ISSN: 1301 - 3971
Yıl: 18      Sayı: 1930
Şu an 7 müzisyen gazete okuyor
Müzik ON OFF

Günün Mesajları


♪ Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anarken, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını en coşkun ifadelerle kutluyoruz.
Mavi Nota - 28.10.2023


♪ Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları
Gülşah Sargın Kaptaş - 28.10.2023


♪ GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!
Mavi Nota - 07.02.2023


♪ 30 yıl sonra karşılaşmak çok güzel Kurtuluş, teveccüh etmişsin çok teşekkür ederim. Nerelerdesin? Bilgi verirsen sevinirim, selamlar, sevgiler.
M.Semih Baylan - 08.01.2023


♪ Değerli Müfit hocama en içten sevgi saygılarımı iletin lütfen .Üniversite yıllarımda özel radyo yayıncılığı yaptım.1994 yılında derginin bu daldaki ödülüne layık görülmüştüm evde yıllar sonra plaketi buldum hadi bir internetten arayayım dediğimde ikinci büyük şoku yaşadım 1994 de verdiği ödülü değerli hocam arşivinde fotoğraf larımız ile yayınlamaya devam ediyor.ne büyük bir emek emeği geçen herkese en derin saygılarımı sunarım.Ne olur hocamın ellerinden benim için öpün.
Kurtuluş Çelebi - 07.01.2023


♪ 18. yılımız kutlu olsun
Mavi Nota - 23.11.2022


♪ Biliyorum Cüneyt bey, yazımda da böyle bir şey demedim zaten.
editör - 20.11.2022


♪ sayın müfit bey bilgilerinizi kontrol edi 6440 sayılı cso kurulrş kanununda 4 b diye bir tanım yoktur
CÜNEYT BALKIZ - 14.11.2022


♪ Sayın Cüneyt Balkız, yazımda öncelikle bütün 4B’li sanatçıların kadroya alınmaları hususunu önemle belirtirken, bundan sonra orkestraları 6940 sayılı CSO kanunu kapsamında, DOB ve DT’de kendi kuruluş yasasına, diğer toplulukların da kendi yönetmeliklerine göre alımların gerçekleştirilmesi konusuna da önemle dikkat çektim!
editör - 13.11.2022


♪ 4bliler kadro bekliyor başlıklı yazınızda sanki 4 bliler devre dışı bırakılmış gibi izlenim doğuyor obür kamu kurulrşlarında olduğu gibi kayıtsız şartsız kadroya geçecekler yıllardır sanat kurumlarımızı sırtlayan bu sanatçılarımıza sınav istemek yapılacak en büyük kötülüktür bilginize
CÜNEYT BALKIZ - 12.11.2022


Tüm Mesajlar

Anket


DOB, DT ve GSGM'de 4B kadrosunda çalışanların 4A kadrosuna alınmaları için;

Sonuçları Gör

Geçmişteki Anketler

Tavsiye Et




Tavsiye etmek için sisteme girmeniz gerekmektedir.

Destekleyenlerimiz






 

Özel Dosyalar


Kıbrıs Gazimagosa’dan başlayan Efsane Müzik Yolculuğu: ABBA

Uvertür

2008 yılında Girne’ye gerçekleşen bir turne esnasında kaldığımız Dome Otel’in lobisinde, adanın yerlisi olduğunu söylen bir beyle tanışmıştım. Almanya’da ikamet eden kızı ve torunları tatil için geldikleri Girne’de Dome Otel’de kaldıkları için bu bey de onları ziyarete gelmiş.

Tanışmanın ardından gelişen müthiş sohbet için söz nasıl gelişti şu an tam hatırlamıyorum ama söz geldi müzik üzerinden ABBA’ya dayandı. Ben ABBA hakkında bildiklerimi ve diskoteğimdeki plâklarından dem vururken, söze giren Kıbrıslı beyefendi, “ABBA topluluğunun şimdi kapalı olan ve adeta hayalet şehir görünümündeki Gazi Magosa’nın Maraş mahallesinde Twica Tower otelinde, o sıralar orada görev için bulunan İsveçli BM askerlerini eğlendirmek için İsveç’ten getirtilen ve ayrı ayrı sahne alan Agnetha, Anni , Björn ve Benny’e bir İsveçli subayın “birlikte söyler misiniz?” önerisi doğrultusunda bir araya gelerek bir süre sahne aldıklarını ve ABBA’nın bu şekilde doğduğunu anlattı.

Turne dönüşü çeşitli müzik kaynaklarında yaptığım araştırma sonucu Kıbrıslı beyefendinin anlattıklarının doğrulayan konuyla ilgili bilgilere ulaştım.

Yani dünya devi müzik gurubu ABBA Kıbrıs’ta (KKTC) doğmuş, oradan İsveç’e taşıdıkları birliktelikleri ile dünya müzik tarihine isimlerini kazımışlardı. İlerlemiş yaşları nedeniyle şimdi canlı performanslarını dinlemek olası değilse de arşivleri dolduran plaklarından kendilerini büyük bir zevkle dinlemek mümkün. 

Bir ABBA Hikayesi

1974'te Brighton'daki (İngiltere) Eurovision Şarkı Yarışması'nda 'Waterloo' hit rekoruyla elde ettikleri Avrupa pop müzisyenleri ustalar ligindeki zaferlerinden bu yana, ABBA iki yıl içinde tüm dünyada yaklaşık 26 milyon plâk sattı. Bu, Beatles'ın on yıl önce koyduğu standartları hatırlatan türden bir başarıydı.

Ama şu da hatırlanıyor: Beatles'ın başarısı arttıkça, grup içindeki uyum da o kadar kırılgan hale geliyordu. Üyelerine ayrı - özel ve profesyonel - yollarına gitme imkânı veren milyonlarla, ayrılık da yolunu buldu. Sonuç bir ayrılıktı. ABBA da aynı yöne mi gidiyordu?

Kimse bu soruya tam olarak cevap veremez. ABBA bir grup olarak performans gösterdiği sürece, 'Harika anlaşıyoruz' veya 'Kriz mi? Bu tür her hikâye bir yalandır ya da uydurmadır.' İhtiyatlı yanıtlarını verirken aynı şekilde özel hayatlarının fazla deşifre edilmemesi için de ihtiyatlı yanıtlar seçmeye özen gösterdiler hep.

Varşova'daki basın toplantısında hazır dilli Björn, grubu bir arada tutan şeyin ne olduğu sorusuna, son hit albümlerinin başlığına ironik bir selâm vererek yanıt verdi: 'Money, Money, Money'. Yani: “para, para, para” Dört genç müzisyenin ve menajerlerinin kafalarını meşgul eden en önemli şey para idi

Ancak ABBA çerçevesindeki bir çatlağın birlikte çalışmayı sürdürmeyi zorlaştırdığına dair şimdiden net işaretler var. En son albümleri 'Arrival'ın kapağında ve hayranlar tarafından yüksek fiyatlara satın alınan tişörtlerdeki baskılarda grafiksel olarak altı çizilmiştir: ABBA adında - şarkı söyleyen iki çiftin baş harflerinden oluşan Agnetha ve Björn, Benny ve Anni-Frid - her iki B de- birbirine karşı konumlanmıştır. Ve her kim iki B'nin birbirine düşman olduğuna inanırsa, çok açık hata yapmıştır. 

A'ların ikisi de - Agnetha ve Anni-Frid (Frida olarak da bilinir) - gruptaki ayrılığın nedeni oldu.

Sahnede çok iyi anlaşan iki kızın artık özel olarak birbirlerine söyleyecek bir şeyleri kalmamıştır. Ve ortak şirket Polar Music AB'deki profesyonel bağlantıları, genellikle çifte anlamlarla karıştırılan nezaketle sınırlıdır.

Bu uzlaşmazlık, bir yıl önce Anni-Frid/Frida'nın 'Frida Ensam' (Frida Alone) isimli kendi LP'sini çıkarmasıyla ortaya çıktı. Albüm İsveç'te büyük bir başarı elde etse de, Frida'nın albümü İsveç televizyonunda tanıtmasına izin verilmedi. 

Özellikle menajer Anderson, ABBA'nın grup imajının solo performanslarla bozulmaması gerektiği görüşündeydi. Frida protesto altında itaat etti ve erkek arkadaşı ve ortağı Benny de konuşmadı. Ancak Frida intikamını daha sonra, yazılı olmayan kuralı çiğneyen ilk grup üyesi olduğunda aldı: her şeyi ifşa etti.

1976; Anni-Frid: ‘Benny, Benim Hayatım!’

Asıl adı Anni-Frid Lyngstad olan Frida, Alman DW muhabiri ile ayrı bir röportaj yapmayı kabul etti.

‘Grupta İsveç'te doğmamış tek kişi benim. 15 Kasım 1945'te Narvik'te doğdum. Babam Alman işgal ordusunda subaydı. Savaştan sonra Norveç'ten ayrıldı. Onu hiç tanımadım.’

Kısa ömründe bir savaş çocuğundan pop dünyasında dünyaca ünlü bir yıldıza dönüşen modern bir Külkedisi'nin hikâyesi böyle başlar.

Frida'nın annesi, bebeğinin doğumundan sonra babası Alfred Haase'nin dönüşünü bekliyordu. Durum sakinleşip düzelir düzelmez onunla evleneceğine söz vermişti. Ama asla geri dönmedi. O zamanlar Norveç'te Almanlara karşı büyük bir nefret vardı. Frida bir yaşındayken büyükannesi onu İsveç'e götürdü. Göçebe bir hayat başladı. Anneanne, terzilik yaparak torununun ve kendisinin geçimini sağlıyordu. Frida, 'Benim için her zaman bir anne gibiydi' diyor. Düzenli bir yuva bulmaları yıllar aldı: İsveç'in ortasındaki küçük bir kasaba olan Torshälla'da.

Frida, on üç yaşındayken halka açık bir salonda  şarkıcı olarak sahne almaya başladı. 'O zamanlar halk parklarında gösteri yapmak için iki yaş küçük olmama rağmen, her zaman bunu gerçekleştirmenin bir yolunu bulduk.'

50 kron -yaklaşık 40 Alman Markı- bu hafta sonu gösterilerinde yarı yetim diyebileceğim Frida’nın kazandığı paraydı. Frida, 'Bana göre çok paraydı' diye hatırlıyor. Kazandığım parayla yetinmeyi öğrendim. Ve dürüst olmak gerekirse, bugün istesem parayı saçıp savurabilmeme rağmen hala aynı cimri Frida'yım.'

Frida gençken kendi orkestrasını kurdu ve orkestrasına Anni-Frid Four adını verdi. Solo şarkıcı olarak kariyer yapması sekiz yılını aldı. On sekiz yaşındayken bir müzisyen olan Ragnar Fredriksson ile evlendi. Bu evlilikten bir oğlu Hans ve bir kızı Lise-Lotte olmak üzere iki çocuğu oldu. 

3 Eylül 1967'de büyük değişimin günü gelmişti. İsveç halkı o akşamki gala programında yeni bir pop yıldızının doğuşuna tanık oldu: Frida. Uzun zamandır beklenen atılım sonunda gerçekleşti. Plâk şirketleri ve serbest menajerler adeta bir yarış içinde Frida’ya yüksek tekliflerle geldiler. 

Ancak Frida bu ani başarı ile baş edemedi. İçeride işler o kadar parlak değildi. Kırsal kesimden başkent Stockholm'e taşındığında evliliği bozuldu, arkadaşlıkları azaldı.

'Stockholm'deki o ilk aylar berbattı,' diye hatırlıyor. 'Kocamla geride kalan çocuklarım için can atıyordum. Sürekli düşünüyordum ve kararımdan pişman olmaya başladım. Benim için fazla büyümeye başlayan kariyerimden nefret ediyordum. Henüz buna hazır değildim.'

Birkaç kısa seks kaçamağı da Frida'nın hayatındaki boşluğu doldurmayı başaramadı. Ama Benny ile tanıştığında her şey değişti.

“O benim hayatımdaki dönüm noktasıydı” diyor. 'Başlangıçta işleri onun için kesinlikle kolaylaştırmadım. Defalarca depresyonuma geri döndüm. Son derece savunmasızım. Bazen kendime bile katlanamıyorum...'

Kişisel bir görüşme yapmayı kabul eden Frida'nın karşısına bu kadar farklı çıkması şaşırtıcıdır. Sahnede ya da resmi toplantılarda çoğu zaman kendinden emin, mesafeli ve yaklaşılmaz görünen o, bir anda küçük, güvensiz bir kız gibi görünür. 'Kesinlikle genç yaşlarımdan pek çok sorunu yanımda taşıyorum. Zaman geçtikçe her şeyin daha kolay olacağına inandım. Ama gerçekte tam tersidir. Hayatımda Benny olmasaydı halim ne olurdu bilmiyorum.'

Frida, grupla çalışmanın faydalı olduğunu belirtiyor. 'Diğerlerini dikkate almak için kendinizi zorlamalısınız.' Diyor. Bunun her zaman yapılmaması, zaman zaman ABBA grubunda küskünlüğe neden oldu. Çünkü Frida - tıpkı Benny gibi - bir gece insanıdır. Sabah toplantılarına genellikle geç kalır. Çifti, Stockholm'ün eski kentinin 'Gyllene Freden', 'Diana-Källaren' veya 'Fem Smä Hus' gibi rahat restoranlarında sık sık görebilirsiniz. Ancak yakın gelecekte Lidingö adasındaki büyük bir malikâneye taşınacaklardı. Frida, 'O zaman çocuklar da bizimle daha fazla zaman geçirebileceklerdi’ diyor. Benny'nin de iki çocuğu var. Onun ve Frida'nın oğlu, Lidingö malikânesinde büyük bir odaya sahip olacak.

Frida, ABBA başarısıyla elde ettiği servetle nasıl başa çıktı? Sorusunu, 'Paranın bir anlamda özgürlük anlamına geldiği açıktır, özellikle de kişi hâlâ gelişmek istiyorsa.' olarak yanıtlıyordu.

32 yaşındaki başarılı pop yıldızı Frida'nın kökleri hâlâ geçmişinin sorunlarına dayanmaktadır. Ne para ne de solo olarak gruptan ayrılma girişimi Narvikli kızı bağımsız kılmadı. 'Tek güvencem Benny,' diyor. 'Tamamen ona güveniyorum.'

Ama bu gerçeğin sadece bir kısmı idi. Çünkü Frida'nın etkisinden kaçamayacağı bir adam daha vardır ve bu diğer grup üyeleri için de geçerliydi.

Bu adamın adı Stig 'Stikkan' Anderson, 45 yaşında ve olaylı bir hayat yaşadı. O olmasaydı pop grubu ABBA olmazdı. İşte bu yüzden Stikkan'ın geçmişini araştırmadan ABBA hakkında bir şey yazamazsınız.

Çünkü sansasyonel kariyerleri onun işi.

1977; Björn: İyi Yaşamdan İş Adamına.

Björn Ulvaeus eskiden sadece eğlenmeyi düşünen, kendisini doğru yolda güçlükle tutabilen, afiyetle yaşayan biriydi. Şimdi onunla konuşan herkes yepyeni bir Björn görecek.

ABBA yöneticisi Stig Anderson ve Björn birbirlerini 1963'ten beri tanıyorlar. Björn, pop müzikteki ilk başarılı adımlarını Hootenanny Singers ile o sıralarda attı.

Stig: 'O, grubun motoru olmuş olabilir, ama aslında diğer çocuklar her zaman sözcü olarak görev yaptı. Björn, sadece eğlenmeyi ve parti yapmayı düşünen iyi bir kişiydi. Resmi görevlerden nefret ederdi. O zamanlar düzenli olarak geç saatlere kadar partilere katılırdı.'

Son yıllarda bu konuda bazı değişiklikler oldu. Björn, şov dünyasının organizasyonel yönüyle giderek daha fazla ilgilenmeye başladı. Bu yolda kendini geliştirdi. Artık plak şirketlerinin nasıl çalıştığını tam olarak biliyor ve ajansları, yayıncıları, destekçileri ve plak yapımcılarını seçmek için Stig ile yakın işbirliği içinde çalışıyordu.

Björn çoğunlukla grubun sözcüsü olarak görev yapıyor ve ABBA'nın organizasyonu onun sorumluluğunda idi. İnsan doğasına ilişkin üstün yargısı sayesinde grubu doğru yolda tutabiliyordu. ABBA gibi bir grubun her türlü gerilime maruz kalması anlaşılır bir şeydi ve Björn her zaman sorunları konuşarak geçiştiriyordu.

Bunun dışında para harcama konusunda çok dikkatlidir, dillere yatkınlığı vardır ve çok zekidir.

Başarı hırsına kapılmadı. Her konuda çok çekingen ve elde ettiği popülerlik hakkında alçakgönüllü ve dürüst bir şekilde konuşuyordu. Bu çekingenlik nedeniyle, dünyaca ünlü bir pop sanatçısıyla karşı karşıya olduğunuz izlenimini edinmiyorsunuz.

Björn: 'Pekala, dördümüz de çok uzun süredir bu işin içindeyiz ve bu, başarımıza yavaş yavaş alışmamızı sağladı.' İyimser ruh halimde, bu şekilde devam edebileceğimizi düşünüyorum. Ama eğlenmeyi bıraktığımızda, kesinlikle bırakacağız.'

ABBA'nın Hollanda'da bir numara olması giderek zorlaşsa da, müzikal açıdan dost ve özellikle düşman, ABBA'nın gittikçe daha iyiye gittiği konusunda hemfikir. Ve belki de daha iyi olmak, hızlı bir şekilde bir numara pozisyonu pahasına.

Örneğin, hevesli bir Queen hayranı milletvekili ofislerine girdi. Doğal olarak ABBA ve Queen hakkında bir tartışma başladı ve bu milletvekili hayran şunu itiraf etmek zorunda kaldı: 'Son ABBA albümünü satın aldım.’ Ve ekledi “Bence çok mükemmeller.’ 

Belki ABBA'nın müziği daha karmaşık hale geliyor, ancak kesin olan bir şey var: ABBA müzikal olarak büyümeye devam ediyor ve ABBA'nın artık her zamankinden daha fazla Beatles ile karşılaştırılıyor olması şaşırtıcı değil. Björn ve Benny, yetmişlerin McCartney/Lennon'u. ABBA'nın kayıtlarına daha az erişilebilir hale gelse de, kayıtları dikkatlice dinlemek için zaman ayırın. Düzenlemelere, güzel ses armonilerine dikkat edin ve 'Evet, bu harika' diyeceksiniz. 

1978; bir ABBA Müzik Hikâyesi.

'Arrival' albümü İsveç basınında sansasyon yarattı. Polar'ın plâk mağazalarına yalnızca 250 kopyayı aşan siparişlerin teslim edilmesine karar verdiği söylendi. Elbette hepsi saçmalıktı ama zararı medyada verilmişti. Stig Anderson: 'Başka bir şaka, hakkında konuşulamayacak kadar saçma.' ABBA'nın albümlerini plak dükkânlarına sokmasına gerek yok. O kayıtlar nasıl olsa çok satacak.'

İsveç'te ABBA için işler özellikle zordu çünkü çok para kazandılar. Gelişen bazı olaylar karşısında kesinlikle öfkeli olan Agnetha şöyle diyor: 'İnsanların neden bu konuda sızlanmaları gerektiğini gerçekten anlamıyorum. İsveç'te herkes iyi gidiyor ve biz biraz daha iyiyiz ama bunun için çok ama çok çalıştık. İnsanlar bunu unutmaya eğilimlidir. Ve yarın şarkı söylemeyi bırakmak zorunda kalırsak, 'ABBA'ya herhangi bir şekilde yardımcı olabilir miyiz?' diye yazan kimse olmayacak. Gerçekten de ABBA'nın başarısı kolay olmadı. Anni-Frid'in dediği gibi: 'Bazen insanların başarımızı gümüş tepside aldığımızı düşündükleri izlenimine kapılıyorum.' Hiçbir şey gerçeklerden daha uzak değil! Bir eleştirmen daha da ileri giderek, 'İnsanları ABBA ve başarıları konusunda uyarmamız gerekmez mi? Gençler ABBA'ya bayılıyor ama ABBA dünyası sadece ışıltılı ve plastik, öyle bir dünya yok.' Stikkan bu konuda soğukkanlı: 'Her mantıklı insan şov dünyasının bir yanılsama dünyası olduğunu bilir. 'Gösteri' kelimesi her şeyi söylüyor. Herkes bunu görebilir. Birisi bunu anlamayacak kadar aptalsa, bunu gösterecek dergiler her zaman vardır. Gösteri dünyası bir rol yapma dünyasıdır. Ama iyi ki bu zor zamanlarda böyle bir illüzyon dünyası hala var. Televizyon seyrettiğiniz zaman tüm bu beladan deliriyorsunuz. Arada sırada güzel bir müzik eşliğinde uzaklaşmak harika değil mi? Çünkü ABBA'nın yaptığı şey bu: iyi müzik.'

Björn sözlerini şöyle bitiriyor: 'Mümkün olduğunca büyük bir izleyici kitlesi için kayıtlar yapıyoruz. Plaklarımızı gazeteye yazıp sonra da albümlerimizden birini gizlice eve götüren birkaç eleştirmen için değil. Ama bunun gibi eleştirmenler bizi rahatsız etmeye devam ediyor.' ABBA neden İsveç'ten ayrılıp Hollanda'da yaşamıyor? Benny: 'Bu korkakça bir hareket olurdu. Derdi ki: eleştirmenler, sizden kaçıyoruz. Bunu asla yapmazdık. Burada kalıp haksız eleştirilere direnmeye devam edeceğiz.'

Grup, İsveç'teki politika ve vergiler hakkında ne düşünüyor? Vergiler çok yüksek değil mi? Benny: 'İsveç'te, şarkıların sosyal olarak meşgul olması gerektiğine dair genel bir his var. İsveç özgür bir ülke, Amerikalı vicdani retçilerle dolu. Sorun değil, herkesin önündeyiz. Ancak ABBA'nın müzik hakkında farklı bir görüşü var. İnsanları iyi hissettirmek istiyoruz. Bu kadar. Ve bu zaten yeterince zor. Cornelis Vreeswijk'inizin Demonst'ta başı çekmesine izin verin.

Hayır, para ABBA'nın itici gücü değildir. ABBA kazandıkları her kuruşun yüzde 85'ini İsveçli vergi tahsildarına vermek zorunda. ABBA'nın en önemli itici gücü şu: iyi müzik bestelemek, bu fikirleri doğru şekilde kaydetmek ve... büyük bir dinleyici kitlesini müziklerinden memnun etmek.

Agnetha, İsveç eleştirisinin de hedefi oldu. 1975'te 'Eleven Women In A House' adlı solo albümünü çıkardı. O albümde feminizmle ilgili bazı sözler vardı. Kendi tarzında, günümüz toplumunda tüm kadınlar için daha iyi bir yer için mücadele ediyor. Bu kayıt - en son solo single'ı - insanlar Agnetha'nın samimiyetinden şüphe duyduğu için elendi.

Agnetha için şöyle yazmışlar: 'Eskiden, Agnetha'nın dişlerinin arasında biraz peltek konuşmasına neden olan bir boşluk vardı. O boşluk şimdi ortadan kalktı, görünüşe göre tamir ettirdi. Artık bolca gülebiliyor ve şimdi daha güzel olduğunu düşünüyor.' Bu açıklamaya tepki gösteren Agnetha: 'İnsanlar neden böyle şeyler yazmak zorunda? On bir yaşımdan beri dişlerime bir şey yapılmadı.'

1975'te Eurovision Şarkı Yarışması, ABBA'nın önceki yıl zafer kazanması nedeniyle Stockholm'de düzenlendi. Stikkan, grup için fazladan birkaç bilet istedi ancak İsveç televizyonu, 'Gösteride Polar sanatçısı yok, bu yüzden fazladan bilet sağlayamıyoruz' yanıtını verdi. Aynı şekilde, yabancı televizyon yayıncıları görüntü istediğinde, sürekli cevap şu oluyordu: 'ABBA'nın görüntüsü yok. Başka bir şey ister misin?' Ve tabii ki cevap şu: 'Hayır, biz sadece ABBA görüntülerini satın almak istiyoruz.'

ABBA'nın İsveç'teki sosyal demokrat rejime uymadığını iddia edenler var. ABBA gibi grupları sevmiyorlar. Hepsi çok tuhaf, çok hoş ve sosyal olarak meşgul değil. Ve İsveç televizyonu da aynı tutuma sahip. Stig'in büyük baskısından sonra, İsveç TV'si ABBA ile özel bir yapım yapmak zorunda kaldı çünkü Stikkan dünya çapında satış yapacağını gerçekten kanıtlayabilirdi.

Bununla birlikte, ABBA'nın kariyerindeki bir vurgu İsveç'ten geliyor. 1976'da kral Carl Gustav 'basit' bir kızla evlendi: Silvia Sommerlath. Tüm ülkeyi heyecanlandıran düğünlerinin şerefine Stockholm Opera Binası'nda bir gala düzenlendi. Büyük finalde sahne alan ABBA, Fransız barok kıyafetlerini giyerek 'Dancing Queen' şarkısını söylediler. Savaştan sonra ilk kraliçe olacak olan Silvia'ya saygı duruşunda bulunduk. Kraliyet çifti şaşkına döndü. Harika bir televizyon yayını bile vardı. Ama tabii yine o ticari ABBA çalışanlarına yönelik eleştiriler vardı' dedi Stikkan'a göre.

Stikkan Anderson: 'Aynı yıl bir saatlik bir TV programı daha kaydettik. Eleştirilmekten korkmadığımızı herkese göstermek için canlı şarkı söylemek istedik. Bu programın adı 'ABBA Hikayesi' idi. Ancak bu canlı performanslardan pek bir şey çıkmadı çünkü TV sesi henüz canlı performanslar için uygun değil. Bir ABBA şarkısının, birinci sınıf ekipmanların bulunduğu stüdyoda geceler ve günlerce sıkı çalışma gerektirdiğini anlamalısınız. Bu sesi bu şekilde yeniden yaratamazsınız. Bu yüzden bir arka plan parçası kullanmaya ve ona göre canlı söylemeye karar verdik. Ve gerçekten iyi çıktı. Sesimizin oldukça zayıf olduğunu ve bunun haklı olduğunu söyleyenler oldu. Stüdyoda vokallerimizi fazla seslendiriyoruz, bu da tam bir ses oluşturuyor. TV'de hiçbir şeyin üzerine fazla kayıt yapamazsınız, bu yüzden kulağa daha ince geliyor. Ama pandomim yerine ince bir sese sahip olmayı tercih ederiz, çünkü ABBA aslında mimik yapmakta o kadar iyi değildir. Kasvetli olduğu için ondan nefret ediyorlar.'

'Ombudsman'ın korkulan bir figür olduğu İsveç'te, aynı 'adam' tarafından artık ilk on listeyi yayınlamamaya karar verildi, çünkü 'dinleyiciden yalnızca bu ilk on plağı satın alması isteniyor'. Tamamen saçmalık ama İsveç'te bunun gibi şeyler mümkün. Buna cevaben ABBA, programın muhtarı Stig Ulin'in böylesine acımasız bir karara karşı harekete geçmesi için teşvik edildiği tüm gazetelere açık bir mektup yazdı. Hiçbir şey olmadı ve İsveç'te hala Top Thirty, Top Forty veya Euro Parade gibi programlar yok.

Sonunda İngiltere'deki bir boykot hakkında bir şeyler. Tam da ABBA'nın Eurovision'u kazandığı yerde, Radio Brighton 'Waterloo'yu boykot listesine koymaya karar verdi. İstasyon yöneticisi Bob Gunnel şunları söyledi: 'Bu şarkı yüz bin kez bir numara olabilir ama bu, plağı beğenmem veya çalmam gerektiği anlamına gelmez.' Dinleyicilerimizin plağı beğenmediğine inanıyorum, bu yüzden çalmıyorum.' İşte Radio Brighton'ın 'Waterloo'yu hiç çalmaması böyle. Başkalarının bize neyi dinleyebileceğimizi ve neyi dinleyemeyeceğimizi söylediği garip bir dünyada yaşıyoruz.

1979 ABBA “Sonbaharda Almanya’ya Geleceğiz” sözü verdi!

ABBA'nın temiz imajı, Agnetha ve Björn'ün boşanmasından bu yana çok zarar gördü. 'Bu sonun başlangıcı mı?' endişeli hayranları merak ediyor. Paskalya'da 16 ülkede yayınlanması gereken ve İsviçre'nin Leysin kayak merkezinde çekilen Eurovision yayını 'Snow Special '79'un çekimleri sırasında ABBA barışçıl bir şekilde birlik ve uyumu sergiledi. POP, kaldıkları süre boyunca dünyanın en ünlü grubuna eşlik etti ve boşanma ve grubun geleceği hakkındaki tüm arka plan hikayelerini öğrendi. Ve bu bir kepçe!

ABBA'nın İsviçre dağlarına yaptığı gezi pek umut verici başlamaz. Dört ünlü İsveçliyi İsviçre'ye taşıması gereken uçak, İsveç'te havalandıktan kısa bir süre sonra geri dönmek zorunda kalır. Donmuş bir jet motoru, risksiz bir uçuşu imkânsız hale getirir. ABBA, farklı bir uçakla ve altı saatten fazla bir gecikmeyle sonunda Cenevre'ye varır. ABBA'nın İsviçre gezisi için resmi fotoğrafçısı olarak tuttuğu POP fotoğrafçısı Hannes Schmid grubu bekliyor. Cenevre'ye zar zor indikten sonra Björn, Benny, Agnetha ve Anni-Frid için iş başlar. Şovun yapımcıları tarafından ABBA logosuyla süslenmiş Swissair'in DC-9'unun önünde, kameramanlar ünlü dörtlünün gelişini bir kez daha canlandırıyor. Bu sahnenin çekimleri bitmek üzereyken, ABBA onları 20 dakika içinde Leysin kayak merkezine götürecek bir helikoptere biner.

Valais kayak merkezinde, dünyanın her yerinden 50'den fazla muhabir ve fotoğrafçı, Björn ve Agnetha'nın boşanmasından bu yana ilk ABBA basın toplantısını bekliyor. Ancak ABBA'nın ilk sorularla yüzleşmesi gerekmeden önce sıra fotoğrafçılara geliyor. Ancak on beş dakikalık uzun bir yanıp sönen ışık fırtınasından sonra muhabirler nihayet sabırla katlanan ve her zaman gülümseyen dörtlüye bazı sorular sorma fırsatı buldular.

İlk soru Agnetha'yı hedefliyor ve açıkça boşanma ve grubun geleceği ile ilgili. Elbette ABBA bunu bekliyordu ve bu nedenle Agnetha yerine Björn'ün yanıt vermesi şaşırtıcı değil: 'Bir grup olarak ABBA hakkında endişelenmek için kesinlikle hiçbir neden yok. Boşanmamızın sadece özel sebepleri var. Agnetha ve ben her şeyi denememize rağmen artık birlikte yaşayamadık. Boşanma kaçınılmazdı. Herkesin görebileceği gibi, Agnetha ve ben iyi arkadaş olarak kalacağız.' Bu sırada Björn, Agnetha'ya tatlı bir şekilde bakar.

DW muhabiri, birçok gazete Agnetha ile psikiyatristi arasındaki bir ilişki olduğuna dair haber ve makaleler yayımlanmasına rağmen boşanma nedeninin başka bir adam olduğunu bildiğini iddia ediyor. Sarışın İsveçli bunu şiddetle reddediyor: 'Björn ve ben bu psikiyatrla birlikte görüştük çünkü her şeyin yeniden yürümesini sağlamak için her şeyi denemek istiyorduk.' İddia edilen bir ilişki söylentisi ortaya çıktı, çünkü zaman zaman psikiyatristimizi tek başıma gördüm. Björn ve ben en başından beri ilişkilerimizle ilgili herhangi bir spekülasyondan kaçınmak istediğimiz için, psikiyatristimle gizlice ve tuhaf zamanlarda görüşmek zorunda kaldım. Ne yazık ki biri bizi birlikte gördü, bu saçma söylentiler böyle başladı.' Agnetha gülümseyerek ekliyor: 'Şu anda hayatımdaki tek erkek oğlum Christian.'

Resmi basın toplantısından kısa bir süre sonra POP muhabiri Heier Lämmler, özel bir röportaj için Benny ile buluşur. Sakallı İsveçli, yeni ABBA albümü için sekiz şarkının hepsinin zaten kaydedildiğini ortaya koyuyor. 

Benny: 'Paskalya'da 'Snow Special '79' 16 ülkede de yayınlanması ve bu vesile ile 500 milyon kişinin dinleyeceği tahmin ediliyor. Elbette bu, albümümüz için paha biçilmez bir tanıtım aracı olacaktır.' Ayrıca Benny, ABBA'nın bu yıl Almanya'ya gelmek istediğini açıklıyor. Albüm hazır olur olmaz büyük bir dünya turu için hazırlanmaya başlayacağız. Aklımızda, gösteri zaten yerinde ve biz şimdiden kesin tur tarihlerini planlıyoruz. En geç Ekim ayının başında Almanya'yı ziyaret edeceğiz. Ekipmanlarımız 40 tondan fazla ağır olacak ve dört römorkla taşınacak. Ama daha fazla detay veremem.'

Aynı akşam ABBA tekrar televizyon kameralarının karşısına çıkmak zorundadır. Leysin buz pateni pistinde dört İsveçli buz pateni yıldızları olarak filme alınacak. Benny, Björn ve Anni-Frid buz pateninde çok eğleniyor. Ancak Agnetha kaygan yüzeydeki tuzaklarla boşuna mücadele ediyor. Sarışın İsveçliye, tatlı İsviçreli artistik patinaj şampiyonu ve 1979 Avrupa Şampiyonası'nda üçüncü olan Denise Biellman tarafından artistik patinaj dersi verildikten sonra, her turda kayabiliyor.

Önümüzdeki birkaç gün içinde ABBA, Leysin'in güzel ambiyansında dolaşıyor. Kameramanlar onları her yerde çekmek istiyor. Tüm bu materyallerden, bu yıl yine 'İsviçre'de ABBA' adlı bir televizyon programı hazırlanacak. Bu ABBA özel etkinliğinin dışında, televizyon yapımcıları başka bir büyük program üzerinde çalışıyorlar, burada ABBA birçok ünlü isimden biri olacak. 'Kar Özel '79 için İsveç süper dörtlüsü Boney M, Leif Garrett, Roxy Music, Kate Bush, Bonnie Tyler, Eruption ve diğer birçok büyük yıldızın yanı sıra katılım sağladılar. Bu galanın doğru ambiyansa sahip olması için Leysin'in beyaz arenasının ortasına gişe rekorları kıran televizyon filminin çekileceği bir sirk çadırı kuruldu.

Sondan ikinci güne, ABBA başka bir spor türünde parlıyor. Les Diablerets dağlarında kayaklarını giyiyorlar. Ve sonra buz pateni pistindekiyle tamamen aynı sahne var: Benny, Björn ve Anni-Frid neşeyle kayakla uzaklaşırken, Agnetha kendisiyle ve korkusuyla savaşıyor. Yalnız ve titriyor, yokuşta duruyor. Parlak bir kayakçı ve hünerli kayakçı olan POP fotoğrafçısı Hannes Schmid, çaresiz ABBA’nın bu şahane solistiyle ilgilenir. Yavaş yavaş kayak pistinden aşağı inerler. Agnetha onu geniş bir iz ve şiddetle dengeleyerek takip eder. Arenaya vardığında tekrar denemek ister. Bir anda kayak pistinin zirvesine geri döner ve ancak üçüncü inişten sonra Agnetha da bu işten bıkar. Anni-Frid, meslektaşının birdenbire ateşli bir kayakçı haline geldiğine inanamaz. Şaka yollu şöyle der: 'Muhtemelen kayak hocası yüzündendir. Ve çok yakın gelecekte şu manşetleri okuruz: 'Agnetha kayak hocasına âşık oldu!...'

Mikro Gids: ‘Altın kız Agnetha Fältskog ve ABBA ile amatörce çalışıyorduk'

Mikro Gids'in doğum yılı olan 1974'te ABBA, 'Waterloo' ile Eurovision Şarkı Yarışması'nı kazandı.

Muazzam derecede popüler olan grup sekiz yıl sonra ayrıldı. Bunun sarışın şarkıcı Agnetha için büyük bir rahatlama olduğunu söylüyor. 'Sonunda, bir viski içmeden sahneye çıkamadım.' Kanatları kırık sarışın bir meleğin portresi.

Agnetha Fältskog ve üç grup arkadaşının kırk yıl önce Eurovision Şarkı Yarışması'nı kazanarak ABBA olarak gelmiş geçmiş en popüler pop sanatçılarından biri haline gelmeleri muhtemelen kimsenin dikkatinden kaçmamıştır. Ancak uluslararası şöhretin baskısı, sürekli tanıtım yapmak ve bitmek bilmeyen turneler yapmak zorunda kalması, onun refahını muazzam bir şekilde etkilediği daha az biliniyor. 'Kendini böyle hissetmediğin bir anda 'Çok şanslıydım, ben altın saçlı kızım' şarkısını söylemek tuhaf,' diye itiraf ediyor. 'Diğerlerine göre kendime daha az güveniyordum, İngilizcem o kadar iyi değildi ve bundan daha az zevk alıyordum.' Anni-Frid, Björn ve Benny tüm alkışların, hayranların ve sosyetenin tadını çıkarırken, Agnetha tek bir şey istiyordu: eve dönmek. Ben basit bir köylü kızıyım, şov kızı değil. Diğerleri parti yapmayı severdi, ben yalnız kalmaktan keyif alırdım. Ama onları da seviyordum: Frida ve ben yol arkadaşıydık. Ara sıra fikir ayrılıklarımız oldu ama birimizin sesi iyi olmayınca diğerimiz devreye girdi. Bunca yıl içinde sadece iki gösteriyi iptal etmek zorunda kaldık. Ama Beyoncé'nin performanslarına yaklaşımıyla karşılaştırdığımda oldukça amatörce çalışıyorduk. Ve Frida benden çok daha zarifti.'

Agnetha çocukken zaten çok iyi piyano çalabilen ve arkadaşlarıyla yerel olarak performans sergileyen bir müzik yeteneğiydi. “Gençtim, o zamanlar hiçbir şey korkutucu değildi” diyor. Harika bir aşırı güven. Altmışlarda harika rol modellerim vardı: Connie Francis, Dusty Springfield, Sandy Shaw ve France Gall ve Francoise Hardy gibi Fransız kızlar. On yedi yaşımdayken Stockholm'e gittim, bir kayıt sözleşmesi alabilirdim.'

Öncelikle kendi bestelediği şarkılarla ulusal bir yıldız oldu. 1970'den itibaren düzenli olarak birlikte çalıştığı gelecekteki meslektaşlarıyla bu şekilde tanıştı. “Seslerimizin ne kadar güzel karıştığını fark ettik” diyor. 'Ve hepimiz mükemmeliyetçiydik ve birlikte gülebilirdik - bir bağlantı vardı.' 1972'den itibaren ABBA şekillenmeye başladı ve takip eden on yıl içinde Agnetha süperstar statüsüne ulaştı. Artık beste yapmıyordu: 'Benny ve Björn bana sordular ama o kadar iyiydiler ki, bu beni güvensiz hissettirdi.' Ayrıca iki çocuğumla buna vaktim olmadı.'

Canlı performans sergilemek onun için giderek zorlaşıyordu. Sonunda bir viski içmeden sahneye çıkamadım. Çığlık atan, kaynayan, histerik bir kalabalığın önünde bulunan hiç kimse, tüylerini diken diken etmekten kaçınamaz. İltifat ve öfke arasında gerçekten çok fazla fark yok. Hayranların arabanıza vurması çok korkutucu. Kargaşada birinin yaralanabileceğinden her zaman korktuk.'

Uçma korkusunun kötüleşmesi meselelere yardımcı olmadı: 1979'da grubun özel jeti bir fırtınaya yakalandı. Bundan sonra uçağa ancak seyahat etmenin başka yolu olmadığında bindi. Üstelik bir ilişki kriziyle uğraşmak zorunda kaldı: Aynı yıl hem o hem de Björn bir psikiyatriste gitti. Agnetha: 'ABBA'nın sonunun yaklaştığını biliyordum, dayanmamı sağlayan da buydu. Gerçekten bittiğinde rahatlamış hissettim. On yıl durmadan çalışmak, evlenmek, iki çocuk sahibi olmak ve boşanmak. Uzun zamandır müziğimizi dinleyemedim.' 1982'de Anni-Frid, Björn, Benny ve Agnetha kendi yollarına gittiler.

Agnetha şansını yalnız bir kariyerle denedi, ancak 1983'te bir tur otobüsü kaza yapınca ve kazanın etkisiyle otobüsün penceresinden dışarı fırlayıp şans eseri hayatta kalınca, Ekerö'deki özel adasına çekilmeyi tercih etti. Ama orada da huzur ve sükûnet bulamadı. Bazen onun suçu olmadan - çoğu zaman hayranları onun kapısında dikiliyordu - ama bazen de onun yüzünden. Agnetha’nın renkli bir aşk hayatı vardı. Önce İsveçli bir buz hokeyi oyuncusuna, ardından bir moda tasarımcısına, bir dedektife ve ardından terapistine âşık oldu. 'Bazen mutluluğu başkalarında ararsın, aslında onu kendinde bulman gerekir.' Bir cerrahla evlilik iki yıl içinde bozuldu. Ve sonra, ondan ayrıldıktan sonra yıllarca onu takip eden Hollandalı kamyon şoförü Gert ile tuhaf bir ilişki vardı. Yakın çevresinde de şanssızlık vardı. Annesi 1994 yılında evinin penceresinden atlayarak intihar etti. Agnetha, 'Korkunçtu' diyor. Yapabileceğin bir şey olup olmadığını merak ediyorsun. Bir yıl içinde babam da vefat etti. Çok acı verici.'

Bunu bir depresyon izledi. Kırk ile elli arasında korkunç yıllardı. O dönemde ciddi anlamda yoga yapmaya başladım çünkü çok fazla duygu açığa çıkıyordu. 

Diğer üçü; ABBA döneminden sonra Björn ve Benny birlikte şarkı bestelemeye devam ettiler ve hem müzikalin hem de 'Mamma Mia!' filminin yapımında yoğun bir şekilde yer aldılar. 1981'den beri gazeteci Lena Källersjö ile evli olan Björn, Londra'da ikamet ediyor ve halen beste yapıyor. Benny kendi orkestrasıyla sahne alıyor ve 1981'den beri Mona Nörklit ile birlikte. Anni-Frid Lyngstad, şu anki ortağı Hambleden viziti Henry Smith ile Zermatt İsviçre'de yaşıyor. Fanatik bir ev güvercini yarışçısı ve İsveç'ten Kraliçe Silvia ile yakın arkadaş.

1975: The Hep Stars - Golden Hits (Hollanda derleme albümü üzerine notlar)

İsveç'ten Hep Stars - onları kim hatırlıyor?- 1968'de iki romantik şarkı olan 'Sunny Girl' ve 'Music Box' ile büyük başarı yakaladılar ve Hollanda'da ilk 40'a girdiler. Bundan kısa bir süre sonra grup dağıldı ve İsveç'teki ilk pop başarıları sona erdi. Ancak Hep Stars, son birkaç aydır İsveç pop patlamasının kökenleriydi. Grubun org sanatçısı, o sıralarda Björn Ulvaeus ile zaten yakın arkadaş olan ve onunla birlikte düzenli olarak şarkılar yazan Benny Andersson'du. Bu günlerde, Benny ve Björn elbette şu anda Avrupa'nın en popüler grubunun erkek yarısını oluşturuyor: 'Ring Ring', 'Waterloo', 'Honey, Honey' hitleriyle tüm dünyayı fetheden ABBA, 'Yaparım, yaparım, yaparım, yaparım, yaparım', 'SOS' ve 'Mamma Mia'.

Kısmen ABBA'nın olağanüstü başarısı sayesinde, İsveç birdenbire önemli bir pop ülkesi haline geldi. Bazı örnekler: 'Bang-A-Boomerang' ile Sven & Charlotte, 'Moviestar' ile Harpo, 'Hooked On A Feeling' ile Blue Swede ve 'The Lord Of Rings' kitabına eşlik eden müziğiyle Bo Hansson.

Hep Stars, bu müthiş İsveç pop patlamasının öncüleriydi. Onlar, o ülkeden tüm Avrupa'da gözde olan ve kayıtları Amerika'da (Dunhill'de) yayınlanan ilk pop grubuydu.

Hep Stars’ın hikâyesi, 1963 yılının sonlarında gitarist Lennart Heglund ile davulcu Christer Petersson'ın hava kuvvetlerinde askerlik yaptıkları sırada karşılaşmalarıyla başlar. Ortak hobi müzikleri kısa sürede meyvesini vermeye başladı ve askerlik sonrası bir pop grubu kurmaya karar verdiler. Jan Frisk solo gitarist olarak işe alındı ve vokalleri de yapacaktı. Bir orgcu da işe alındı ama arşivlerde artık onun adı geçmiyor. Birkaç ay sonra işi Benny Andersson tarafından devralındı. Kısa süre sonra grubun düzgün bir şarkıcıya da ihtiyacı olduğu ortaya çıktı. Bu da kadroyu tamamlayan Sven Hedlund'da bulundu. İlk kayıt denemeleri başarısız oldu. Tekli 'Kana Kapila' neredeyse hiç fark edilmedi. Bu yüzden yurtdışında iyi şarkılar aramaya başladılar. Mike Berry'nin 'Tribute to Buddy Holly' (zaten o zamanlar!), eski 'Farmer John' ve ilk büyük hitleri olan 'Cadillac' gibi doğru şarkılar çok geçmeden bulundu ve kaydedildi. Bu şarkı ilk olarak kendi ülkelerinde bulamadıkları başarıyı bulmak için Finlandiya'ya taşınan İngiliz bir grup olan The Renegades tarafından kaydedildi. Hep Stars bu şarkının bir cover'ını yaptı ve bu onların adını belirledi.

Çok geçmeden İsveç'te gerçek bir Hep Stars çılgınlığı başladı. Çocukların aynı anda iki veya üç rekorla İsveç'te ilk 10'a girmeleri sık sık oluyordu, bu o ülkede benzeri görülmemiş bir başarıydı. Oğlanlar da lakaplarını aldılar. Sven, Svenne oldu, Jan, Janne oldu, Lennart, Lenne oldu, Christer, Crille oldu ve sadece Benny, Benny olarak kaldı. Ancak Hep Stars'ın başarısı İskandinavya ile sınırlı kaldı ki bu çok da şaşırtıcı değildi çünkü o zamanlar grubun çok da orijinal bir sound'u yoktu. Özellikle Jan'ın gitarı ve Benny'nin orgunun hâkim olduğu sert rock and roll müziği çaldılar. Yaklaşımları çok orijinal olmayabilir, performansları çoğunlukla olağanüstüydü ve grubun iyi şarkılar için iyi bir kulağı vardı. Bu, kaydettikleri şarkı seçiminden açıkça görülüyor: Zorunlu 'Sweet Little Sixteen' ve 'Oh Carol' dışında 'Surfin' Bird, 'Then He Kissed Me' ve 'Be My Baby' şarkılarını da kaydettiler.

1965'in sonunda 'Hep Stars On Stage' adlı bir canlı albüm yayınlandı ve bu kayıt, Hep Stars'ın neden 1965'in en önemli İsveç grubu olduğunu açıkça ortaya koydu. Albüm, en iyi rock 'n' roll canlı kayıtlarından biridir ve hatta grubun o zamanki stüdyo albümlerini çok gölgede bırakıyor.

İlk iki Hep Stars albümü ağırlıklı olarak cover'lardan oluşsa da bir süre sonra şarkıları kendileri de bestelemeye başladılar. Özellikle Benny Andersson ve Sven Hedlund o bölümde çok verimliydiler. Bu aşamada grubun müzikal yaklaşımı da değişti. Sert kaya, daha yumuşak olan müzikle değiştirildi. Şarkıcı Sven Hedlund'un en büyük örneği Elvis Presley'di. Sven, idolünün şarkılarıyla dolu bir albüm bile kaydetti.

Bu sıralarda Benny, İsveç halk grubu Hootenanny Singers'ın solisti Björn Ulvaeus ile de tanıştı. Birlikte besteledikleri ilk şarkı, Hep Stars'ın dördüncü albümü olan 'İsn’t İt  Easy To Say'de yer alıyor.

Hep Stars’ın uluslararası atılımı nihayet 1968'de gerçekleşti. 'Sunny Girl' İsveç’te hit oldu ve kısa süre sonra Almanya ve Avrupa kıtasındaki diğer ülkeler izledi. Devam filmi 'Music Box' oldu, belki biraz daha az çarpıcı ama yine de birkaç iyi liste yerleşimi için iyi. Bu ani başarının ardından Hep Stars'da işler ters gitmeye başladı. Şarkıcı Sven Hedlund, Amerikalı kız arkadaşı Charlotte Walker'ı getirdi. Charlotte, 1962'de 'Pop-Pop-Pop-Pie' ile hit olan Amerikalı kız grubu The Sherries'den tanınır. Gruba hoş bir katkı ama herkes aynı fikirde değil. Sven, kız arkadaşıyla birlikte gruptan ayrılmaya karar verir. Benny Andersson da istifa etti ve bu, grubun kaderini belirledi.

Sven, Lotte ile kayıt yapmaya başladı ve şimdi onlar, Svenne & Lotta olarak bilindikleri İskandinavya'da popüler bir ikili. Yurtdışında basitçe Sven & Charlotte olarak adlandırılırlar. Bu arada, ikisi de İsveç ve Danimarka'da altın statüsüne ulaşan iki albüm kaydettiler. Benny, Stig Anderson'ın plak şirketi Polar Records'ta çalışmaya başladı ve burada arkadaşı Björn Ulvaeus ile birlikte yapımcı oldu. 1970 yılında, kız arkadaşlarını kendilerine yardım etmeleri için çağırdıkları 'Lycka' (Mutluluk) adlı bir albüm kaydettiler. Bu albüm kesinlikle Benny ve Björn için mutluluk getirdi çünkü yeni bir başarı öyküsünün başlangıcıydı. 

***

Epilog

Ve tabii günlük burada bitmiyor, Daha birçok macera, birçok yaşam tarzı, plâklar, yeni albümler, yeni şarkılar, destek verilen topluluklar, birleşmeler, ayrılmalar, yeni aşklar, boşanmalar, tekrar birleşmeler… Dünya müzik tarihine yön veren, The Beatles’ın rekorlarını egale eden, hatta geçen; İsveç’e Volvo’dan daha çok ticari girdi sağlayıp tanıtımda Volvo’dan daha etkin olan ABBA’nın günlüğünü bir başka sayıda karıştırmaya devam ederiz, umarım!

Çeviren, derleyen ve yazan: Müfit Semih Baylan

Kaynak: abbadailyarticles.blogspot

Tüm Özel Dosyalar