümüyle eksiksiz taranıp değerlendirilerek Türk Dünyası’nın tümü için geçerli bir Türkçe Müzik Terimleri Sözlüğü hazırlanmalıdır.
Dönemsel çalışan bir Türk Dünyası Müzik Kurultayı toplanmalı, toplanacak ilk Kurultay’da düzenli-sürekli çalışan bir Türk Dünyası Müzik Konseyi kurulup etkinliğe başlatılmalıdır. Türk Dünyası Müzik Konseyi, içinde yer almak üzere oluşturulması şimdiden düşünülen-tasarlanan Avrasya Müzik Konseyi’nin ve giderek Dünya Müzik Konseyi’nin kurulması doğrultusunda etkin bir çaba içine girmelidir.

Türk Dünyası Müzik Konseyi’nin oluşumu içinde yer almak üzere, Türk müzik kültürünün başlıca müziksel meslek örgütleri veya başlıca müziksel uzmanlık kuruluşları olarak, her biri kendi meslek veya uzmanlık alanında derinlemesine-genişlemesine çalışmak ve etkinlikte bulunmak üzere, ayrı ayrı birer Türk Dünyası Müzik bilimcileri Birliği, Türk Dünyası Müzik sanatçıları Birliği, Türk Dünyası Müzik eğitimcileri Birliği ve Türk Dünyası Müzik teknikçileri Birliği kurulmalıdır. Bu birliklerin bir araya gelmesiyle de Türk Dünyası Müzikçiler Birliği oluşturulmalıdır.47

Türk müzik kültürüne ilişkin Almanca, Arapça, Çince, Farsça, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Macarca ve Rusça başta olmak üzere, başka dillerde yazılı-basılı tüm temel kitaplar ve belgeler, daha çok gecikilmeden, en azından günümüz Türkiye Türkçesi’ne çevrilerek Türk diline kazandırılıp yayınlanmalı ve böylece tüm Türk Dünyası’ndaki ilgili kurum, kuruluş ve kişilerin doğrudan veya dolaylı yararlanımına sunulmalıdır.

Türk müzik kültürünün geçmişten günümüze ve günümüzden geleceğe evriminin en sağlıklı biçimde izlenip incelenebilmesi ve araştırılabilmesi için, başta Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Fransa, İngiltere ve Rusya olmak üzere bu alanda ciddi insanbilimsel, kazıbilimsel, tarihbilimsel, müzikbilimsel ve eğitbilimsel çalışmaların yapıldığı başka ülkelerdeki ilgili uzman kurum, kuruluş ve kişilerle sürekli ilişki, iletişim ve etkileşim içinde olunmalıdır. Bu tür uzman ülke, kurum, kuruluş ve kişilerle Türk müzik kültürünü konu alan ikili ve çok taraflı ortak çalışmalar yapılmalı, ortak kongre-sempozyum ve seminerler düzenlenmelidir. Böylece Türk müzik kültürü konusunda sağlanan tüm dış kaynaklı, uluslararası belge-bilgi-bulgu-buluntu-vargı ve yorum değerlendirim birikiminden en geniş ölçüde yararlanılmalıdır.

Türk müzik kültürünün geçmişten günümüze ve günümüzden geleceğe evriminin, özellikle Türkistan (Orta Asya)’daki ilk kök-köken ve kaynaklarından hareketle yeterince sağlam, doğru, geçerli ve güvenilir biçimde izlenerek incelenip araştırılabilmesi için, diğer yabancı dilleri bilenlerin yanı sıra, özellikle Çince’yi veya Rusça’yı çok iyi bilen Türk müzik bilim, müzik sanat, müzik teknik ve müzik eğitim adamlarına da gerek vardır. Çünkü, bir yandan, Türk müzik kültürüne ilişkin ilk yazılı bilgiler ve belgeler Çin kaynaklarından edinilmektedir, öbür yandan Türk müzik kültürüne ilişkin insanbilimsel, kazıbilimsel ve tarihbilimsel bilgi, bulgu ve buluntuların önemli bir bölümü Rusça kaynaklarda yer almakta veya Rusça kaynaklardan sağlanmaktadır. Türk araştırmacıların doğrudan kendilerinin söz konusu Çince ve Rusça kaynaklara dolaysız ulaşabilmeleri Türk müzik kültürünün sağlıklı biçimde araştırılabilmesi için çok büyük önem taşımaktadır. Bu bakımdan, bu iki dilden birini veya her ikisini çok iyi bilen-kullanan müzik uzmanlarının da yetişmelerine fırsat vermek ve olanak sağlamak üzere, Üniversitelerde müzik alanında Doktora veya ona eşdeğer Sanatta Yeterlik derecelerini alabilmek ve/veya Yardımcı Doçentlik, Doçentlik ve Profesörlük ünvan ve yetkilerini kazanabilmek için açılan sınavlarda belirlenen başlıca yabancı diller arasında Çince’ye ve Rusça’ya da gereken ölçüde yer verilmelidir.

Türkiye’deki müzik yükseköğretim kurumlarında belirli sürelerle her Türk Cumhuriyeti’nden birer uzman müzik öğretim elemanı görevlen­dirilmeli, bu kurumlardaki lisans ve lisansüstü müzik programlarında her Türk Cumhuriyetinden (yada her Türk devlet, toplum ve topluluğundan) belirli sayıda öğrencilerin öğrenim görmelerine fırsat verilmeli ve olanak sağlanmalıdır. Aynı anlayış ve yaklaşım, ekonomik gelişme ve bürokratik düzenlemeleri elverişli olan diğer Türk Cumhuriyetlerinde de izlenmeli ve böylece Türk Dünyası’nı oluşturan ülke, devlet, toplum ve topluluklar arasında çok gerekli olan üniversiteler-akademik iletişim, etkileşim ve paylaşım olabildiğince güçlendirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Bu doğrultuda bir süredir kısmen dağınık biçimde işlemeye başlamış olan öğretim elemanı ve öğrenci değişimi süreci daha dizgesel bir düzene veya daha dizgesel bir yapıya kavuşturulmalıdır.48

Günümüzden geleceğe Türk Dünyası müzik kültüründe kendine özgü bir “yeniden saydamlanma”, “yeniden temellenme”, “yeniden yapılanma” ve “yeniden örgütlenme” gerekli görülmektedir. Bu süreçte çokluk, farklılık, çeşitlilik ve zenginlik içinde esnek birlik-bütünlük, esnek birlik-bütünlük içinde çokmerkezlilik ve çokmerkezlilik içinde dönüşümlü eşgüdümlülük ilkeleri temel alınmalıdır.49

Türk müzik kültürü yaklaşık ikibin (beşyüz) yıldır kendine özgü bir Avrasya müzik kültürüdür ve dolayısıyla kendine özgü bir kıtalararası müzik kültürü niteliği taşımaktadır. Bu özelliğiyle Dünya’nın en geniş coğrafi bölgelerinde en çok kişi tarafından yaşanan en yaygın başlıca müzik kültürleri arasında yer almaktadır. Bu bakımdan Türk müzik kültürü geçmişten günümüze ve günümüzden geleceğe Avrasya ve Dünya müzik kültürünün en vazgeçilmez öğelerinden biridir. Bu nesnel bir olgudur. Türk Dünyası, bir bütün olarak, bu nesnel olgunun bilincinde olmalı, bu nesnel olgunun gerektirdiği bilinçle davranmalı, bu nesnel olgunun gerektirdiği bilgi, duygu, düşüngü ve devingiyle eylemelidir.

Türk müzik kültürünün evrimi, geçmişe dayanan, günümüze yansıyan ve geleceğe uzanan bir süreklilik içinde biçimlenmektedir. Türk müzik kültürünün uzun evrim sürecinde bu sürekliliğin son derece önemli bir belirleyici olduğu ilgililer tarafından çok iyi bilinmelidir.
Türk müzik kültürü, geçmişten günümüze geçirdiği beş bin yıllık evrim sürecinde, bir bütün olarak, bir tek uygarlık veya benzer uygarlıklar içinde değil, çok-çeşitli ve farklı uygarlıklar içinde oluşan bir müzik kültürüdür. Bu bağlamda hem “Doğu uygarlığı”nın hem “Batı uygarlığı”nın, hem “Kuzey uygarlığı”nın hem “Güney uygarlığı”nın, hem “Orta Asya uygarlığı”nın hem “Küçük Asya uygarlığı”nın, hem “Asya uygarlığı”nın hem “Avrupa uygarlığı”nın ve dolayısıyla “Avrasya uygarlığı”nın, hem “İslâmdışı uygarlık”ın hem “İslâm uygarlığı”nın, hem “dinsel uygarlık”ın hem “dünyasal uygarlık”ın ve hem de “lâik uygarlık”ın, hem “geleneksel uygarlık”ın hem “çağdaş uygarlık”ın bir parçasıdır. Bu açıdan bakıldığında görülüyor ki, Türk müzik kültürü “çok uygarlıklı” bir müzik kültürüdür. Bir başka deyişle Türk müzik kültürünün uygarlık adresi çok ve çeşitlidir. Türk müzik kültürünün çok uygarlıklı yapısal özelliğinin günümüzden geleceğe de varlığını ve etkisini sürdürmesi beklenmektedir. Türk müzik kültürünü tüm öğeleriyle bir bütün olarak ele alıp inceleyenler ve araştıranlar, onun bu karakteristik özelliğini dikkatle göz önünde bulundurmalıdırlar.
Çok uygarlıklı Türk müzik kültürü, olabildiğince genel bakıldığında Doğu-Batı bireşimi ile Kuzey-Güney bireşiminin bireşimi olan bir müzik kültürüdür ve bu özelliğiyle gerçek anlamda bir bireşimler bireşimidir. Bu nedenle günümüz Türk müzik kültürü, bir bütün olarak ilişkin yada ilişkili olduğu uygarlık(lar) yönünden çözümlenirken, kesinlikle yanlış bir yaklaşım izlenerek tek bir uygarlık açısından ele alınmamalı, tek bir uygarlığa indirgenmemelidir. Ancak, Türk müzik kültürünün çok uygarlıklı yapısından yola çıkılarak illa tek bir uygarlık temeline veya ortak paydasına varılmak istenilirse, o temel veya ortak payda, olsa olsa Dünya uygarlığı olur. Çünkü günümüz Türk müzik kültürünün çok uygarlıklı yapısı, kendine özgü bir uygarlıklar uygarlığına dayanır, bu da onu olsa olsa tüm uygarlıkların bileşimi-bireşimi veya ortak paydası demek olan Dünya uygarlığına götürür. Türk müzik kültürünün günümüzden geleceğe evrimini kestirmeye çalışırken bu olgu göz ardı edilmemelidir.

Geçmişten günümüze ve günümüzden geleceğe çok uygarlıklı Türk müzik kültürü Dünya müzik kültürlerinin bir kavşağıdır ve bu kavşakta uygarlıklar çatışmasını uygarlıklar uzlaşmasına, uygarlıklar çelişkisini uygarlıklar uyuşkusuna, uygarlıklar savlarını ve karşı savlarını uygarlıklar bireşimine dönüştürebilen bir kültürdür. Türk müzik kültürünün bu özelliği ve onun sayesinde Dünya müzik kültürleri arasında kazandığı-edindiği yeri-­konumu ve işlevi ilgililerce iyi bilinmeli ve doğru değerlendirilmelidir.

Türk müzik kültürü geçmişten günümüze kültürel evrim sürecinin üretim öncesi (paleolitik), üretim (neolitik) ve yoğun üretim (endüstri) evrelerinden geçen bir kültürdür ve bu nedenle bu evrelerin en belirgin ve en kalıcı izlerini birlikte taşmaktadır. Bu olgu, günümüzden geleceğe doğru uzanan Türk müzik kültürünün sahip olduğu kendine özgü köklülük, derinlik, süreklilik, çeşitlilik, zenginlik ve birikimlilik özelliklerinin en temel nedenlerinden biridir. Bu durum, Türk müzik kültürünü çözümlerken dikkatlice göz önünde bulundurulmalıdır.
Türk müzik kültürünün geçmişten günümüze beş bin yıllık tarihsel evrim sürecinde gerçekleşen oluşum/gelişim, değişim ve dönüşümler, yaşanmış olan her yüzyıldan her beş yüz yıla, her beş her binyıla akar, dökülür, yığılır ve böylece gittikçe büyüyen bir birikimi oluşturur. Bu birikim belli dönemlerde ilgili uzman kurum, kuruluş ve kişilerce doğru bir biçimde süzülüp değerlendirilerek yaşanacak olan yeni yüzyıla, yeni beş yüz yıla ve yeni binyıla taşınır, aktarılır. Bu dönemler, genellikle, “bitmekte olan” zaman dilimleri ile “başlamakta olan” zaman dilimlerinin kesiştiği evrelerdir. İçinde bulunduğumuz dönem işte böyle bir dönemdir, böyle bir evredir. Öyleyse içinde bulunduğumuz dönem (evre), bitmekte olan 20. yüzyıl, 4. beşyüzyıl ve 2. binyılın birikiminin doğru bir biçimde süzülüp değerlendirilerek başlamakta olan 21. yüzyıla, 5. beş yüz yıla ve 3. binyıla taşınması, aktarılması dönemidir. Bu dönemde, özellikle bu süreç içinde etkin rol alan uzman kurum, kuruluş ve kişilere çok büyük ve önemli görevler, sorumluluklar ve yükümlülükler düşmektedir. Bu nedenle, tüm ilgililerden kendilerine düşen görev, sorumluluk ve yükümlülüklerini yerine getirmeleri beklenmektedir. Öyleyse tüm ilgililer kendilerinden beklenenleri gecikmeksizin yerine getirmelidirler.

Türk müzik kültürü, geçmişten günümüze ve günümüzden geleceğe Türk kimliğinin, Türk dili ile birlikte veya Türk dilinden sonra yada önce gelen en önemli belirleyicisi, en önemli tanımlayıcısı ve en önemli simgeleyicisidir. Türk müzik kültüründe “sözel Türkçe” “müziksel Türkçe”nin, “müziksel Türkçe” “sözel Türkçe”nin etkileyici, tamamlayıcı ve bütünleyici bir öğesidir. Daha açık bir deyişle Türk (müzik) kültüründe “Türkçe’’ ile “Müzikçe”, biri “sözel” diğeri “sesel” iki dildir.50 Bu iki dil Türkçe sözlü Müzikçe’de birbirini etkiler, tamamlar, bütünler ve böylece yepyeni-bambaşka bir bileşke-dil niteliğine bürünür. Bu gerçek, Türk Dünyası’nı oluşturan tüm Türk ülkelerinde (bölgelerinde) ve tüm Türk Devlet, Toplum ve Topluluklarında, en başta ülkenin, devletin ve toplumun en üst düzey kurum ve kuruluşları ile onların en üst düzey yöneticileri ve o arada kültür ve eğitim bakanlıkları ile onların yöneticileri ve eğitimciler olmak üzere, tüm ilgililer tarafından çok iyi bilinmeli; yeterince önem ve öncelik verilmesi ve duyarlı ve özenli olunması gereken bir gerçek olarak özümsenmelidir.

DİPNOTLAR

1 Son on yıl içinde Türk Müzik kültürünü böyle bir “bütün olarak” ele alan, geniş çerçeveli bir anlayış ve yaklaşımla yapılmış, oldukça geniş kapsamlı iki “temel çalışma olarak bkz. Ali Uçan, “Hunlar Öncesinden Günümüze Türk Müzik (Eğitimi) Tarihi” Ders Notu), Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü, Ankara 1988-1989; Ali Uçan, “Türk Dünyası’nda Orta Asya Anadolu Müzik İşleri”, Uluslar arası Sempozyum: Timur’un 660. Doğum Yılında Türkistan-Anadolu Kültür İlişkileri (24-25 Aralık 1996), Ahmet Yesevi Üniversitesi-Gazi Üniversitesi, Ankara 1996.

2 Bozkurt Güvenç, İnsan ve Kültür, İkinci Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul 1974, s. 169.

3 Ay. es., s. 161.

4 Bahaeddin Ögel, İslamiyetten Önce Türk Kültür Târihi, Üçüncü Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988. s. 1, 10 ve 11 .

5 Bu çalışmada “neolitik” evre, kimi kazıbilimciler ve çoğu insanbilimciler gibi, yeni taş-cilalı taş ve maden (bakır, tunç, demir) ya da madencilik dönemlerini içine alan ve “endüstri” evresinin başlangıcına kadar devamı eden “üretim’’ evresi anlamında kullanılmaktadır. Bu konuda bkz. Güvenç, a.g.e., s.161.

6 Belli gerçeklerle Türk kültür tarihine de genellikle “neolitik” dönemle başlanır. Böyle bir başlangıç örneği için bkz. Ögel. a.g.e., s. 1-4 ve 9.

7 Bilindiği gibi tarihbilimcilere göre Türklerin ilk anayurdu Altaylardır ve Çoğu dilbilimcilere göre Türk dilinin ilk oluşumu “Altay dönemi”yle başlar. Bu nedenle Türklerin kültür tarihini Altaylar ile başlatmak ve Türk dilinin ilk oluşum dönemiyle birlikte veya ona paralel olarak izlemek tutarlı bir yaklaşım olarak görülmektedir. Öbür yandan, insanbilimsel ve kazıbilimsel kaynaklarda da Türk kültür tarihi, bazı istisnalar dışında, genellikle Altaylar ve Altaylılarla başlatılır. Bu konuda son yıllarda yayınlanmış çok çeşitli kaynaklara ilişkin farklı nitelikte dört örnek olarak bkz. (yayınlandığı yıl sırasına göre) : Bahattin Ögel, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi. 1988, s. 1, 3-7, 8. 15 ve 21. [Bkz. 4. Dipnot]; Jean-Paul Roux, Türklerin Tarihi. Türkçesi: Galip Üstün, İkinci Baskı. Milliyet Yayınları. İstanbul 1989, s. 18; Melek Tekin (Haz.), Türk Tarihi Ansiklopedisi. Milliyet Yayınları. İstanbul 1991. s. 5. 7, 9 ve 26. MY. Dünya Tarih Ansiklopedisi. Milliyet Yayınları, İstanbul 1991. s 26-27.

8 “Eski Dünya” denilince Asya. Avrupa ve Afrika kıtalarından oluşan bütün anlaşılır.

9 Ali Uçan’ın 1 numaralı dipnotta verilen iki Çalışmasında da böyle bir yaklaşım izlemiştir.

10 Bu konuda çok kısa bilgi için bkz. Tekin, a.g.e.. s.7.

11 Bu konuda çok kısa bilgi için bkz. Ögel, a.g.e.. s.1-18.

12 Eldeki son bilgi, bulgu ve buluntulara göre Altaylılar (Altaylı Türkler) M.Ö. 2. binin başlarından itibaren Altaylardan çıkıp-ayrılıp Orta Asya’ya dağılmaya ve yayılmaya başlamışlardır. Türk bilimciler arasında da yayınlık kazanan bu Görüş için bkz. TDK (Türk Dil Kurumu), Türkçe Sözlük I. A-J. Yeni Baskı. Milliyet Tesisleri. İstanbul 1992, s. XIII; Öğel, a.g.e., s. 4 ve 7.

13 Türk müzik kültürünün tarihî evrimini söz konusu beş ana evrede inceleyen derli-toplu iki örnek Çalışma olarak bkz. Uçan. “Türk Dünyası’nda Orta Asya-Anadolu Müzik İlişkileri”, 1996. [Bkz. I. Dipnot]; Uçan. “Hunlar Öncesinden Günümüze Türk Müzik (Eğitimi) Tarihi”, 1988-1989. [Bkz. 1. dipnot].

14 Bu konuda yeterince geniş bilgi için bkz. Öğel, a.g.e.. s. 1-5, özellikle s. 3-4; Roux, a.g.e.. s. 40-41 ve 44-4s: MY (Milliyet Yayını). a.g.e. (1991). s. 26-28.

15 Mod öncesi müzik dört veya daha az perdeli müziktir. Dörtperdelilik, modöncesi müzikte en ileri aşamadır. Örnek için bkz. Ahmed Adnan Saygun, Töresel Musiki- Okuma Kitabı, Devlet Konservatuvarı, MEB. İstanbul 1967, s. 1-8.

16 Ögel. a.g.e.. s. 4.17 Modal müzik “yapışık veya ayrışık” ya da “bitişik veya kesişik” olarak birleştirilmiş iki dörtperdeli müziktir. Buna göre modal müzik beşperdelilikle başlar, altıperdelilikle gelişir, yediperdelilik ve sekizperdililikle en ileri aşamaya ulaşır. Bu konuda kısa-özlü bilgi için bkz. Curt Sachs, Kısa Dünya

18 Orta Asya’nın Türkistanlaşması süreci çok önce başlamış adım adım ilerlemiş ve 6. yüzyılda, özellikle Gök-Türk Devletinin kurulup egemenliğini pekiştirmesiyle birlikte kesin bir sonuca ulaşmıştır. Ancak Orta Asya için “Türkistan” kelimesinin kullanılışı Göktürkler döneminden daha öncelere gider. Nitekim bu bağlamda bu kelimenin (ilk) kullanılışının M.Ö. Sakalara kadar dayandığından ve böyle bir dayanağa ilişkin bazı bilginlerin veya kayıtların varlığından söz edilir Konu ayrıca araştırılmaya değer bir önem taşımaktadır.

19 Bu Türk müzikçinin Çince kaynaklardan öğrenilip alıntılanan adı. değişik dillerde yayınlanan değişik kaynaklarda değişik biçimlerde yazılır ve belirtilirdi. Bu arada. Çince yazılışın Türkçe aslının aynısı olmadığını bilenlerden kimi müzikbilimciler, bu Türk müzikçinin adını kullanmaksızın yaptıklarını belirtmekle yetinirlerdi. Ancak. 1994 yılında Uygur Türklerinden Nuri Mahmut’tan ve onun Türkiye’de yayınladığı Uygur müziğine ilişkin bir makaleden, söz konusu müzikçinin Türkçe adını ve yaptıklarını, yaklaşık bindörtyüz yıl sonra da olsa, en doğru biçimde öğrenmiş oluyoruz Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Nuri Mahmut. “Uygur Müziğinin İslamiyetten Önceki ve Sonraki Durumu Üzerine G.Ü gazi Eğitim Fakültesi Dergisi GEFAD: Türkiyede Müzik Öğretmenliği Eğitiminin Yetmişinci Yılına Armağan (1924-1994), Özel Sayı Ankara 1994 , s. 336-334 Uçana.g.e. (1988/1989 ve 1996) Gültekin Oransay, Müzik Tarihi II. Sınıf, Milli eğitim Bakanlığı Yaykur/Açıköğretim dairesi , Ankara 1976, s. 91. Mahmud Ragıp Gazimihal, Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlarımız , Kültür bakanlığı Yayını , Ankara 1975. s. 30-31.

20 Nuri Mahmut, a.g.e.. s. 343.

21 Küçük Asya’ya. Anadolu’ya Avrupalılarca 11. yüzyıldan (1095’ten) itibaren Turchia (Türkiye) denilmeye başlandı. Ancak. Selçuklular ve Osmanlılar kendi ülkelerine batılılarca verilen bu adı hep duydu ama benimsemedi. kullanmadı. Bilgi için Bkz. Taha Akyol. “Tarih Bilimci”. Milliyet . 31.08.1997. s. 15: Claude Cahen, Osmanlılardan Önce, Anadolu’da Türkler, E-Yayınları, İstanbul 1984, s. 150; Bozkurt Güvenç. Türk Kimliği. Gözden Geçirilmiş İkinci Baskı. T.C. Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 1994. s. 134.

22 Safiyüddün ve Abdülkadir’in yazdığı kitaplarla günümüze ulaşan bu iki ezgi Rauf Yekta Bey tarafından “en eski Türk ezgileri olarak nitelendirilir. Oysaki, bu iki ezgi gerçekte “en eski Türk ezgileri değildir. Çünkü anlardan çok daha eski Türk ezgileri vardır Öyleyse Bu iki ezgiyi gerçekte yazılı olarak günümüze kadar ulaşan en eski Türk ezgileri olarak nitelendirmek gerekmektedir. Rauf Yekta Bey’ de aslında böyle demek istemiştir veya böyle demek istemiş olmalıdır. Bu konuda bkz. Rauf Yekta Bay. Türk Musikisi. 1. Baskı. Fransızca’dan Çeviren Orhan Nasuhioğlu Pan yayıncılık İstanbul 1986. s. 49.

23 Timurlular Dönemi kimi bilim adamlarınca “Türk uygarlık [kültür] tarihinin rönesansı” olarak nitelendirilir. Bkz. Saffet İlhan. Orta Asya Bilgin Türk Hükümdarlar Devletinde Eğitim-Bilim-Sanat, Türkiye Diyanet Vakfı Yayını, Ankara 1988. s. 21.

24 Ali Ufkî Mecmua-i Saz-ü Söz, Hazırlayan: Şükrü Elçin. Kültür Bakanlığı Yayını. Ankara 1976.

25 Ali Uçan, Müzik Eğitimi, 2. Basım, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, .Ankara 1997. s. 42.

26 Bülent Alaner, Osmanlı İmparatorluğundan Günümüze Belgelerle Müzik Yayıncılığı (1876-1986). Anadol Yayıncılık, Ankara 1986. s. 15.

27 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Atatürk 1923’tcn itibaren Cumhuriyet’in ilk on yılında yaptığı belli konuşma ve görüşmelerde ve yeterli ipuçlarını açıkça verdikten sonra, Cumhuriyet’in ikinci on yılına girerken ve girdikten sonra değişik ortamlarda yaptığı konuşmalarda görüşmelerde ve özellikle 1932, 1933, 1934, 1935, 1936, 1937, 1938’deki TBMM’ni Açış Söylevleri’nde ve ayrıca Onuncu Yıl Söylevi’nde (1933) yeni Türk müzik kültürünün bu üç temel özelliğini en yüksek düzeyde, önemle ve altını çizerek vurgulamıştır. Bu konuda derli-toplu bilgi için bkz. TDK, Atatürk’ün Milli Eğitimle İlgili Düşünce Ve Buyrukları, İkinci Baskı, Türk Dil kurumu Yayını. Ankara 1979. A. Adnan Saygun, Atatürk ve Musiki: O’nunla Birlikte-O’ndan Sonra Sevda-Cenap And Müzik Vakfı, Ankara [1981-1982]. Gültekin Oransay [Haz.], Atatürk İle Küğ-Belgeler ve Veriler, Genişletilmiş İkinci Basım, Küğ Yayını, İzmir 1985. Ali Uçan, “Atatürk ve Türk Müzik İnkılabı” ,Atatürk Haftası Armağanı Genel Kurmay Başkanlığı. Ankara 1992. s. ;53-83.

28 Bu sistem, ilkin Rauf yekta (1871-1935) tarafından. Albert Lavignac’ın yayınladığı Encyclopedie de la Musique (Paris 1922) için 1913 te yazılan “Türk Müziği” maddesinde (s. 2945-3064) tanbur’un pest sekizli içindeki 24 perde bağı esas alınarak ana çizgileriyle ortaya konuldu –önerildi, sonra Saadettin Arel(1880-1955), Suphi Ezgi(1869-1962) ve S. Murat Uzdilek (1891-1967)tarafından yapılan çalışmalarla geliştirildi. Bu bağlamda sistem, eğer ilgili kişilere bağlı kalınarak adlandırılıp anılacaksa, kimilerin önerdiği- savunduğu veya belirttiği gibi “Arel-Ezgi-Uzdilek Sistemi”olarak değil Yekta sistemi veya Yekta-Arel,Ezgi_uzdilek sistemi olarak anılmak gerekir. Bu sisteme ilişkin özlü bilgi ve eleştiri için bkz. Rauf Yekta Bey, Türk Musikisi, 1. Baskı, Fransızca’dan Çeviren: Orhan Nasuhioğlu, Pan Yayıncılık, İstanbul 1986, s. 7, 88. Murat Bardakçı, “Rauf Yekta Bey’in Hayatı ve Eserleri” Rauf Yekta Bey Türk Musikisi, 1. Baskı, s. 8-16. Yalçın Tura.Türk Musikisi’nin Meseleleri Pan Yayıncılık İstanbul 1988, s. 57-60, 116-157 ve 174-207. M. Cihat Can “Türk Müziğinde Ses Sistemleri” Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi (GEFAD)Türkiye’de Müzik Öğretmenliği Eğitiminin Yetmişinci Yılına Armağan, Özel Sayı Yeni Dönem,Ankara 1994, s. 227-262, özellikle s. 238-242. Onur Akdoğu, Türk Müziğinde Perdeler, 2. Baskı, Müzik Ansiklopedisi Yayınları Ankara 1994,s. 22-25.

29 Bu Sistemin Batı Avrupa’dan Türkiye’ye resmen alınışı kullanılmaya başlanışı konusunda. belli nedenler ve birbirinden farklı belli gerçeklerle değişik görüşler öne sürülüp 1794, 1826, 1828,. gibi değişik tarihler verilebilir. Çünkü Türkiye’de bu sistem resmi olarak ilk kez 1794 te kurulan “Nizam-ı Cedidtle” birlikte “yeni mehter”. denilerek batılı anlamda oluşturulan ilk “Boru-TrampetTakımı” ile 1826’da kurulan “Asakir-i Mansure” ile birlikte yeniden oluşturulan “Bando Takımı” ile veya 1828 de yeniden düzenlenen “Osmanlı Saltanat Muzıkas” ile alınıp kullanılmaya başlanmış olmalıdır. Konu Ayrıca üzerinde durulmaya ve· araştırılmaya değer.

30 bu kuram; oluşturucusu Kemal İlerici tarafından tüm ayrıntılarıyla kitaplaştırılmış ve 1970 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanmıştır. Bunun için bkz. Kemal İlerici, Bestecilik Bakımından Türk Müziği ve Armonisi Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1970

31 Gültekin Oransay, a.g.e.. s. 51.

32 Uygurlar dönemi Türk müzik kültürünün çalgısal gelişiminde de çok önemli bir dönemeçtir. Bu konuda bilgi için bkz. Uçan, a.g.e.. (1988-1989). Mahmut, a.g.e., Bahaeddin Ögel. Türk Kültür Tarihine Giriş, 8, 9, 1. Baskı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1987. s. 733, 734.

33 Mehterhane ve Mehter müziği konusunda ayrıntılı bilgi için Türkiye’de yapılıp yayınlanmış iki temel çalışma olarak bkz. Haydar Sanal, Mehter Musikisi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1964. Mahmut R. Gazimihal, Türk Askeri Muzıkaları Tarihi, Maarif Basımevi, İstanbul 1955

34 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Gazimihal, a.g.e . (1955).

35 Uygurlarda “Ayalgu” denilen “Türk nota yazısı” ve kullanımı konusunda daha geniş bilgi ve açıklama için bkz Mahmut R. Gazimihal Musiki Sözlüğü,Milli Eğitim Basımevi. İstanbul 1961,s. 25-26

36 (Türkiye) Türk müzik kültüründe kullanılan müzik yazılarına ilişkin derli-toplu, geniş kapsamlı ve sistemli bilgi için bkz. Adnan Atalay, “Müzik Yazıları”, Müzik Ansiklopedisi, 3. Cilt, Yayınlayan: Ahmet Say, Ankara 1985, s. 890-948.37 Türk müzik kültüründe yakın dönemlere kadar yazıya dayalı müzik yapma-yaratına geleneğinin oluşmaması, gelişmemesi, yerleşmemesi ve yaygınlaşmamasının temel nedenleri konusunda “Klâsik Türk Müziği” ile sınırlı olarak bazı açılardan belirli ölçüde ışık tutan iki önemli çalışma olarak bkz. Cem Behar, Zaman. Mekan, Müzik: Klasik Türk Musikisinde Eğitim (Meşk. İcra ve Aktarım) AFA Yayınları, İstanbul 1992: Klasik Türk Musikisi Üzerine Denemeler, 1. Baskı, Bağlam Yayınları, 1987, özellikle s. 19-63.

38 Bu konuda daha geniş kapsamlı bilgi için bkz. Alaner, a.g.e.

39 Türk müzik kültürünün yaklaşık beş bin yıllık tarihi evrim sürecinde çevre müzik kültürleriyle ilişki ve etkileşimi belli yönleriyle çok çeşitli yazılı-basılı kaynaklarda çok değişik boyut, kapsam ve biçimlerde dile getirilmiştir. Burada. söz konusu yazılı-basılı kaynakların tümünü ayrı ayrı belirtmeye olanak yoktur. sadece birkaç kaynağın belirtilmesiyle yetinilmektedir. Ali Uçan. “Türk Dünyası’nda Orta Asya-Anadolu Müzik İlişkileri” (1996), bkz. Dipnot 1; Ali Uçan, “Perspektiven der Musikpüdagogik in der Türkei”.Musikpüdagogik:Tradition und Heransforderung (Internationale Feschrift für Josef Sulz). Hrg. M. Oebelsberger U. W.Reinstadler, Verlag Müller- Speiser, Anif Salzburg, 1996, s. 385-402, özellikle s.385-395: Ali Uçan, Musikalische und Musikpadagogische Begegnungen zwischen Ost und West in und durch die Türkei”, Musikalische Begegnungen zwischen Ost und West [lnternationale Festschrift für Primoz Kuret]. Buchverlag Rombach, Freiburg. 1995. Ulrich Michels; dtv-Atlas zur Musik-Band 1, 15. Auflage. Deutscher Taschenbuch Verlag, München, 1994, s.169; Ali Uçan, “Hunlar Öncesinden Günümüze Türk Müzik (Eğitimi) Tarihi” (1988-1989) bkz. Dipnot 1.H. Sadettin Arel, Türk Musikisi Kimindir?. Kültür Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1988. [Bu kitap özellikle İran, Eski Yunan ve Bizans müziklerinin Türk müziğiyle ilişkilerinin incelendiği bir temel kaynak olarak kabul edilmektedir.]; Cornelia Zimmermann-Kalyoncu, Deutsche Musiker in der Türkei Europaische Hochschulschriften Reihe 36,Musikwissenschatt Bd. Is, Peter Lang, Frankfurt am Main-Bern-New York, 1985; Kurt und Ursula Reinhard. Musik der Turkei. Band 1 : die Kunstmusik- Band 2: die Volksmusik. lnternationales lnstitut für Vergleichende Musikstudien, Heinrichshofen’s Verlag, Wilhelmshafen, 1984.Hans Oesch. “Die Europaische Rezeption aussereurapischer Musik”,Musik 2. Hrg. Carl Dahlhaus, Funk-Kolleg Musik-Fischer Taschenbuh Verlag, Frankfurt am Main, 1981, s. 422-448, özellikle s. 423 ve 429: Gültekin Oransav. Müzik Tarihi, II. Sınıf, MEB Yaykur AÖ, Ankara, 1976, s. 91, 98-99, 105, 149-151. 156-157;-Erdoğan Okyay, “Die Schulmusikerziehung in der Türkei”, Mitteilungen 12 der Deutschen Gesellschuft fün Musik des Orients, Berlin 1973/74, s. 5-39; Gültekin Oransay, “Cumhuriyetin İlk Elli Yılında Geleneksel Sanat Musikimiz”, 50. Yıl Kitabı Ayrıbasım. Ankara Üniversitesi, Ankara 1973. s.227- 271. özellikle s.258-259. Mahmut R. Gazimihal, Musiki Sözlüğü. Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1961: Mahmut R. Gazimilıal, Türk Askeri Muzıkaları Târihi. Maarif Basımevi, İstanbul 1955

40 Yakın çevreden başlayarak başka kültürlerin veya başka kültürlerden insanların Türk müzik kültürüne gösterdikleri ilgiye değinen, onu belirten, konu edinen, inceleyen-araştıran ve işleyen çok çeşitli kaynaklar vardır. Bunlar arasında erişilebilenlerin çokluğu ve çeşitliliği, henüz erişilemeyen kaynaklarında varlığı göz önünde bulundurulursa, konunun nedenli önemli olduğunun somut bir göstergesidir. Söz konusu kaynaklara ilişkin olarak, 37. dipnotta belirtilenlerin yanı sıra, diğer çeşitli kaynaklardan hemen akla geliveren üç başka örnek olarak bkz. Bülent Aksoy, Avrupalı Gezginlerin Gözüyle Osmanlılarda Musiki, 1. Baskı, Pan Yayıncılık, İstanbul 1994. Koral Çalgan, Franz Liszt ve M. R Gazimihal’in Bir Araştırması: “Liszt’in İstanbul Konserleri”, Müzik Ansiklopedisi Yayınları. Ankara 1991. Paul Hindemith, Türk Küğ Yaşamı İçin Öneriler /Vorsclaege für den Aufbau des türkischen Musiklebens, Türkçe’ye çeviren: Gültekin Oransay, Küğ Yayını, İzmir 1983.

41 “Musiki” ve “Müzik” sözcüklerinin kökeni ve dilimiz Türkçeye girişi konusunda derli-toplu bilgi için bkz. Ali Uçan, “Müzik Teriminin Kökeni, Oluşumu-Gelişimi ve Türkçeleşimi”, İnsan ve Müzik/İnsan ve Sanat Eğitimi, İkinci Baskı, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara 1996, s. 60-71 .

42 Müzik eğitiminin niteliği, üç ana türü ve bunlar arasındaki ilişkiler konusunda özlü bilgi için bkz. Ali Uçan, Müzik Eğitimi. 2. Baskı, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara 1997, s. 27–38.

43 Bu konuda sadece modern Türkiye ile sınırlı genel ve özlü bir durum saptaması yapabilmek için bkz. Ali Uçan. “Atatürk ve Türk Müzik İnkılâbı”. Atatürk Haftası Armağanı. Genel Kurmay Başkanlığı, Ankara 1992, s. 53-83; ve daha sonra yer aldığı kitap olarak bkz. Ali Uçan, İnsan ve Müzik/İnsan ve Sanat Eğitimi. Müzik Ansiklopedisi Yayınları, 1. Baskı 1994, s. 43-65 ve 2. Baskı 1996, s. 92-118. Ahmet Say, Müzik Tarihi, 2. Basım, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1995, s. 508-545. Ahmet Say, The Music Makers in Turkey, Music Encyclopedia Publication, Ankara, 1995. Önder Kütahyalı, Çağdaş Müzik Tarihi, Yayınlayan: N. İ. Leblebicioğlu, Varol Matbaası, Ankara 1981, s.100-122.

44 Uçan. a.g.e. (1992, 1994, 1996). Say, a.g.e., (1995, 1995).

45
Burada özgeci kültür. “yalnız kendine değil, başka kültürlere de yararlı olmaya çalışan kültür ­anlamında kullanılmıştır.

46 Türkiye’de 1923’ten günümüze süregelen sistem ile Azerbaycan ve Türkistan’da 1920’lerden 1990’ların başlarına kadar süren sistem, belli yönleriyle birbirinden çok farklı iki sistem olup, değişik kişiler tarafından değişik açılardan bakılıp ele alınarak değişik biçimlerde tanımlanır, adlandırılır ve nitelendirilir.

47 Buraya kadar belirtilen öneriler, belli bir süredir çeşitli vesilelerle değişik ortamlarda değişik biçimlerde tarafımızdan dile getirilmektedir. Kurucusu olduğum ve başkanlığını yürüttüğüm Gazi Üniversitesi Türk Müzik Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Merkezi, bütün bu önerilerin gerçekleştirilmesi için ilgili kurum, kuruluş ve kişilerle işbirliği içinde olmaya hazır durumdadır. Bu konudaki istekliliğin ve kararlılığın en son göstergelerinden biri olarak bkz. Ali Uçan, “Türk Dünyası’nda Orta Asya-Anadolu Müzik İlişkileri”, Uluslar arası Timur’un 660. Doğum Yılında Türkistan-Anadolu Kültür ilişkileri (24-25 Aralık l996) Sempozyumu, Ahmet Yesevî Üniversitesi- Gazi Üniversitesi, Ankara 1996.

48 Bu konuda meydana gelen son gelişmelere ilişkin özlü bilgi için bkz. Uçan, ay. es.

49 Bilindiği gibi, geçmişte zaman zaman Türk Dünyası müzik kültürünü “tekmerkezlilik” ve “tekmerkezden (dönüşümsüz) eşgüdümlülük” ilkelerine dayalı bir anlayış ve yaklaşımla bir bütün halinde yapılandırmaya-örgütlendirmeye dönük girişimler pek başarılı, uzun ömürlü veya kalıcı olamamıştır. Çünkü Türk Dünyası ve müzik kültürü, doğal yapısı ve yayılışı gereği, “tekmerkezli” değil “çok merkezli” bir özelliğe sahiptir. Bu nedenle, bu temel özelliği görmezden gelen veya dikkate almayan, bu temel özelliğe uymayan yeniden saydamlanma, yeniden temellenme, yeniden yapılanma ve yeniden Örgütlenme çalışmaları pek başarılı, uzun ömürlü veya kalıcı olamazlar.

50 “Müzik dili ilk kez Prof. Dr. Ali Uçan tarafından “Müzikçe” biçiminde düşünülmüş, adlandırılmış, tanımlanmış, önerilmiş ve kullanılmıştır. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Ali Uçan, “Müzik Eğitiminin Ana Odağı / Ana Özeği Müzik Dili ve Müzikçe Eğitimi”, II. Ulusal Eğitim Sempozyumu (18-20 Eylül 1996). Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi, Kadıköy-İstanbul, 1996 [baskıda]; Ali Uçan, Müzik Eğitimi, 2. Baskı. Müzik Ansiklopedisi Yay., Ankara 1997. s. 117-141.

Ali Uçan’ın notu:

Bu bildiriyi, kurduğu yeni Türkiye Devleti’ni “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür, yüksek Türk kültürüdür’ diyerek tanımlayan, kültürün üç ana sacayağından bilimi ve tekniği “yaşamda en gerçek yol gösterici”, sanatı da “ulusun başlıca yaşam damarlarından biri” olarak nitelendiren, onun bir dalı olan müzike “güzel sanatlar içinde en çabuk ve en önde götürülmesi gereken Türk müziğidir” diyerek birinci öncelik veren, “batılılaşma”yı aşarak Türk müzik kültürüne “çağdaşlaşma” yolunu gösteren-açan, Türk müzik kültürüne “çağdaş uygarlık düzeyine erişme, onun üstüne çıkma” ve bu biçimde “evrensel müzik kültüründe yerini alma” doğrultusunu veren ve nihayet Türk müzik kültürünü bu doğrultuda yeniden saydamlandıran, yeniden temellendiren, yeniden yapılandıran, yeniden örgütlendiren ve yeniden kuruluşlaştıran (kuruluşlaştıran), 20. Yüzyıl Türk Dünyası’nın en Ulu Önderi Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e armağan ediyorum.

* Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi (Müzik Eğitimi Bölümü) Öğretim Üyesi ve Türk Müzik Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Merkezi Başkanı, Ankara- TÜRKİYE.


bitti


Kaynak
: http://www.akmb.gov.tr






Yazıyı Tavsiye Et

Yorumlar


Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.

Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.