|
Yayımlanan Sayı : 908
Naz Makamı - 21.12.2009
Söyle geceye sussun artık, sıra bende! Ürkek ve kırılgan parmaklarımda, parmak uçlarımdaki tadımlık sevinçlerde!
Cevap/sızlanıp durdu bu gün yüreğim, beni kendinden azat etmişsin gibi, değil miydim ki ben senin gölünün naz makamı?
Gönlümün azametinden mi koruyorsun kendini?
Sana koşan s/özümü zincirlerim ben, ürkmesin adımların her yeni günden. Sağına dokunmam bilirsin, dokunmam emanetine, solunu bağışla bana, iz bıraktım ben o yola.
Kitapların üstündeki yemin söylesene ona; Adının geçmediği satırlara, hiçbir harfi kurban etmeyeceğimi söyle.
Kalplerin içindeki ince ölüm sende söyle; Senden sonra başlayacak olan gerçeğimi, mahşere hazırladım gelinliğimi söyle.
Kirpiğimdeki hüzün sıran geldi; Tüm duaları toplayıp avucuma, âminler boyu ağlarım, yüreğimi kundaklayıp nehirlere atarım, kop koy bir ah dolarım dilime, konuşmam bile sadece ah yazarım. Sesime soluğuma sarıp onu yıllarca susarım. Ezberimi bile bozarım söyle.
Söz hakkın yok senin gece, sen işinle ilgilen, gözlerinden aydınlandığımı uyut, yastık ol başına, hayra yorulacak rüyalara götür onu. Olmayan dilinle her söze yanaşma. Külden çektiğin sürmelerle her satırımda dolaşma. Ağıt bulaştırma bana. Sus sıra bende!
Beyaz atıyla çukurlar geçen kadar cesur değilim. Korkarım düşmekten. Gözlerindir bana yol gösteren ki onları yüreğime ilikledim. İçim dolu, içim yangın yeri, yakar harflerim dokunduğu yeri, en sessiz olanları toparlayıp bir cümle kurdum oku;
Elest bezminde aşkın sahibine secde eden ; Sen hep gelme ama gitme de…
dergibi.com
|